BEN SENDEN GİTTİM SEVDİĞİM / KADININ GÖZÜNDEN AYRILIK
BEN SENDEN GİTTİM SEVDİĞİM / KADININ GÖZÜNDEN AYRILIK
Kadın; başını otobüsün camına yaslamış, karanlıkta dışarıdaki siluetleri seçmeye çalışıyordu. Başı kucağında, yan koltukta yedi yaşındaki oğlu yatıyordu. Bu gecenin en koyu karanlığında şehirlerarası bir otobüsün sıcaklığında yeni hayatına karışıyordu. Daha bir hafta öncesine kadar her şey kendi rutininde kayıp gidiyordu. Oysa şimdi yepyeni bir o kadarda ürkütücü yeni bir başlangıca yol alıyordu.
‘’Keşke bunu bana yapmasaydın Ferhat!’’ dedi kendi kendine. ‘’Ben bunu hiç hak etmemiştim.’’
İlk karşılaştıkları zamanları hatırladı. Ne güzel günlerdi o zamanlar. Tıp fakültesini kazanmıştı. Memur çocuğuydu. Öyle aşırı lüks hayalleri olmamıştı. En çok istediği meslekti doktorluk. Çok çalışmış ve sonunda başarmıştı. Büyük puanlarla kazanmıştı tıp fakültesini. Okulda aynı sınıftaydılar Ferhat’la. Ferhat’ta orta halli bir ailenin çocuğuydu. Konuştukları lisan ve yaşam tecrübeleri birbirine benziyordu. İlk yıldan itibaren birbirlerinin dostu arkadaşı ve sevgilisi olmuşlardı. Sadece branş seçerken birbirlerinden ayrılmışlar; Ferhat kalp doktorluğunu tercih etmiş; Sevgi ise genel cerrah olmuştu. Okul bittikten sonra ailelerinin de onayı ile evlenmişlerdi. Her şey çok güzel gidiyordu. Birkaç yıl çocuk yapmamışlar her ikisi de önce kariyerlerine odaklanmışlardı. Bu süre gerçekten işe yaramış, genç yaşlarına rağmen her ikisi de adlarını kendi branşlarında duyurmuşlardı. Arkasından o en çok istedikleri varlık ‘’Can’’ları olmuştu. Yalnız bebeğin gelişi sevginin görev ve sorumluluklarını artırmış hem iyi bir anne hem iyi bir doktor olayım derken oldukça yıpranmıştı.
Can dört yaşlarındaydı; kavgaları o zamanlar ufak ufak başlamıştı. Bir akşam eve haber bile vermeden geç gelen eşi ile şiddetli bir tartışma yaşamıştı Sevgi.
‘’Neyim ben bu evde Ferhat! Bana da söylesen; ben de bilsem durumumu?’’ sesi en yüksek perdeden.
‘’Kırk yılda bir, akşam geç kaldım diye mi tüm bu tantana Sevgi!’’
‘’Farkında mısın bilmiyorum ama biz evliyiz ve bir oğlumuz var. Sence sorumluluk sahibi bir adamın, bir babanın yapacağı davranış mıdır bu? Bırak bunları seni merak edeceğimi bile bile haber verme zahmetinde bile bulunmuyorsun!’’
‘’Cevap vermek bile zor mu geliyor? Her gün sabah sizlere kahvaltı hazırlamakla başlıyorum güne. Oğlumuzu okula bırakıyor hastaneye geçiyorum. Akşama kadar türlü çeşitli hasta ile uğraşıyorum. Eve gelirken oğlumuzu alıyorum. Akşam yemeğini hazırlıyorum. Bulaşıkları hallediyorum. Sizin için lazım olanları yıkıyor ütülüyor ve kendime bir dakika ayırmıyorum. Peki, sen bu evliliğin neresindesin Ferhat? Sen neler yapıyorsun bizim için?’’
