- 760 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
KURTAR BENİ - FİNAL
Gürültüyle birlikte karşıya baktığımda, öndeki araca arkadan şiddetli bir şekilde çarpmış olduğumuzu anlamıştım. Nefes almaya korkuyordum. Yaşadığım şok, aldığım her nefesin ne kadar değerli olduğunu hissettirmişti bana. Çarpışma esnasında oturduğum yerde savrulup, başımı kapıya çarpmıştım. Başımda hafif ılıklık hissediyordum. Elimi başıma götürdüğümde, elim kan kırmızı renge boyandı. Bir an şoför aklıma geldi ve toparlandım. Şoföre baktım. Kımıltısız duruyordu. Aracın ön tarafı neredeyse bir akerdeon gibi kıvrılmıştı.
- Şoför Bey, iyi misiniz ?
Tekrar yineledim. Nice sonra kendine geldi ve
- İyiyim galiba…
Trafik allak bullak olmuştu. O kazadan, sağlam bir halde kurtulmamız mucize olmalıydı. Kapıyı açtım ve dışarı çıktım. Şoför benden önce çıkmış ve üzüntüyle ekmek teknesine bakıyordu. Durumun ciddiyeti dışarıdan daha iyi anlaşılıyordu. Çevremizde kalabalık toplanmıştı. Görünüşe göre öndeki araçta da maddi hasarın dışında can kaybı olmamıştı. Şoföre baktığımda o da biraz toparlanmıştı. Trafik polisi de olay yerine gelmişti. Bir an önce oradan Melike’ nin yanına gitmek istiyor fakat gidemiyordum. Telefonla tekrar Melike’ nin aradığı telefonu arıyordum bir taraftan. Faka telefon sürekli meşguldü. İçimden dua ediyordum. Aklıma gelen şeyin gerçekleşmemesi için tek yapabildiğim şey dua etmekti. Tutanak imzalanmış ve gelen çekicilerle araçlar götürülmüştü. Şoför, çok kötü durumdaydı. Yanına yaklaştım. Hızlı gitmesini ben istemiştim. Dolayısıyla da suçlu bendim.
- Şoför Bey, biraz daha iyi misiniz?
- Abla nasıl olabilirim. Ekmek teknem gitti. Allahtan can kaybımız yok. Buna da şükür de… Mahvoldum ben… Üç tane çocuk benden ekmek bekler. Sigorta da ödemez şimdi. Bittim ben.
- Üzülme… Olan oldu. Yapacak bir şey yok. Bu benim kartım. Yarın gel büroya konuşalım. Benim gitmem lazım. Çok mühim bir mesele vardı. Benim gitmem lazım.
- Tamam abla… Ama beni unutma ne olur.
- Merak etme sözümün arkasındayım. Şimdilik hoşca kal.
Yolun kenarında bekledim bir süre. Uzun bir bekleyişten sonra nihayet bir taksiye binmeyi başarabildim. Yolda ilerledikçe daha fazla gerilmiştim. Karşılaşacağım manzaraya dair aklıma kötü senaryolar üretiyordum.
Evin önüne geldiğimizde, aşırı kalabalığı görünce bir an öleceğimi hissettim. Ambulans bekliyordu üstelik. Arabadan indim ve koşarak kalabalığın içine girdim. Kalabalığı yararak merdivenlere ulaşmaya çalışıyordum. Bir sürü polis memuru vardı ve içeriye kimseyi almıyorlardı. Nefes nefese kalmıştım. Konuşamıyordum. Bir an yığılıp kalacağımı hissettim. Kendimi toparladım ve yukarıya çıkmak için kapıya gittim. Polis memurlarından biri önümde durdu ve bana
- İçeri giremezsiniz.
- Ben Avukatım. Avukat Aysu Kara. Melike Hanım’ ın avukatıyım. Melike Hanım’ a ne oldu?
- Tamam, girin o zaman. Arkadaşlar yukarıda açıklama yaparlar Avukat Hanım. Buyurun girin.
Sendeleyerek merdivenleri çıkmaya başladım. Neyle karşılaşacağımı bilemiyordum. İçeride bir sürü polis memuru vardı. Her yer karmakarışıktı. Korkarak içeriye girdim. Melike’ nin cansız bedeni yerdeydi. Tanınmayacak bir haldeydi. Her yere kanı bulaşmıştı. Başım dönmeye, midem bulanmaya başlamıştı. Bulduğum bir koltuğa iliştim. Geç kalmıştım. Önsezilerime kulak asmamıştım. Sanırım olaylara iyimser tarafından bakmak istemiştim. Melike için bütün çabalarımı yarım bırakmıştım. Toplum olarak, kanunu temsil eden bizler, Melike’ yi koruyamamış ve bu acı sona terk etmiştik. Sanırım o da yaşayacağı sıkıntıları bildiği için mücadeleden vazgeçmişti.
Canım yanıyordu. Haykırmak, çırpınmak istiyordum. Onun benim için ne kadar değerli olduğunu daha iyi anlıyordum. Hayatımın bir devresine girmiş, kendini sevdirmiş ve ansızın çıkıp gitmişti. Yüzüne baktım. Çektiği acılar yüzüne yansımıştı adeta. Gözleri kocaman açılmış ve öyle kalmıştı.
Güçlü olmalıydım. Polisin yanına gittim. Kocası olacak mendebur, onu kızının gözleri önünde delik deşik ettikten sonra kaçmıştı.
- Kız nerede ?
- İçeride. Çok kötü durumdaydı. Şoktaydı. Arkadaşlar uyuttular.
Dediğinde içimde fırtınalar esti. Yanına gittim ve uyurken bir süre seyrettim. Annesiz bir çocuk daha hayatta tek başına kalmıştı. Her gün ona benzer bir sürü çocuk da kalmaya devam ediyordu. Bunun bir çözümü olmalıydı.
Hıçkırarak uyandı ve beni gördü. Yüzü bir an aydınlandı ve ışığı söndü hemen… Bakışlarıyla sanki bana annesinin hesabını soruyordu…
SON
YORUMLAR
canım benim hayatın içinden bir gerçeği kaleminle tekrar akıllardan çıkmasıın diye ölümsüzleştirdin.malesef sadece türkiyede değil dünyanın bir çok yerinde kadınlar ve çocuklar sürekli şiddet görüyorlar.birgün hepsinin son bulması dileğimle tebrik ediyorum tekrardan...yeni öyküler bekliyoruz senden.
Her kelimenle akar su gibi acılar sevinçler kederler gerçekler yüze çıkar o eşsiz kaleminde..
geç kalışlar ve çırpınan yürekleri duymamak feryadlarını kulağını tıkayan vefasız insanların öze gelmesi dileği ile acı biten bu olayın bir daha yaşanmamasını tüm kalbimle dilerim...
cansın sevgilerimle...