- 1558 Okunma
- 22 Yorum
- 0 Beğeni
ELDE VAR KİREÇLİ BİR AŞK
Onu sevdim.
Birbirine ölümcül bir şekilde tutunmuş et ve kemik gibiydik. Zor olurdu kopmamız. Birimiz ölürdü muhtemelen. Ya da et oburlara yem olurduk. Birimiz gidiverse işe yaramazdı diğerinin kalbi. Iskartaya çıkardı ne kadar güzel günümüz varsa.
Tanrım ne büyülü bir sesi vardı. Sabahlara kadar dinlesem, yine de yeterince duyduğuma ve doyduğuma kanaat etmezdim. Az gelirdi verdiği her şey.
Zaman en azımızdı.
İskelede nöbet tutan gizli polis çerezciden çekirdek alır, sahilde ters dönmüş kayıkların arasında çekirdek kabuğu seviştirirdik. Akşam pala bıyıklı bir ağabey gibi yürürdü üzerimize. Onu severdik ve fakat korkardık ondan. Güneş denizin üzerinden karaya son öpücüğünü bıraktığı vakit, önüne katardı bizi, evlerimize kadar yürürdü peşimizden. O mahallenin diğer ucunda otururdu. Ben diğer tarafta kalırdım. Ayrılma noktamız deniz kokardı her akşam. Dudaklarımızda çekirdek tuzunun yanığı bir kere bile öpülmemişliğin acısına karışırdı.
Rüyada haber alırdık birbirimizden. Onun başı ağrısa, ya da masanın bacağına çarpsa ayağını, kara bir gölge cibinlik gibi sarardı yatağımı. Hafif aralık gözlerimden içeri dalardı kara sakallı bir meczup. Kasap Salih’in kesimhanesindeki sehpanın üzerinde geçerdi düş ekseri. Kara sakallı meczup karşıma geçer, henüz soyulmuş bir süt kuzusunu tırnaklarıyla yarardı. Bir başka kancada asılan besili anne koyunun memelerinden akan süt, kan oluğuna dolardı. Hep aynı kabus. Uyanıp gökyüzüne bakardım. Bilirdim o da pencerede.
Sabah buluştuğumuzda “dün gece başım ağrıdı” derdi bir çocuk kadar nazlı. Adama naz yakışmaz aslında ama o güzel örterdi adamlığını. Bir çocuk olurdu rüzgara karşı. Biliyorum derdim. “Meczup söyledi dün gece.”
Annem sende kara büyü var derdi. Her gece ne işin var avluda? Adın çıkacak bak. Baban da seni Ragıp Ağaya verecek. Ragıp Ağa, ihtiyar bir avcı. Yıllardır karı ararlar ona. Aslında bulurlar da. En son aldığı dört gün durmuş onunla. Her nikah gecesi ahşap konağında bir çığlık, bir çığlık. Mahalli perde arkalarından bakardı ne oluyor diye. Bizim evler karşı karşıyaydı. Sabaha karşı öksürüğüyle uyanırdık. O ahşap oymalı balkonunda tütün sararken, açık balkon kapısından yerde yatan hatunu görürdük. Bedduanın biri bin para.
“Beni sana verenin Allah belasını versin. Tez saatte teneşire yat inşallah!”
Kim korkar Ragıp Ağadan. Azrail’in elinden, henüz çıkmış ve çaresizce çırpınmakta olan canımı bile kurtarabilecek bir aşığım vardı.
***
Baki Bey’in villasında düğün vardı o gece. Komşumuz dedi annem. Gitmesek ayıp. Babam şüpheyle baktı her ikimize. Sonra bir onluk fırlattı önümüze doğru. Paranın üzerinde bir çift göz. Ses etme, al da çekil der gibi baktı anneme.
Kimin umurunda Baki Beye yakışmayacak olan para. Aşk oradaydı şimdi. Hanımeliyle sarılmış bir direğe yaslanmış bahçenin ışıklı kapısını kolluyor. Yakasında karanfil. Susması bile şiir.
***
Onu gördüm. Elinde rujlu bir kadeh. Dudak izinin üzerine götürmüş dudaklarını.
