- 768 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
Tüm bunlar türban içim mi?
Ne hazindir ki hala Müslüman’ım diyorum fakat hukukunu hiç bilmiyorum.
Yıllarca sinemalarda seyrettiğim, çocukluğumda halime işlenen “malum hoca” portesini tesirinde kaldığımdan ne kadar babamla camiye bir şekliyle gitsem de hocalara ön yargılarımla baktım.
Çünkü korkuyordum zira her türlü pisliğin mimarı olarak lanse ediliyorlardı. Cenaze namazlarında, malum yağmur dualarında fırsatçı hocalarla zihinlerimiz bir şekliyle yönlendiriliyordu.
Babam, annem ne kadar muvaffak olurlardı ki geçim derdinden
Kıt olan dini bilgilerinden, mukallit olan kimliklerinden, tahkike hasret meraklarından bazen de ne derler kaygısından.
Asrilik! O kadar galebe çalmıştı ki fukaralık karşısında din asla iftiharla anılmamalıydı. Sadece vicdani olarak, korkulursa niyaz edilerek, günahlar karşısında eh ne yapalım denilerek falan.
Sanayi devriminin arzı cihan açılımları karşısında din ve adamları mahkûm edilmişti sinelerde. Gericiliğin savunucuları olarak…
Aslında bir bakıma doğruydu yapılanlar tahrif edilmiş beyan karşısında din uluları saltanatı asla bırakmak istemiyorlardı.
O karanlık zihniyete kim karşı olmazdı ki zavallılar haricinde!
Arza bir kurtuluş vesilesiyle elçilere inen tüm ilahi beyanlara ilk karşı çıkanlar din adamları “rahip ve hahamlar” olmuştur.
Lakin yıllara sâri olarak bir karışıklık yaşanmaktaydı.
Evrensel olan son beyan ve kitabı celil Kuran ve hükümleri benzer nakaratlarla, “Tanrılar” adına fetva vermeler hız kazanmıştı.
Kuran; bir harfi dahi tahrif edilmemiş olan kelam…
Kuran; bizzat hayatın icraatıyla ilintili olan beyan…
Kuran; nizamlar içinde namütenahi olan bir ayan…
Kuran; anlaşılması için tüm koşulları sağlanan kitaptır…
Onun ayetleri karşısında bu kadar duyarsız kalmak ahmaklıktır.
Bir tercihte bulunmak muhakkak ki senin hakkındır zira onun için mükâfat ve ceza vardır.
Senin tenini bedenini teşhir etmene nasıl hoş görüyle bakılıyorsa, bu yönde ki tercih senin hakkınsa…
Birey olarak hakkını kullanmak isteyen, tercihini dini referanslara göre yönlendiren insanlara neden bu hak reva görülüyor.
Canı bahşeden mükellef olan insana kendi canını katletme hakkını vermiş neticesinin ne olacağını göstererek. Kesinlikle yasak diyerek, bir ümidin kalmayacağını bildirerek, hesaba davet ederek…
Laiklik tüm vatandaşların ortak paydalarıdır…
Asla bir dayatma olamaz, yurttaşlar onunla bireysel haklarından mahrum edilemezler.
Her nefis nasıl ruhuyla anlamlıysa, o ruhu teslim eden kudretin karşısında insan denen beşer nasıl ukalalık yapıyorsa şaşıyorum.
Her gün gözler önünde serilen cesetler, desiseler içinde ki hevesler, ilmi siyaset uğruna heba edilen hakikatler…
Kızımın, bacımın, anamın örtüsünü çok görecek kadar, onun için ödenen bedelleri bilmeyecek kadar, mahremin derdinden uzaklaşan birçok insan…
Çocukluğumsa müşahede ettiğim partizanlık yüzünden siyasi ortamları pek sevmem. Çünkü hamasi duygular pik yapıyor.
Yıllarca Ankara da ikamet ettiğim yıllarda çevrem ve arkadaşlarım sol fraksiyonu nefeslenerek yılmadan kurtuluş reçeteleri sunarlardı.
Çoğu da gariban ailelerin çocuklarıydı. Babaları ve anneleri çocuklarının fikirlerinden oldukça uzaklardı.
Lakin bir hesap vardı.
Nihayetinde bir parti iken siyaset adına hamaset selken neden birçok parti olmasın. Nasıl olsa partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıydı.
Neticede neler oldu…
Siyaset ve erbapları her türkü takiyyenin kurbanı oldu.
Devlet bizzat onların elleriyle soyuldu.
