- 63 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
FETHULLAH.
FETHULLAH GÜLEN GERÇEĞİ.
Fethullah Gülen; 27 Nisan 1941 yılında Erzurum ili, Hasan kale (Pasinler) ilçesi, Korucuk köyünde dünyaya geldi. Gülen’in babası Ramiz cami imamı, annesi Refia ise ev hanımıdır. Gülen, altısı erkek, ikisi kız, sekiz kardeşin ikincisidir. 1946 yılında ilkokula başlamıştır. Babasının 1949 yılında Alvar Köyü’ne imam olması ve ailesinin oraya taşınması nedeniyle ilkokulu bırakmak zorunda kalmış, sonradan Erzurum’da dışarıdan girdiği imtihan ile ilkokul diplomasını almıştır. Askerlik öncesi ve sonrasında Edirne Üç Şerefeli Cami’de toplam 4 yıl süre ile imamlık yaptı. Askerlik acemi eğitim dönemini Ankara Mamak ve usta erlik dönemini İskenderun’da tamamladı. 5 Mayıs 1971 tarihinde, 12 Mart döneminde askeri cuntanın isteğiyle TCK’nın 163. maddesinden tutuklandı. 7 ay tutuklu kaldıktan sonra, 5 Kasım 1971 tarihinde tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı ve 1974 yılında beraat etti. 23 Şubat 1972 tarihinde Edremit vaizliğine atandı aynı zamanda Manisa ilinde de vaizlik görevlerine devam etti. Gülen, daha sonra İzmir’in Bornova ilçesi vaizliği görevine atandı. 28 Şubat süreci devam ederken 2000 yılında Türkiye Cumhuriyeti’ni devirmek amacıyla yasadışı terör örgütü kurmaktan Gülen aleyhine dava açılmış, bu dava önce 2000 yılı Aralık ayında çıkan af ile askıya alınmıştır. 3 Ocak 2008’de devlet kadrolarına sızdıkları yolundaki iddialara değinen Gülen, bir insanın kendi millet fertlerini yine kendi memleketindeki bazı müesseselere girmesi için teşvik etmesine ’sızma’ denemeyeceğini söyledi. 15 Temmuz 2016’da beyinlerini yıkadığı müritlerini harekete geçirip Türkiye’yi ele geçirme girişiminde bulundu. Fetö’nün insanları kandırırken kullandığı yöntemler 1- Kendisini Allah’ın elçisi gibi tanıtıyor “Şayet Allah, kendi katından göndermiş olduğu bir kısım ışınları, onun üzerinde kırıp, başkalarına yansıtıyorsa, bu yüce ve kutsî iş için o insanın, kendisini seçen Rabbi’ne karşı şükran duyguları ile iki büklüm olması gerekmez mi?” (Gülen, Fasıldan Fasıla 4, Nil Yayınları, İzmir 2009, s. 108). Bu cümlelerde Fethullah Gülen, ’’Allah’tan gelen ışınlar’’ tabiriyle; vahiy, ilham ve keşif gibi ilahi bilgilerin kendisine geldiğini ve bu bilgileri insanlara ulaştırmakla görevli kutsal bir kişi olduğunu söylemektedir. Böylece kendisini Allah’ın elçisi gibi tanıtıp insanları kendine bağlamaktadır. 2- Hz. Muhammed’in sohbetlere katıldığını söylüyor! Gülen 26.11.1989 tarihli Hisar Camii’nde yaptığı bir konuşmasında; “Mümin mabede adımını attığı andan itibaren orada gerçekten kime ta’zim yapılacak, onun mehabet ve mehafeti altına girer. O meclis öyle bir meclistir ki o meclisin kürsisinde artık bakan, gören, duyan, her şeyimize nigehban olan (haberdar olan) Allah vardır. Ve eğer saflarınızın arasında dolaşan birisi varsa, yukarılardan ona müsaade edilmişse o da kendisi ile alakalı her toplantıda bulunup toplantıyı şereflendirmek için bulunan, gönüllerimizin sultanı, gönüllerinizin sultanı, insanlığın efendisi Hz. Muhammed Mustafa vardır. Ve sizi böyle bir mülahaza altında, camide hatırlatacağım, çağıracağım, davet