Beni gördü. Yakasından düştü karanfil. Karışıp gitti dans edenlerin topuklarına. Ortalık ölü karanfil koktu. Yanına gittim. Hani gözlerin dedim. Mavi gibi değiller. Dolgu yapılmış sahiller gibi boş kirpiklerin. Sarı saçların yumurta kokuyor.
Sesi ne tuhaftı Tanrım. Teneke gibi.
Her şeyim burada dedi. Baki Bey’in et kokan merdivenlerini çıktık. Yukarıdan anneme baktım. Seniha Teyzeyle gelini çekiştiriyordu. Adam pek kart, gelin pek cahil…Keşke baksaydı bana. Aşk kolumdan sürüttü beni yangına. Bir baksaydı annem…
Baki Bey’in terasında kalın bir adam sesi ve küçük bir hayal kırıklığı susuşu oturuyordu. Açık saçık fıkralar aşkı utandırdı.
Eğilip öptü beni.
Uzak sedirlerde bir baykuş öttü. Çekyatta uyuyup kalan babamın gazetesi ve kumandası yere düştü.
Hayır, diye bağırdım. Annem çok güldü alt katta. Sesi sesimi örttü. Tavana baktım. Onlarca kız gözü baktı bana.
***
Yine oturduk sahildeki ters çevrilmiş kayıkların arasında. Yine konuştuk aynı şeyleri. Aynı kelimeler aynı dudaklarda ama ses farklı. Tanrım ne iğrenç dişleri varmış. Konuşurken tükürük saçılan ağzında kaba birkaç direk. Birini çekip alsan, bütün yüzü çöküverecek çadır gibi...
Ufukta dumanı titreyen gemilere küfürler yazdı. Oysa sudaki izler bile aşktı önceleri. Sabaha duran geceler gibi ağır ve mor aydınlandı bakışlarım.
Biz Baki Bey’in teras katında saatlik kiracılarıydık artık. Dudaklarından çekirdek tuzu çoktan silinmiş iki tunç heykel ne hırçın bir evsizcilik oynadı küçük odada. Annemim mandal demirlerinin paslanmasına söylendiği saatlerde. Beyazlar pas içinde kaldı.
Aşk kireçlenmiş bir çöp tenekesi. Umutla açılan kapağın etrafında aç kediler dolaştı. Uyudum uyandım akşam oldu hep. Akşam pala bıyıklı bir ağabey. Her nefeste soğuk bir demir dayadı alnıma. Tetiğe bastı. Gözlerimi sıktım. Ölmedim.
Ayrılma noktamız deniz kokmuyordu artık.
Onu sevdim. Ölümcül bir bağla birbirine tutunmuş et ve kemiktik biz. Aşk kaynattı bizi. Buharımız Baki Bey’in çatısından tüttü. Annemin avluda pirinç seçtiği saatlerde.
Et kaynadı. Sıkıştı. Titreyerek ayrıldı kemikten. Kemiğin kahverengi lekeleri göründü. Sade bir mecburiyet tuttu ikisini bir tencerede.
Sonra küfür ettiği gemilere binip gitti aşk. Baki Bey’in teras katına başkaları taşındı. Tavanda kalan gözlerimle gördüm. Tek başıma oturdum ters dönmüş kayıkların arasında. Ellerimle eştim kumu. Meğer bir sanrıymış her şey. Çekirdek kabukları nerede?
Karnım ağrıdı sonra.
Annem kara çatkılar çattı alnına. Babam haberleri izlerken uyuyup durdu.
Akşam…Pala bıyıklı ağabeyim, en sonunda beni vurdu.
***
Ragıp Bey’le karşı karşıyaydı babamın evi. Annemi gördüm her sabah. Yatak yorgan havalandırdı pencerelerde. Sofra bezi silkeledi. Bana baktı yarım gözle. Babamın “gol” diye haykırışlarını duydum maç geceleri. Hayır, diye bağırdım, sesi sesimi kesti.
Kara yüzlü kara gözlü ihtiyar Ragıp Efendi, ahşap oymalı balkonunda sarışın mavi gözlü bir çocuk sevdi.
Aralık duran balkon kapısından görmüştür beni annem.
...ENGİNDENİZ...