‘’Yani bütün çalışan kadınların yaptığı şeyler zor mu geliyor sana?’’
‘ Zor gelse idi kendim yapmaz yardımcı bir kadın tutardım; ama ben zaman harcıyorum ailem için emek harcıyorum. Bir şeyler eksik kalmasın diye uğraşıyorum. Peki, sen yaptıklarını say da ben mi sana haksızlık ediyorum bileyim!’’
‘’Ben bu evin geçimini sağlamaya çalışıyorum! Oğlumuzun ve bizim geleceğimiz için iyi şeyler yapmaya uğraşıyorum.’’
‘’Sence benim yaptığım ne? Ben çalışmıyor muyum? Ben para kazanmıyor muyum? Ben senin kadar oğlumun geleceğini düşünmüyor muyum? Şu saat olmuş eve yeni geliyorsun. Seni beklemişiz, geleceksin diye umudu kesip yemeği kaçta yemişiz çok umurunda değil sanırım. A bir de telefonumuz kapalı nedense!’’
‘’Hastaneden çıkarken Mehmet çevirdi hadi dışarıda yiyelim biraz konuşalım dertleşmeye ihtiyacım var dedi.’’
‘’Yani bu seni haklı çıkarıyor. Haber vermeme gerekçen nedir peki?’’
‘’Ya erken kalkarız sanıyordum, sonra sohbete daldık. Telefonu da arabada unutmuşum.’’
‘’Peki, bunu ben sana yapsam ne olurdu? Kendini nasıl hissederdin. Oğlanı okuldan almasam, arkadaşlarımla haber vermeden dışarı çıksam, geç gelsem…’’
‘’Çok büyütmedin mi bu mevzuyu? Her zaman yaptığım bir şey değil nihayetinde.’’
‘’İşine gelmeyince büyütülmüş bir mevzu değil mi? Mümkünse kendine dışarıdan bir kez bak. Son zamanlarda evli bir adam gibi hareket etmiyorsun. Beni bu evlikte ve sorumluluklar konusunda ne kadar yalnız bıraktığını fark et artık.’’
‘’Sanırım senin canın başka bir şeye sıkıldı ve hırsını benden çıkarıyorsun. Ne o bugün bir hastanı mı kaybettin?’’
‘’İnanamıyorum sana! Bu kadar kendine dönük ve bu kadar bencil olduğunu bilmiyordum. Senin kurduğun şu cümleyi kara cahil biri dahi kurmaz. Sanırım bugün salonda yatsan iyi olacak. Yalnız kalırsan belki mantıklı düşünebilirsin.’’
Sonra arkasını döndü ve odasına gitti. Ferhat da yaptığı gafın farkındaydı aslında; kendini savunma telaşında böylesi aptalca cümleler dökülmüştü ağzından. O günden sonra aralarındaki duvar gittikçe yükselmeye başladı. Eve geç gelmiyordu ama hiçbir şeyle de ilgilenmiyordu Ferhat. Eskisi gibi konuşmaz, paylaşmaz olmuşlardı. Birlikte gitmeleri gereken yerlerin haricinde beraber dışarı çıkmıyorlardı. Sevgi oğlu ile beraber çarşıya çıkıyor, oğlunu okula bırakıyor, okuldan alıyor, sinemaya götürüyor, oğlunun iyi bir eğitim ve terbiye alması için elinden geleni yapıyordu. Eve internet bağlandığından beri, Ferhat saatlerini bilgisayarın başında çeşitli insanlarla sohbetle geçirir olmuştu. Aralarında bariz bir kopma vardı. Sevgi; ara ara ‘’toparlanır mıyız’’ diye çabalar sarf ediyor ama sonuç alamıyordu. Son zamanlarda eşinin kendinden uzaklaşmakla beraber başkalarıyla ilgilendiğini fark ediyordu. Her şeye rağmen toz konduramasa da; bir telefon geldiğinde diğer odaya gidişinden; alçak sesle konuşmasından ya da ‘’şimdi müsait değilim sonra ararım’’ gibi şifreleşmelerden hayatında birisinin olduğundan şüphe ediyordu.