Millet sağduyuyla vicdanının sızısıyla yeniden tercih hakkının kullandı ve oy vererek belirlenen bir partiyi seçti.
Neden…
Milletin evradının sorunlarını hukuk zemini içinde çözsünler diye…
Yapılanlar kimleri rahatsız ediyor… Siyasi rant için can çekiştirenler, yine vatandaşı kine ve isyana sevk edenler…
Aslına bakarsak ve anlamaya çalışırsak…
Birlikte yaşadığımız şu buhranlı günlerin, tesadüfü olmadığı kanaatindeyim.
Tamamı ile bir maksada binaen olup plan, proje dâhilinde tertip edildiği gerçeğini artık görmemiz gerekmektedir.
Sürekli siyasi kadroları suçlayarak, dışlayarak ve hatta küçümsemeyerek bir çıkış yolu bulmamız mümkün görünmemektedir.
Milletimizin içinden gelen, sevgi ve saygıda öne çıkmış bulunan, iştigal etmiş olduğu iş sahasında, başarıyı yakalayan bu insanlar değimli?
Kendilerini kanıtlamış, ufku açık, istikbal vadeden, bir gösterim sahibi kişiler olduğunu unutmamalıyız.
Beklentilerimizin tezahürlerini göremeyince, ne nefret etmemiz ve nede reddetmemiz gerekmektedir.
Zira bu insanların güçlerinin yetmeyeceğini bilmeliyiz ve önümüze gelen her şeyi kabul etmemeliyiz.
Kolayımıza geldiği için oy vererek seçmemeliyiz, bunların sadece sorgulama ve düşünme zemini hazırladığı gerçeğini kabul etmeliyiz.
Avuntularımızdan hızla uzaklaşarak, asıl virüsün ne olduğunun tespitini geciktirmeden yapmalıyız.
Ve gerektirdiğinde cerrahi müdahaleye hazır bulunarak, uygulama kararlılığını göstermeliyiz.
İstikrarın ve güven ortamının sarsılması hakikatine gelir isek; özellikle,
Devletin devlet olma vasıflarını ihlal edenler ve erteleyenler, yasama, yürütme ve yargı adına maslahat gözeterek yönlendirme yapanlar…
Sosyal ve hukuk devleti olma yolundaki gayret ve çalışmaları engelleyerek…
Toplumun huzurunu ve potansiyelini, çıkarları doğrultusunda tahrip edenler…
Bu millete layık olmak ve hizmet etmek adına kim gelmiş ise önünü kesenleri unutmamalıyız.
Bunların maksatlarının ne olduğunu usanmadan, yılmadan halkımıza anlatarak kamunun desteğini ve güvenini kazanmalıyız.
Biliyoruz ki; bu eylemleri yapanların maksatları vatan ve millet menfaati adına değil, kendi grup ve çıkar ilişkisi içinde bulundukları illegaliteyedir.
Bu insanların kendi davalarının gereklerini yapıyor olmaları bizler için bir utanç vesilesidir.
Sıraladığımız bu sebep ve yozlaşmalara karşı bir duruşumuz olmadığından, kültür, vicdan, mantık, mana ve dava erozyonları, yıllarca süre geliyor ve hala devam ettiriliyor.
Gruplar, cemiyetler, aileler, fertler feryadı figan etseler dahi, güçleri tükenip takatsiz kalıyorlar.
Bu kadar menfi parçalama taktiği ile farklı hedefler gösteren malum mihraklar!
Milletin âli menfaatlerine taban tabana zıt olan eylemlerini, vatan, millet, bayrak ve İzemlerden dizinler sunarlar.
Böylece halkı oyalayıp perişan ederek ve dolayısıyla bağışıklılık kazanan toplulukları diledikleri gibi yönlendirme yollarını seçiyorlar.
Kendilerinin gösterdikleri hedefte olmayanları çok değişik kurallarla pasifise ediyor ve toplumun karşısına çıkartıp hedef gösteriyorlar.
Mürteci, irtica veya vatan haini suçlamalarını yaparak etkisiz hale getiriyorlar.
Milletin ve vatanın her türlü imkânlarını, kendilerinin lehlerinde tezahürlerini sağlayarak, taraftarlarını artırarak güvenliklerini teminat altına alıyorlar.