YORUMLAR
Aynur Engindeniz
Neden kızmaca olsun ki:) Eleştirilmek için yazı ekliyorum ben. Nerede olduğumu görebilmek için.
Her öykü her okuyucu tarafından anlaşılacak diye bir kural yok. Bazı öyküler okuru düşünmeye sevk eder. Bazıları son derece açıktır. Kapalı üslup çok tercih ettiğim bir anlatım şekli değildir aslında. Ama yine de yazmak istedim.
Emek verip okuduğunuz için minnettarım. Saygılar.
Aşkın gözü kördür diye boşuna söylemişler değil mi?
Aşk kanatlanıp uçuverince, ne samanlık seyran gelir insana, ne de kulağa şiir gibi gelen ses,
kurtarır kendini karga olmaktan. Aşk bir anda ortada kalıverir, tüm çıplaklığı ile, dımdızlak...
Eleştirileri de okudum ve neden bukadar anlaşılmaz gelmiş, orasını anlayamadım..
Benim kaanat notum "10" dostum...
Aynur Engindeniz
Teşekkür ederim dostum:)) Eksik olma. Kanaat notuna da ayrıca sevindim:))
Sevgiler.
Neden kurdelası yok bu öykünün...Farklı bir pencereden anlatmış olman bizi zorladı.Ama çok iyiydi.Zorlayıcı olmalı öyküler...
Anlamak için biraz kafa patlatmak lazım.ARMUT PİŞ AĞZIMA DÜŞ OLSUN İSTİYORUZ HER VAKİT...
Seni seviyorum cici kız.Devamını bekliyorum ...Başarıların kat be kat artısnı eyy minik sevdiğim:)
Günü yazısı olmalıydı.
Mükemmeldi.
Payşalım için teşekkürler, saygı öncelikli sevgiler.
Aynur Engindeniz
Saygılar.
"Akşam…Pala bıyıklı ağabeyim, en sonunda beni vurdu."
Aynur hanım bu finali kaçırmışlar...!
Sagılar sunarım.
Aynur Engindeniz
aralık duran balkon kapısından görmüştür beni annem
- sol yana dönüyor hep bakışlarım bu kışlarım
..
Aynur Engindeniz
lacivertiğnedenlik
Aynur Engindeniz
lacivertiğnedenlik
bak bu bir düş aralığıdır ,ben neler görürürm o kapı aralığından bir bilsen,sende bunu sundun zaten okura canumm
ÖYKÜYÜ BU ŞEKİLDE DE YAZABİLİRDİM. ANLAMINDAN HİÇ BİR ŞEY KAYBETMEZ DAHA ANLAŞILIR OLURDU.
AMA NE KADAR EDEBİ OLURDU?
Onu seviyordum.
Et ve kemik gibi ölünceye kadar bir arada kalacağımızı, ayrılmamızın bundan gayri mümkün olmayacağını düşünüyordum.
O öyle farklı bir insandı ki…Etrafımdaki hiç kimseye benzemeyen bir tavrı vardı. Bakışı, duruşu sesi, anlattıkları…Sonsuza kadar karşısına bir sandalye koyup onu dinleyebilirdim. Zaman onunlayken yetmiyordu.
Birlikte sahile gider, saatlerce aşktan söz eder, çekirdek çitlerdik Her şey aşktı. Gelip giden dalgalar, gemiler, kumsaldaki kırık midyeler hatta dalgaların aşındırdığı dal parçaları…
Akşam bizi ayırırdı. Sokağın ayrı yönlerine doğru dağılırken, içimizde pek çok şeyin hasreti vardı. Onu öpmek, ona sarılmak…Daha çok bakmak ve daha çok sevmek gibi…
Başına kötü bir şey gelecek olsa kabus görürdüm o gece. Kalkıp pencereden bakardım. Onun da o sırada pencereden aynı gökyüzüne baktığını bilirdim.
Annem kızardı bu hallerime. Kız kısmı gece camdan bacadan bakmaz adın çıkacak derdi. Adı çıkanı, evde kalmışı, korunmaya muhtaç dulları himayesi altına alan Ragıp Efendiye vermekle tehdit ederdi beni.
