HAYATIM BİR ROMAN(4)
HAYATIM BİR ROMAN
KÖYÜMÜZÜN OLMAZSA OLMAZLARDAN
DAVETSİZ KONARGÖÇER MİSAFİRLERİ
VE ALAMANCILARI VARDI
Köyümüz 150 hane bir köydü, Alamanacıları bile vardı,1967de işçi olarak Almanya’ya gitmişlerdi, izine gelişleri havaları muhteşemdi omzuna bir teyip takan krallar gibi hava atardı, çünkü o dönemde köyümüzde sadece radyo vardı, teyip ise yeni gâvur icadıydı
Kasetçalar sesimizi kaydederdi
Alamanacılar Almanya da aldıkları marklarla herkese hava atardı birde havalı olsun diye lengerli fötr şapka takardı, ee nede olsa alamancı diye anılırdı.
Birde köyümüzün konargöçer kıl çadırlarda yaylalara göçen elekçiler, kalaycılar, nalbantlar, birde krom nikelden yüzük bilezik takı yapan deve sırtında, at sırtında kuru üzüm leblebi sakız satan çerçiler vardı
Her gelişlerinde köyümüz cıvıl, cıvıl, kültürleri, davranışları, köylüyle iletişimleri hayata renk katardı
Erkekleri çok çirkin derilerini güneş adeta kavurmuş lime, lime çatlamış nasırlı becerikli sanatkâr elleri, ama çalışkan insanlardı, kızları ve kadınları çok güzeldi, tenleri kadife ve beyazdı kızlar selvi boylu kömür karası uzun, püsküllü saçları vardı, bazıları esmer bazılarda kumraldı Türkmen boylarındandı, burunlarına hızma, ayak bileklerine hal, hal takarlardı. Çok leziz dostlukları e konuşmaları vardı, hayatları kıl çadırlarda göçebe yaşarlardı
Ölüm onları her seferinde başka yaylalarda, başka diyarlarda yakalardı, konup göçtükleri her ölülerini bırakırlardı, her yerde muhakkak mezarları vardı
Çocuklarını genellikle konargöçerlerle evlendirirlerdi ömürleri, kundakları, gelinlikleri, damatlıkları at sırtında, deve sırtında geçerdi, balayları gittiği yaylalarda yaşardı, doğumlarını da yine kıl çadırlarda yaparlardı
Yabani hayvanlarla mücadelede cesur ve ustalardı, kendilerine özgü elle yapılma korunma araç ve gereçleri vardı
Nüfusa kayıtlı çok az insan vardı, çünkü konargöçerdiler, erkekleri askerlikten muaftı
Çok şen, şakrak davranışları vardı, yemeklerini bakır kaplarda yaparlardı, yiyeceklerini koyun derisi tulumlarda saklarlardı ekmeklerini üçayak üzerinde saç üzerinde yaparlardı hamurları ağaç oyma kaplarda yoğururlardı kalbur elek yapar satarlardı karşılığında un bulgur yağ alırlardı, kendi kümes hayvanları da vardı
Kadınları çok güzel kilim yaparlardı, yün döşeklerde yatarlardı, kendi giysilerini çoraplarını kazaklarını yünden örerlerdi, ayaklarına büyük hayvan derilerinden renkli çarıklar yaparlardı, hatta yapıp satarlardı.
Erkekleri kaçak tütün sarar içerlerdi, bazıları pipo kullanırdı, bazıları ağızlık
Kimilerin ördekleri, tavşanları bile vardı, yaşadıkları hayata doğadan renkler katarlardı
Yalan bilmezlerdi, dürüst ve insani davranırlardı, barışçı yanları ağırdı
Güneşin çocukları idi onlar, buradan hayatta olan tüm konargöçer canlara selamlar, saygılar
Hayata tutunma mücadelesi içindeydiler, doğayla iç içeydiler, hep kendilerinden doğaya verdiler. Çünkü bu dünyada doğru dürüst mekânları bile yoktu mekânları sırtlarında diyar, diyar, oba, oba yaşadılar, mezarları bile belli değil çoğunun toprak oldular
Vatandaşlık hakları bile yoktu, öyle var oldular, çileli yaşadılar, ölüleriyle kaldıkları yerde kaldılar, bunu bir alın yazısı, bir kader saydılar
İnançlarını, kul ile Allah arasında, bayramlarını kendi aralarında yaşarlardı
Onlar için dünyadan kopuk ap ayrı bir gezegen, ap ayrı bir dünya vardı.
Artıları, eksileri ile hayat dolu, güzel insanlardı
devamı yarın
______Ali Cemal AĞIRMAN______
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.