İşte bizlere düşen, düşünmek ve millet adına milletvekillerini dahi kurtaracak çözümleri…
Yılmadan, yorulmadan, bıkmadan sükûnetle irdeleyip, birbirimizi dışlamadan dinlemeli ve severek saygıya, başarıya umutla kucak açmalıyız…
YORUMLAR
http://www.youtube.com/watch?v=Gvvq6IEXLXk
yaktığınız şey nedir bayım ?
bayım bu meydan da neyi tutuşturyorsunuz siz.
bir tarih parti mitinglerinde yakılır mı bayım sizin hiç aklınız yok mu . / DSP lilere/
yazı için teşekkür ederim . sağolun var olun
her önüne gelen müfessir olursa adım başı da müçtehide toslarsınız..))
% 70 diyor ki; bu zulümdür.
%30 diyor ki ; benim dediğin gibi giyineceksin.
bunun sonu yok. bunun sonu azınlığın çoğunluğa tahakkümüdür.
bunun sonu Mehmet Sevigenin evinde / ulusal basında çok ça yeraldı/ yapılan bir toplantıyı eve ayakkabılarla girilmediği / evde namaz kılındığı için / terlikle girildiği için aşşağılayarak, adice şerefsizce küçümseyerek "terlikli toplantı" diye manşete taşımaktır.
biz evlerimize ayakkabılarla girmeyiz ve biz hâlâ yer sofrasına otururuz ve biz hâlâ sofra bezimizi kuşlarla paylaşırız.
bu ülkede vatandaşlardan bir bölümü sırf başını açtı diye her türlü imkandan yararlanacak bir bölümü sırf başını örttü diye şuraya giremezsin, buraya giremezsin, şunu yapamazsın, ona dokunamazsın.
ne oluyor.
kimden alıyorsunuz bu hakkı.
kanunlardansa al sana kanun
sus
ve gereğini yap
yıllardır bizim yaptığımız gibi.
ama yok bu ülkenin yegane sahibi , ayakkabılarla eve girenler ya, biz eziklerin ne haddine "hak" iddia etmek.
biz kimiz ki değil mi ?
savaşta çarşafıyla cephane imalatında çalışmışsın*, yok efendim maraşta kıyamın ilk mermisi o çarşafın yüzüsuyu hürmetine atılmış ne gam.
Çanakkalede kadınlardan oluşan keskin nişancı birliği şehidelerinin birinin vücudundan 52 kurşun çıkarılmış ne tasa.**
yak gitsin.!
üç kuruş etmez parti mitinglerinde / dsp izmirde çarşaf yaktı. ulusal basın/
Atatürk;
Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir milletinde Anadolu köylü kadınının üstünde kadın çalışmasını zikretmeye imkan yoktur ve dünyada hiçbir milletin kadını "Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar himmet gösterdim" diyemez.” demiş.
desin kardeşim gene de, ne yaparsa yapsın giyimine kuşamına "biz" karar veririz öyle mi.
Hazır kıta beklesinler vatana lazım olduklarında ölmeye gene gelirler öyle mi ?
Kendileri şimdilik horlanmaya alışsın, kendileri şimdi aşşağılanmaya alışsın, kendileri şimdilik çocuklarının bu ülkenin yiğit çocuklarının dağlarda ölmesine katlansın, kızları okul kapılarından dönerken öyle mi ?
Oldu canım.
Emredersin ağam
Başüstüne paşam.
Geçmişin Nene Hatun,''Zeynep Mido Çavuş'', ''Mücahide Hatice Hanım'', ''Safiye Hüseyin Elbi'', ''Nezahat Onbaşı'' ,Kara Fatmaları lütfen gölgelerinizi bu ülkenin şafağından çekin.
Canım Laik ülkem benim.
sen rahat uyu.
canım yanıyor.
okumamam lazım, ilgilenmemem lazım, kafa yormamam lazım.
ÇİKO KALK BİR CİNNET ŞEKERİ ALALIM.
" sen uyurken oyuncaksız kalan azrail
derin efkar dağıtıyor karanlığa
şimdi karanlık daha geçilmez be Çiko
şimdi daha kinli karanlığa olan korkumuz
korkuyoruz be Çiko
korkuyoruz…
III
çık o sonsuz gecenden Çiko
durgunluğumuza el ver
hadi uyan!
bir tufan şekeri alalım
hadi kan delirsin!
gök düşsün!
yer kalksın!