Ragıp Efendi deli ihtiyarın tekiydi. Hiçbir nikahlısı onunla bir haftadan fazla durmadı.
Ama ben bu tehditten hiç korkmazdım. Çünkü beni her türlü kötülükten koruyacak bir sevgilim vardı.
Bir gece zengin komşumuz Baki Beyin düğününe gittik annemle. Sevgilim orada bir kadınla konuşuyordu. Oysa ben hiç böyle hayal etmemiştim. Yalnız başına heyecanla beni bekliyor olmalıydı. Beni görünce halini düzeltti. Aşk o kadar güçlüydü ki, beni ikna etmesi uzun sürmedi. Villanın alt katındaki geniş salonda tantanası bol düğün devam ederken, biz yukarı çıktık. Merdivenlerden çıkarken anneme baktım. Beni görmesini, engel olmasını diledim. Ama o gelini çekiştirmeye o kadar dalmıştı ki, beni fark etmedi.
İkinci kattaki odada özlediğimiz ne varsa yaşandı. Fakat her şey o andan sonra değişti. Hiçbir şey eskisi kadar güzel gelmedi gözüme. O çirkin lisanlı, küfürbaz bir adammış meğer. Oysa bu yeni bir şey değildi, zaten hep öyleymiş. Onun çirkinliklerini gördükçe aşk eridi…Hiç ayrılamaz değilmişiz aslında.
Çekip gitti. Ben bir bebekle geride kaldım. Annem bu durumu hiçbir şeyden haberi olmayan babama sezdirmeden beni Ragıp Efendiyle evlendirdi. Babam kızdı önce ama sonra zengin adam ne olacak diye düşündü.
Ragıp efendi kara saçlı kara yüzlü bir adamdı. Bebeğim sarı saçlı mavi gözlü doğdu. Ragıp Efendi aşk terkedilmişi bebeğin kendi evladı olduğunu sandı.
Veysel Başer
Keşke yorum yapmaz olaydım dedim. Bazen, anlaşılmamalı yazı da yazılır.
Dünyada bunun örnekleri vardır. Hiçbir kimsenin size niye öyle yazdınız deme hakkı yok. Benim gibi anlamadım diyenler çıkabilir. Lütfen bunun üzerinde fazla durup dert edinmeyin.
Başarı dileklerimle saygılar.
Aynur Engindeniz
hem ben sanat anlaşılmamaktır görüşüne karşıyım. Sanat anlaşılmak olmalıdır. Zaten yeterince sıkıntı var insanların dünyasında. Bir de benim ruhsal labirentlerimin haritasında mı boğulsunlar. Ha örtülü öykküler vardır, o ayrı. Düşünür ve yazarı anlarsınız. Hayran kalırsınız bir kez daha.Bazıları da asla anlaşılmamak için yazılmış gibidir. Bunları siz de biliyorsunuz. Hem siz değil, genel olarak anlaşılmaz bulundu öykü. Bu beklediğim sonuçlardan biriydi zaten.
Halbu ki ben severek yazdım. Ama bu da edebiyatın güzel cilvesi olsa gerek. Biz çok şanslııyız. Hiç bir büyük, meşhur yazarın okurla karşılıklı diyaloglara girerek kendine yol çizdiğini sanmıyorum. Ne mutlu bize o halde...
İlhan Kemal
Bu noktada durmak istedim. Öykünün açıklanmış halini okumadan da şu üç cümle üzerine epey söz söylenirdi. Uzatmayacağım.
Edebi metin nasıl olur? Tüm samimiyetimle söylüyorum, bilmiyorum. Anlatı teorisi okumadım. Yaratıcı yazın dersleri almadım. Bu yüzden bir metin hangi noktadan sonra edebidir, söyleyemem.
Belki şunu önerebilirim. Mümkün olduğunca kendinizin okumak isteyeceği bir metin yazmaya çalışın. Elde Var Kireçli öyle bir metin ise sorun yok.
Anlaşılmamış olabilir, doğaldır. Bazen okuyucular en önemli noktaları kaçırabiliyorlar (ya da biz onları iyi saklıyoruz).