edeceğim gibi ukalaca şeylerden kaçınarak, sizi, böyle bir tablo karşısında camide bulunduğunuz şeyleri takdire davet ediyorum. Kalpleriniz, benim anlayış ve idrakimin çok üstünde bunu takdir ediyordur zannediyorum. Onun için hoca da girse, devlet başkanı da girse, başbakan da girse; burada bizim kalplerimize saniyede, yetmiş defa nazar eden Allah var celle celalühü! Ve burada O’nun gözünün içine bakan, O’nun cemâl-i bâkemâlini müşahade eden Hz. Muhammed Mustafa vardır. Çünkü cemaat, onun cemaatidir, çünkü sultan odur, çünkü sikkeyi basan odur; tuğrayı kesen odur.” (Görüntülü Vaazlar 1-Hisar 1, Kutsilerin Takvası, dk. 10:40-12:00). Bu cümlelerde Fethullah Gülen; kürsüde Allah olduğunu, Peygamberin cemaatin arasında oturduğunu ve kendi cemaatinin peygamberin ashabı olduğunu söyleyerek insanları kandırmıştır. Aslında hem kendisini kutsal göstermek hem de insanların kendini değerli hissetmesi için bu cümleleri kullanmıştır. Kuran’a göre ölüler dirilerin arasına gelemez. Bunu Hz. İsa’nın kıyamet günü yapacağı şu konuşmadan anlıyoruz. Maide Suresi 116: Allah: ’Ey Meryem oğlu İsa! Sen mi insanlara: ’Allah’tan başka beni ve annemi iki ilah edinin’ dedin?’ deyince o şöyle dedi: ’Seni tenzih ederim. Hakkım olmayan bir şeyi söylemek bana yaraşmaz. Eğer söylemişsem sen onu mutlaka bilirsin. Sen bende olanı bilirsin, ama ben sende olanı bilemem. Şüphesiz ki gizlilikleri bilen ancak sensin. 117: "Onlara, bana emrettiğin: “Benim de Rabb’im, sizin de Rabb’iniz olan Allah’a kul olmaları”ndan başka birşey söylemedim. Onların arasında bulunduğum sürece, onların üzerlerine şahit oldum. Fakat beni vefat ettirince onların üzerine gözetleyici Sen oldun. Ve Sen herşeye şahitsin." Ayette görüldüğü gibi Hz. İsa vefat ettikten sonra insanların kendisini rab edindiğinden haberi olmadığını, göğe kaldırıldıktan sonra dünya ile irtibatının koptuğunu söylüyor. Bu ayet bizlere ölülerin dirilerin arasına gelemediğini anlatıyor. Kuran’dan haberi olmayanlar ise peygamberin sohbetlere katıldığını zannediyor. 3- Resulullah’tan emir aldığını söylüyor! “Yani insan, mahiyeti itibariyle zaman üstü, mekân üstü olabilir. Dünü yarınla beraber görebilir. Doğrudan doğruya huzur-i risaletpenâhiye ulaşabilir ve Efendimizi dinleyebilir. Hz. Cibril’i Kur’an okurken duyuyor gibi olabilir. Zât-ı uluhiyyetin bikem u keyf kendisine konuştuğunu duyabilir. Buna binaen ehlullahtan bazıları Efendimizden ve sahabeden hadis aldıklarını söylüyorlar. Hatta ben tabiindenim diyen insanların sayısı az değildir… Doğrudan doğruya efendimizden emir aldım diyenlerin sayısı da az değildir.” (Gülen, Sohbet-i Canan, Nil Yayınları, İstanbul 2013, s. 21-22). Kendisini kutsal göstermek için kullanılan yöntemlerden biri de peygamberle görüşüp ondan emir almak ve sahabelerle konuşmaktır. Böylece hem kendisini kutsal göstermekte hem yeni hadisler uydurulmaktadır. Müritler ise peygamberden emir alan birine asla karşı gelemeyeceği için robotlaşır ve liderini rab edinirler. Cemaatlerde rab edinmek çok sık görülen bir olaydır. Liderini rab edinmek eskiden beri süregelen bir şirktir. Tevbe Suresi 31.ayette yahudilerin hahamları, hıristiyanların rahipleri rab edindiği haber verilmiştir. Rab edinme olayına müslümanlar da dahil olmuştur. Peygamberle görüştüğünü söyleyenlere kul olan müritler Allah’tan başka rabler edinmiştir. Kıyamet günü de pişmanlıklarını şöyle dile getireceklerdir. Ahzab Suresi 67: Ve cehennemde olanlar derler ki: “Yarabbi, muhakkak ki biz, sâdatlarımıza (dînde ileri gidenlerimize) ve küberamıza (büyüklerimize) itaat ettik. Ve böylece Senin yolundan saptırdılar. 