Bir pazar günüydü yani tam bir hafta önce; ‘’Randevulu hastam var, muayenehaneye gidiyorum.’’ diye evden çıktı. Belki altıncı histi belki son zamanlarda yaşadıklarının toplamı ama içinden bir ses arkasından gitmesini söyledi. Oğlu Can’ı komşusuna emanet edip muayenehanenin yolunu tuttu. Karı koca aynı muayenehaneyi kullandıkları için kendinde de anahtar vardı. Sessizce girdi içeriye. İçerden gülüşme ve kahkaha sesleri geliyordu. Kadının sesi hem şuh hem tanıdık geliyordu. Baştan çıkarıcı cümleler kuruyordu. Kendisinden ‘’canım’’ sözünü bile sakınan Ferhat ‘’hayatım, aşkım’’ diyordu kadına. Kapıyı açtı ve içeri girdi. İçerdekiler birden ne olduklarını anlamamışlar; korku ve şaşkınlıkla bakakalmışlardı. Ferhat kekeliyor durumuna bir açıklama bulmaya çalışıyordu. Sevgi sadece;
‘’Yazık! Seninle geçen ömrüme yazık! Ne halin varsa gör! Ve sakın eve geleyim deme!’’
Dedi ve çıkıp gitti. Belki çok şeyler söylenebilirdi. Başka kadınlar gibi eşinin beraber olduğu kadına yüklenebilirdi. Ama yapmadı. Kocasının kendisi; bir yüreği terk edip başka bir bedene yol almıştı. Ferhat’ın kendisi bu niyette olduktan sonra; bu kadın veya bir başkası ne fark edecekti ki! O da kendisi gibi bir figüran rolü oynamıştı belki de Ferhat’ın hayatında. Asıl oyuncu ve yanlışı yapan Ferhat’tı. Sanki bekliyordu bunu ve günlerdir hazırlanıyordu; savaşa gidecek bir asker gibi. Ağlamadı. Sadece çok kırgındı. Gelse, ayrılalım dese, orta yolu bulur ve ayrılırlardı. Aldatmasına gerek yoktu. Eve gitti oğlunu komşusundan aldı. Normal bir Pazar gibi geçirdi. Ferhat;’’ önce sakinleşsin sonra konuşurum ‘’ diye düşündüğü için eve gelmedi o gün. Sevgi ise oğlu ile uzun bir konuşma yaptı gelecek hayatlarına ve babasına dair. Ertesi gün uzun bir rapor aldı. Bir avukatla görüştü; boşanma davası açtı. Uzun zamandır gelmesini isteyen bir üniversite hastanesi ile görüştü, onlarla anlaştı. O şehirden bir emlakçı vasıtasıyla ev tuttu temizletti. Bir hafta içinde götüreceklerini toparladı bir evden eve taşıma şirketi buldu. Avukatına boşanma ile ilgili her türlü vekâleti de vererek o şehri terk etti. Bu süre zarfında Ferhat çeşitli kereler konuşmaya çalışmış, Sevgi sadece nefretle gözlerine bakarak ; ‘’Hayatımda sen ile ilgili bir tek oğlum var, ondan başka da bir bağımız bir sözümüz kalmadı. Allah yolunu açık etsin!’’ demiş ve her şeyi işte bu bir haftaya sığdırmıştı. Şimdi bu otobüs camının buğusunda bu yeni hayatına yol alıyordu. Kendisini birçok sorun bekliyordu. Birçok tatsızlıklar yaşayacaktı. Ama gururu ve onuru her şeyden önde geliyordu. Oğlunun üzerini örttü ve yeni doğmaya başlayan güneşe bakarak camda yansıyan aksine;
‘’GÜNAYDIN!’’ dedi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.