Her anlatı kolay anlaşılmak durumunda da değildir. Bazıları okuyucudan çaba ister. Okuyucu yavaş yavaş ilerlemek, hatta geri dönüp tekrar tekrar okumak zorunda kalabilir. Peki, Bach ın viyolonsel süitlerini yavaş bir hızda, tekrar tekrar aynı notaların üzerinden geçerek dinlemek ister miyim? Hayır, benim tercihim bu değil. Ama başkası bundan hoşlanabilir.
Bazen anlatılan doğrudan verilmez. Onu kelime oyunları, imgelerin ardına gizleriz. Ama her cümleyi böyle gizlemeye başladığımız zaman bu sefer fazla şerbetli bir metinle karşı karşıya kalırız. Okuyucu teker teker, bütün cümleleri çözmek için debelenir, debelenir, sonunda da asıl olay örgüsünü kaçırabilir. Bu öyküde böyle bir şey olmuş mudur? Belki de bu sefer öykü yerine yorumları yavaş yavaş ve tekrar okumanın zamanı gelmiştir.
Not: Bu uzatmamış halim.
Tam oluşturamadım kafamda anlatılmak isteneni..
Uzun zamanda olmadı seni ama..
Ragıp beyin karı arama telaşından doğan sorunlar.Adam ya karıyı beğenmiyor ya karılar adamın huyunu öğrenince vazgeçiyor.
Tenekeden ses gelmesi.Kuru gürültü .Boş işte .İçinde bir şey yokki ses olsun.Nağmelensin ,essin rüzgar gibi..
Hem kuzum kim o gönül verdiğin.Damatamı aşık oluyorsun..Damatta sana vurgun demek..Yoksa sen gizli sevdayamı tutuldun..:(Neden kardeşinden sakladınki...:(
Hem bu Ragıp beyi anlamıyorum.Adam balkonunda tütün sararken neden çekirdekleri denize atıyor.Çevremizi temiz tutmalıyız .Ahh işte ahh ..Ne diyelim bir ayağı çukurda hala karı sevdasında..Erkek milleti bebeğim..Yapacak bir şey yok.En iyisi kirbit suyunda boğulsun:)
Gülüm ben bu yazını bir kez daha okuyayım.Akşamın bu vaktinde kafamın içindeki cümle ağırlıklar arasından kesin bir yorum çıkaramıyorum..
Ama her zaman ki gibi okutuyorsun kendini de..Bu sefer beni bayağı bir zorladın.Ben taşların yerini az kafama göre değiştireyim ..Sevgimle gülüm .Cümle başarılar seninle olsun.Çok çok öpüyorum.Güzel ve naif gönlünü:)
Aynur Engindeniz
Ya bu kadar mı karmaşık oldu:)) İyi ozaman. En iyi edebiyat şekli budur. Karıştır buruştur birşey biliiyor ama ne desinler:))
Şaka bir yana bu kadar anlaşılmaz olmuşsa bir kez daha gözden geçirmem de fayda var. Genelin senin gibi kafası karıştı:))
Sevgiler şaireme..
Ülviye Yaldızlıı
Aynur Engindeniz
Teşekkürler, iyi geliyorsun.
Usta kalemlere yorum yazarken hep zorlanırım, acaba yazdıklarını dogru algılayabilmişmiyim, ki dogru yorum yazmak adına.
Ve sevgili Ay/nurum da bunlardan biridir, bir saat arayla 3 kez okudum.
Bazen de hatta bazen değil çoğunlukla hırsız gibi gizlice süzülür okur çıkarkende sevgilerimi bırakırım sayfasına.
Olmak istediğimiz ve olamadığımız ,hayallerimiz sanrılarımız.
kainata gelmiş geçmiş en iyi oyuncularıyız aslında,
bir oyuncu oynadığı role en hakiki şekliyle bürünmelidir ki gerçekçiliği de o oranda mükemmel olsun.
Girdiği her rol, büründüğü her ruh ,ona bi anlam katar, kostümünü çıkartırken ruhunu çıkartamayabilir.
Rüyasına girebilir son kullandığı cümleler ve hissedebilir nerede ve ne zamanda yaşadığı belli olmayan o ruhu.
Onun düşleri onun kinleri sarabilir kendini.
O olabilir.
Yazarların eserlerini okurken işte bu nedendir yorum yaparken zorlanırım.