68: Rabbimiz! Onlara katmerli bir azap verip onları büyük bir lanete uğrat.’’ 4- Allah’ın görülebileceğini söylüyor! Cenâb-ı Hak, gözünü haramdan çeviren bir insanın kalbinde, imana ait öyle bir lezzet vermektedir ki bu lezzet, o insana âdeta her türlü iştihayı (arzuyu) unutturmaktadır. O kişinin haram karşısındaki bu tutumu, daha sonra Cenâb-ı Hakkı müşahede gibi mühim bir neticeyi de semere verecektir. Bu müşahede ötede olabileceği gibi bu dünyada da olabilir.” (Gülen, Yol Mülahazaları, Nil Yayınları, İzmir 2008, s. 80). Bu cümlelerde Fethullah Gülen, haramlara bakmayanların imanının artacağını ve dünyada Allah’ı görmekle şereflendirileceğini söylemektedir. ’’Allah’ı Müşahede etmek’’ yani Allah’ı gözlemlemek kimseye nasip olmamıştır. Hatta Allah’ı görmek isteyen Hz. Musa’ya Allah kendisini göstermemiştir. Araf Suresi 143: Musa tayin edilen sürede gelince ve Rabbi O’nunla konuşunca: "Rabbim, bana göster, Seni göreyim" dedi. (Allah:) "Beni asla göremezsin, ama şu dağa bak; eğer o yerinde karar kılabilirse, sen de beni göreceksin." Rabbi dağa tecelli edince, onu param parça etti. Musa bayılarak yere düştü. Kendine geldiğinde: "Sen ne yücesin (Rabbim). Sana tevbe ettim ve ben iman edenlerin ilkiyim" dedi. 5- Allah ile konuştuğunu söylüyor! “Ben sizin tırmandığınız bu helezonda hav hav ederek arkanızdan tırmanıp dururken, kasemle size teminat vereyim, bu helezonda o kadar beklenmedik şeyler gördüm. Gözüm açık bir bir gördüm. Size tarif edem bir bir; Felekler burcuna çıktım, melekten merhaba gördüm, bana Hakk’tan nida geldi: Gel ey aşık ki mahremsin, bura mahrem makamıdır, seni ehli vefa gördüm. Sizin içinizde çok şey gördüm, öyle ihsanlar gördüm ki, hak dostlarına henüz kapaklar açılmamıştı, zarfının üzerine bantlanmış gibi zarflar içinde size gelen ihsanlara şahit oldum…” (Hisar-3 (İrade Kahramanları), dk. 15.50 vd.). Bu cümlelerde Fethullah Gülen, miraca çıktığını ima ederek, Allah’ın kendisini övdüğünü söylemektedir. Böylece kendisini Hz. Muhammed’in derecesinde göstermektedir. Amacı yine kendisini kutsamak ve müritlerinin gözünde yüce insan olmaktır. Bunu yaparken de havlayarak zorlukları aştığını yani köpek olduğunu söylemiştir. Tasavvufta Allah dostlarının köpeği olmak büyük şereftir. Örnek: Biz, ashabı kehf’in köpeklerine benzeyelim. Başka köpeklere benzemeyelim. Ashabı kehf’in köpeği Allah dostlarının yanından ayrılmadı biz de ayrılmayalım. (Mahmut Ustaosmanoğlu: Hikmetli sözler 378.sayfa) İnsan olmayı beğenmeyenler kendilerini onun bunun köpeği olarak tanımlayarak, kibrini yenmiş nefsini eğitmiş birisi olarak gösterirler. Halbuki birilerinin köpeği olmak onu rab edinmektir. Hiç bir sahabe peygamberimize ’’ben sizin köpeğinizim’’ gibi kendini aşağılayan bir söz söylememiştir. 