sarsılsın yalnızlığın temeli" / kurucu/
*http://images.google.com.tr/imgres?imgurl=http://photos8.flickr.com/7331302_b87a01f7ad_o.jpg&imgrefurl=http://www.fiyonk.net/blog/%3Fp%3D50&h=270&w=300&sz=16&hl=tr&start=8&um=1&tbnid=vqoR7MEaCbhm5M:&tbnh=104&tbnw=116&prev=/images%3Fq%3D%25C3%25A7anakkale%2Bkad%25C4%25B1n%2Baskerler%26um%3D1%26hl%3Dtr%26rlz%3D1T4SUNA_enTR230TR230%26sa%3DN
**http://images.google.com.tr/imgres?imgurl=http://img124.imageshack.us/img124/5844/canakklqa4.jpg&imgrefurl=http://www.supermeydan.net/forum/forum389/thread7329.html&h=180&w=240&sz=9&hl=tr&start=22&um=1&tbnid=2dulbN_1EOyyrM:&tbnh=83&tbnw=110&prev=/images%3Fq%3D%25C3%25A7anakkale%2Bkad%25C4%25B1n%2Baskerler%26start%3D18%26ndsp%3D18%26um%3D1%26hl%3Dtr%26rlz%3D1T4SUNA_enTR230TR230%26sa%3DN
google!de kurtuluş savaşında kadınlar yazın görselden bakın bakalım o kadınların üzerindeki ile dsp nin izmirde yaktığı çarşaf arasında ne fark var.
oradaki "vatansever" abiler o kadının çarşafını yakmıştır.
anlayacağınız biz esmeriz doğuştan zanlı yani.
kırmızı_siyah tarafından 2/7/2008 3:11:52 PM zamanında düzenlenmiştir.
Güzel bir yazı ve temenni edilende budur.
Ama yaşananlar SAP İLE SAMANIN gereğinden fazla karıştırıldığını göstermektedir.
İktidar veya muhalefet veya şu bu farketmez söylenenlere bakıyorumda herkes kendi yalanını kendi çıkartıyor.
Tutarsız çelişkili beyanlarla zihinler çok fazla bulandırılmış halde.
<<Sen ne anlarsın bu işlerden >> diyen sayın başbakan <<Camiler mihferimiz minareler süngümüz>> şiirleriyle seçim meydanlarındaki arzı endamlarını unutmuş vaziyette.
MHP ise şehit cenazelerindeki <<Tayyip oğlunu askere gönder>> sloganlarını bir bardak suyla unutmuş görünüyor.
Başbakanda MHP nin <<Tayyip oğlunu askere gönder>> sloganına <<Siyaseti camilere sokmayın >> diyerek yine arzı endam etmişlerdir
<<İmam hatipler arka bahçemizdir>> sözleri ülkemizdeki inanç pazarının ne kadar rezilleştiğinide bence göstermektedir.
Yazınızı beğendim fakat her zaman savunduğum fikri yine savunacağım.inanç özeldir VE SİYASETE SERMAYE YAPILMAMALIDIR.
FATIR SURESİ 5 AYET
<<Sakın bu dünya hayatı sizi aldatmasın......>>
LOKMAN suresi
<<33- Ey insanlar! Rabbinizden sakının ve bir günden korkun ki, baba çocuğuna hiçbir fayda veremez. Çocuk da babasına hiçbir şeyle fayda sağlayacak değildir. Şüphesiz Allah'ın vaadi gerçektir. O halde dünya hayatı sizi aldatmasın, sakın o çok aldatıcı şeytan sizi Allah'ın affına güvendirerek aldatmasın.>>
MÜMİN suresi
<<4- Allah'ın âyetleri hakkında ancak kâfirler mücadele ederler. Şimdi onların beldeler içinde dönüp dolaşmaları seni aldatmasın>>
ALLAH HAKKINDA SİYASETÇİLERE GÜVENMEK BENCE AKIL İŞİ DEĞİLDİR.
siz ya ne ile karşıkarşıya olduğumuz bilmiyorsunuz.ya da aynı zihniyete hizmet ediyorsunuz?
Türkiye bir din devleti değildir.Devletin kanunları dinsel dogmalar üzerine yapılamaz.Yasalarilhamını dinsel kaynakalrdan alamaz.Herkes bireysel dini özgürlüğünü seçme hakkına sahiptir.Ama kimse dinsel inanışını diğer inançlar veya inançsızlıklar üzerinde hakim kılamaz.
burası teokratik değil demokratik laik bir ülkedir.İçi boşaltılmış,emperyalizme hizmet eden, çercevesi amerika da yaşayan bir hoca tarafından çizilen kılık kıyafet ve koflaştırılmış bir dinsel ritülei yasalaştırmak MÜMKÜN DEĞİLDİR.
Anadolu insanın saf dini inanışı ile şu anki dayatılan emperyalistleri hoş gören,siyasallaştırılmış dogmatizmin alakası yoktur.
kimse dine karşı değil.Dinin yasalara ilham olmasına ve dinsel yasaların topluma dayatılmasına karşıyız.