Yazarken hangi karektere büründü hangi ruhu giydirdi iç ceplerine,(yoksa hepsinden taşıdığı izlerlemi aldı kaleme? ) Aslında kendi yoktur yazarın.
Ona inanan onu okuyan vardır.
yazar olmayanların taşıdıklarıdır esas mesele...
Esas mesele birçok gerçek karakterin ortasında ki roldür,''Yazar olabilen Sevgili Aynur ENGİNDENİZ'' her karekteri ruhuna giydirip,yazılarıyla o ruhu yaşatabilen yazarlardan dır benim yüreğimde.
Sevğili dost ,kalemin ve yüreğin mutmain olsun iki cihan da...
Yazarı anladım mı, anlamadım mı bunu bilmiyorum ve bunu en iyi yazar bilir okuyanın onu ne kadar anladığını yapılan yorumlardan, ama ben okuduğum öyküden çıkardığım sonuç bu ,Sevgilerle...
Silence tarafından 7/13/2011 10:08:43 PM zamanında düzenlenmiştir.
Aynur Engindeniz
İyi ki varsınız hepiniz.
Sevgiler.
"Sesi teneke gibi"
Her şeyi anlatan bu cümleydi şair. ve her şeyde bu cümlede bitmişti. Zaten yaşamda öyledir ; önce adamın kulağına davulun sesi hoş gelir. Sonra rahatsız eder teneke gibi :))
Ben diyorum ki insanlar otuz beşinde takılıp kalmalı. Sesi de fiziki görüntüsüde değişmemeli.:))
Sonra adamın gözüne her şey toz pembe görünmeli. Ak düşmüş saçlarımız tıpkı eskisi gibi olmalı.
Şöyle rüzgarda yellenmeli biraz. ve eski bir sevdayı görünce adamın şurası güm güm vurmalı kardeşim..
Yani teneke gibi tak tuk etmemeli, efsanevi hüzünlü bir müzik gibi adamın ciğerini yerinden oynatmalı :))
Değil mi ?
Sizin oynar mı ? derseniz evet her aklıma geldiğinde içimde bir şeyler "cıız" eder
............
Beğenerek okudum.
Saygımla şair.
Muharrem Nalçacı tarafından 7/13/2011 7:00:06 PM zamanında düzenlenmiştir.
Aynur Engindeniz
Teşekkür ediyorum.
Saygılar.
Ragıp Ağalar,Baki Beyler sandallar derken akıcı giden bir yazıydı.Sonucu tahminimden farklı çıktı..Ama çekirdek gerçekten çıtlamaya değerdi..
Selam ve saygılar....
Aynur Engindeniz
Sabah işe gelirken aklıma düştünüz Aynur hanım. Ne güzel yazıyor diye geçirdim içimden gayri ihtiyari.
Gerçekten yazdıklarınızı okurken hiç bıkkınlık duymuyor okuyucu. Ustalıkla getiriyorsunuz son cümleye kadar.
bir kere daha tebrik ve takdirlerimle ..
Aynur Engindeniz
Çok teşekkür ederim. Beni çok mutlu ettiniz.
Sevgiler selamlar size.
Aynur Engindeniz
Sevgiler saygılar bizden.
Selamlar.
İlk okuduğumda bir şey anlamadım. Yarım saat sonra yine okudum. Ne anladın deseler, anlatmakta zorlanırım. Bu yazıyı isimsiz olarak elime tutuştursalardı, stil olarak Aynur Engindeniz'e uyuyor ama, o böyle yazmazdı derdim. Konuşmaları
iyi belirtirdi derdim. Kuzunun soyulmayıp, yüzüleceğini yazardı derdim. Daha başka hatalar yapmazdı derdim. Aynur hanım, ilk favori kalemim derdim. Onun yazısı deselerdi görüşüm şu olurdu. Pek üzerinde durmamış. Yanıldığımı sanmıyorum.
Bu yorumdan alınganlık yaparsanız, "Bir daha sizden yorum istemiyorum," diyebilirsiniz. Saygı duyarım.
Başarı dileklerimle saygılar.