6- Allah ve resulü tarafından desteklendiğini söylüyor! Örnek 1: “Allah sizi te’yid ediyor yetmez mi, Resûlüllah arkanızda yetmez mi? Ruhânîler sizin arkanızda yetmez mi? Siz bir devirde Hz. İbrahim, Hz. Musa ve Hz. İsa ile beklenen bir cemaatin, ikinci bir devirde velilerin yâdında beklenen o cemaatin tam şablonusunuz. Hz. Muhammed’den sonra gelen herkes sizi müjdeledi yetmez mi?” (Kaynak: 27.05.1990 - İzmir Hisar Camii, Hisar-3 (İrade Kahramanları), dk. 11 vd.) Örnek 2: “Açık seçik olarak görüyoruz. Himaye edildiğimizi görüyoruz. Peygamberin beraberimizde bulunduğunu görüyoruz. Gençliğimizle ilgilendiğini görüyoruz. Himmetini kâmil ve tam manasıyla sarf etmesini diliyor, boynumuzu büküyor, temenna çekiyor, ‘kusurumuzu bağışla ya Resûlallah!’ diyoruz” (1979-9-02-09_ Zekat-7.mp3”, dk. 01:31:50 vd.) Örnek 3: “Niceleri vardır ki, kurb-i huzura müşerref olurlar, doğrudan doğruya iltifat görürler, selam verir selam alırlar, oturur orada sohbet ederler, Resûl-i Ekrem’le konuşup hemdem olup sohbet edenler arasında bulunduk ya Rabbi. Selam verip alanlar arasında bulunduk!” (Fethullah Gülen - 03.11.1978 - Hac 3, dk. 01:12:00 video) Örnek 4: “Allah bize olan lütuflarını rüyalar yoluyla lütfediyor veya bazı saf gönüller sayesinde “yakazalar” vasıtasıyla içimize akıtıyor, başta Efendimiz olmak üzere birçok sahabe, evliyâ ve mukarrabinle görüştürüp buluşturuyor.” (Gülen, Prizma 1, Zaman Gazetesi Yayınları, İstanbul 1997, s. 205) Bu cümlelerde yine kendi cemaatini kutsamak için Allah ve resulün, meleklerin kendilerini desteklediğini söylüyor. Peygamberden bağışlanma dileyerek onu ilah ediniyor. 7- Ninesinin ölüp dirildiğini söylüyor! “Anneannem benim ölüyor, tekrar diriliyor, dünyaya dönüyor… Sonra senelerce yaşadı. Annem diyor ki ben öbür âleme gittim. Çok mübarek bir kadın. Melekler geldi iki tane. Dediler ki bu dilini kirli kullanıyor, dilinin derisini yüzmek lazım, galiz konuşuyordu, dili kirliydi. Dilinin derisini yüzdüler diyor. Ben görmedim nenemi…” (Sesli Sohbetler, 18_01- Gıybet, dk. 13.55 vd.). Öldükten sonra dirilip yaşamak mümkün değildir. Mucize olarak dirilenler ise insanlara ayet olduktan sonra tekrar ölmüştür. Muminun Suresi 99: Onların birine ölüm geldiği zaman: “Rabbim, beni geri döndür.” dedi. 100:Olur ki terkettiğim (dünya)da iyi işler işlerim.’ Hayır. Bu sadece onun söylediği bir sözdür. Önlerinde diriltilecekleri güne kadar (duracak) bir engel vardır. 8- Hıristiyanlığı destekliyor! “…Arkadaşlara arz ettiğim şeylerden birisi de şu: Yani birisi kalksa gelse ve dese ki, ben vazgeçtim, bu Hıristiyanlıkta hiçbir iş yokmuş… Yahu şimdiye kadar içindeydin yani, ne kötülük gördün sen Hıristiyanlıktan derim ben ona. O biraz daha araştırsın, karıştırsın, o meseleyi bulsun kendi tercihini yapsın. Ben de birine söylerken, o meseleyi açarken böyle derim yani.” (14-Sesli Sohbetler-1 / Bamteli 01-10 (Gurbet solukları) Bam Teli 6/2, dk. 10 vd.) Bu cümlelerde Fethullah Gülen, amacının islam’a davet olmadığını ortaya koymuştur. Hz. Muhammed’in gönderiliş amacı insanları Kuran’a iman etmeye çağırmaktı. Gülen ise, İslamiyet’i seçmek isteyen kişiye “şimdiye kadar içindeydin yani, ne kötülük gördün sen Hıristiyanlıktan” diyerek onun müslüman oluşunu engellemektedir. 9- İsa’nın babasının Muhammed olduğunu söylüyor! Efendimiz buyuruyor ki, ‘Meryem’i bana nikâhladılar öbür âlemde’ Efendimize verileceğinden dolayı. Bu bir yönüyle ezelden nikâhlanan bir şeyse veya önceden nikâhlanan bir şeyse Efendimizin zevcesi demektir. Dolayısıyla da (meryem’e gelen ruh) Efendimizin ruhu olabilir. (16-Sesli Sohbetler-3Bamteli_21-30 (Düşünce helezonu) 27_02-Herkesin İslam adına gittiği bir yol var, dk. 05.45-09.00) Daha önce kimsenin aklına gelmeyen bu hurafe Gülen tarafından dile getirilmiştir. Hz. Meryem’e gelen Ruh ona İsa’yı müjdelemiştir. Gülen ise o ruhun Hz.Muhammed olduğunu ve meryemle birlikte olarak hamile bıraktığını ima etmiştir. Hz. İsa’nın babası yoktur: Ali İmran 59:“Allah nezdinde İsa’nın durumu, Âdem’in durumu gibidir. Allah onu topraktan yarattı. Sonra ona ‘Ol!’ dedi ve oluverdi.” Hz. Muhammed doğmadan önce dünyada değildi: Ali İmran 44:Bunlar, gayb haberlerindendir; bunları sana vahyediyoruz. Onlardan hangisi Meryem’i sorumluluğuna alacak diye kalemleriyle kur’a atarlarken sen yanlarında değildin; çekişirlerken de yanlarında değildin. 10- Cinleri olduğunu itiraf ediyor! Cinleri kullanmak, eski dönemlerden beri süregelen bir sapkınlıktır. (Cin Suresi 6) Tılsım ve büyü gibi ilimleri bilen bazı insanlar, kafir cinleri kullanarak şeytani emellerine hizmet ettirirler. Bunu yapanlar arasında bazı cemaat liderleri de vardır. Fethullah Gülen’de bunlardan birisidir. Örnek 1: “İstesek biz de cinlerle meşgul olabilir ve onları bazılarının üzerine salar hatta akılları ile de oynayabiliriz. Ama hiçbir peygamber bu yolda yürümemiş tebliğ ve irşadına bunları bulaştırmamıştır.” (Gülen, Fasıldan Fasıla 2, İzmir 1995, s. 99). Örnek 2: “Şimdiye kadar ele almaya çalıştığımız ruhu geliştirmek suretiyle gelecek adına ruhla kontak olma… keşif ve keramet… hiss-i kable’l vuku…telepati…içten geçenleri okuma…medyumluk ve yoga… ruh ve cin çağırma gibi hadiselere her mümin muttali olabilir. Bunlar bazıları için üç aylık bir çalışmayla elde edilebilecek şeylerdir.” (Gülen, İnancın Gölgesinde 1, s.116-117). Örnek 3: “…Desem ki size, ben her gün bir tane cinle görüşüyorum desem yalan söylemiş olmam. İçinizde vardır böyle bin tane. Melaike-i kiramla görüşen bir sürü insan vardır, desem yalan söylemiş olmam. Bir mümin cemaati içinde olur bu kadar. Resûl-i Ekrem aleyhi salatu ve’s-selamın ruhaniyeti ile çok defa benim telakim oluyor dese insan, yalan söylemiş olmaz…” (Giriş, Tebliğde gaye ve metot, dk. 04:50) Bu cümlelerde açıkça cinleri kullanma yöntemini bildiğini itiraf etmektedir. Hatta cinleri kullanarak müritlerini kendisine bağlamaktadır. Eğer cemaatten ayrılmak isteyen olursa, kafir cinler onu uykusunda korkutarak cemaate bağlılığını devam ettirirler. Bu yöntem robotlaşmış, köleleşmiş, laftan sözden anlamayacak hale gelmiş ruhsuz müritler oluşturmak için kullanılır. Sonuç: Fethullah Gülen; tıpkı tarikat şeyhleri gibi Allah ve resulü ile görüştüğü yalanını söyleyerek insanları kandıran, hıristiyanlığı öven, cinleri kullanarak müritlerini robotlaştıran şeytanın evliyasıdır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.