Aynur Engindeniz
Her yazımı sevmek zorunda değilsiniz. Ben de bir yazara hayranım kitaplarını ezberledim ama hatalı veya kötü bulduğum yazıları kurguları vardır. BU ÖYKÜM İMGE AĞIRLIKLI. O yüzden o hata saydığınız şeyler var. Konuşmalar tırnak içine alınabilirdi. Ama ben diyalogları metine dahil etmeye çalıştım. Daha doğrusu denedim. İlle de oldu, ben yaptım tamamdır, herkes böyle yapmalı, demiyorum. Bir çeşit icat gibi düşünün. Kurallara uymayan ama sağlam bir edebi akım olamaz mı? DENEMEDEN
BİLEMEYİZ.
Favori kaleminiz değil miyim artık:)) Siz yazın, eğri doğru ne gördüyseniz duymak isterim. Bu sayfadan eleştirdiği iin kovulan kims olmadı. (Gerçi kovduğum kimse olmadı)
Teşekkür ediyorum. Saygılar.
Veysel Başer
ilgili ne yazdıysam yine aynı görüşteyim. Yedi-sekiz aydır bu sitede de
yazı yazıp, yorumlarda bulunuyorum. Başarı grafiğinizin giderek yükseldiğini görüyorum. Eğriye eğri, doğruya doğru. Ha, aklıma
gelmişken şunu da belirteyim. Son zamanlarda olumsuz yorumlarda bulunduğum yazılar günün yazıları oluyor. Sizin bu yazınız da öyle
olursa şaşırmayacağım. Latife yaptım.
Başarı dileklerimle saygılar.
Aynur Engindeniz
Eleştiri yaptınız memnun oldum ve açıklamamı yaptım. Bundan sonrası edebi bir tartışmaya ve fikir alışverişine dönsün istedim çünkü. Bize bunlar lazım. Bırakalım kurul kendi işini biz kendi işimizi yapalım. Ben eleştirilerinizi takip ediyorum sayfalarda. Daha gereksiz bir eleştiriye rastlamadım. Ama sizde devamsızlık sorunu var. Eleştirinizin devamın ı getirmiyorsunuz. Belki vakitsizliktendir.
Teşekkür ediyorum. Eksik olmayın.
Saygılar.
aynur hanım,
Genç kızlarımızın çoğu kendinden yaşça büyük insanlara ilgi duyar.Lakin, bu yazıda ilgiyi duyanın kız olmadığını ve kızın hayallerine de giren bu adamın kıza büyük ihtimal sarktığını ve taciz ettiğini düşündüm ve kızın adamı anlatış biçiminden de hayal kırıklıkları ve nefret hissettiğini düşündüm...
Yazınız anlamlı ve yazanla birlikte okuyanında yazının içinde kahramanlarla bütünleşmesini sağlayan,harika bir yazıydı.. saygılarımla....
Aynur Engindeniz
Çok teşekkür ediyorum güzel sözlerin için.
Sevgiler.
Onu severken aşkın kireçlenmiş penceresini ovuyordu annemin esmer düşlerindeki dualar!...
sevgimle...
Aynur Engindeniz
Teşekkür ederim şiirim.
Sevgiler.
Mehtap ALTAN
En favori nesircimin hangi yazısını beğenmeme gibi bir şansım olabilir ki...
Biraz karmaşamı var yazı da?...Yani, yazar anlatmak istediğini azıcık olay örgüsü ile gizler gibi..
Ama yazının en iyi yanı da özgün olması...
Hürmetle ablacım...
Aynur Engindeniz
Teşekkür ederim. Selamlar.
Göz çukurlarıma minicik bir evren yerleşti. Tek çizimlik suretler, el titremeden, beyaza utanmadan düşen... Konuşmalar yazıyor dudaklarına, duymadan çekiliyor içim. Hikayenin tam ortasındayım adeta. Ne güzel anlatıyorsunuz... sanki bir eliniz kağıda kusuyor gördüklerini, diğeriyse saçlarımı uyumadan evvel okşuyor. Ne güzel düşeyazıyor ruhum...
Tebrik ederim, sizi okumak büyük bir ayrıcalık.
Aynur Engindeniz
Bu sözleri duynak da yazmak kadar güzel.
Selamlar.