- 294 Okunma
- 3 Yorum
- 3 Beğeni
O, SADECE BİR ÇOCUK...
Düşlerim tekil ruhum sıradan ve yakarışlarıma kefilim keyfini sürmediğim kadar hayatın yaratılmış en zeki en de aciz bir varlığım bir virman misali ya da bir zerre acının detayında saklı açılası bir kutu da değil iken mealim tükenen mecalimde saklı aslında kendime esaretim ve yüz bulduğum kadar evrenden yüzünü asla çevirmeyen İlahi Gücedir ihtiyacım ve O’nun kudretinde saklı iken akıbetim ve dünüm ve andaki minvalim.
Göğsümden akan hüzün.
Bebek misali emzirdiğim ömrün vebali de boynuma.
Ruhumda saklı bir resim aslında tek noktaya haiz olduğum kadar neyim ki evrenin kanatlarına konduğuma dair yok iken de tek çekincem ve işte İlahi Aşkın ateşinde kutsanırken her halim her hecem.
Katıksız huzur.
Kötek düşkünü zalim.
Köçeklerin tarihinde saklı aslında iblisin değişmez mizacı.
Çocuğum.
Alabildiğine masum.
Kadınım.
Kimine göre eksik etekli elbet eksik akıllarda saklı iken hüznün şerbeti.
Yorgunum.
Lakin kıtalar aşılası bir haletiruhiye ki ben sadece Allah’ımdan isterim.
Dilemması yüreğin ve dilaltı hüzün huzura odaklı arayışım ve paralel evrenlerde gezinen kalbim ve kalemim.
Kaile alınmasam da zaman zaman.
En çok da ahir zaman.
Ve mukadderatım Rabbin göstergesi kaderime razı ve tüm insanlığa duacı.
Bilinmezin en bilindik yönü iken de sevgi ve uzamında saklı hasret ve özlem ve işte vicdanımın sesi.
Ruhun dinamikleri.
Sözcüklerin asaleti.
Diken üstünde yaşarken insanlık ve dikenin acıttığı değil acının direttiği en çok da renklerin solduğu ve s/üzülen çehremde açacak güllerin tesiri ve nesri ve şiir bellediğim kadar hayatı semanın neferi umudun tekeri sözcüklerin de tek/eli.
Hazansa muhatabım.
Gök kubbe iken ikametim.
Yerkürenin katmanları ve çiçek açan duaların hikmeti.
Yücelerin Yücesi Mevla’m ve rızkımı veren ve tek bilen tek duyan, duayeni duyguların huzura delalet bir arayış varsın benden uzak olsun her dileyen her selamını esirgeyen.
Mevsim geçkin.
Ruhlar dalgalı ve de damgalı.
Yürekler süzgün.
Zalim ve iblis nefret dolu.
Sandık dolusu emir kipi.
Sandıklarda saklı sanmadıklarımız.
Bir çocuğun ansızın peyda olan gaipten gelen gücü hem de yüreği nasıl nasıl yaralı.
Çocuk ve ölüm.
Ölüm ve vahşet.
Ayak sesi uzaktan duyulan nefret ve insanlığın insana ettiği ihanet.
Savaş.
Kaos.
Öfke.
Lider.
İnanç.
Sömürge.
Ve Gazze kanayan bir yara kanayan bir ilah kanayan bir sevda.
İnsanlığın sonlandığı.
Zulmün ise asla yok iken bir dayanağı.
Sözün özü:
Kendimden ayrı düştüğüm.
Kendime muhalif.
Kendimle savaştığım ne ki?
Ve işte bir ülke soluyor ve işte on binlerce hayat heba olmuşken söz düşer mi sahiden de içimdeki çocuğa?
Ölümün serkeş tınısı.
Zulmün dalyası balyası.
Çocuk nesli tükenirken ailesini kaybeden binler on binler.
Sözcükler asla değil çetrefilli ve ne yazık ki ölüm yaladı yüzünü bir milletin.
Acının doruk noktası ve sırtında yaralı kardeşini taşıyan bir çocuk sadece bir çocuk…
Tutulan nutku insanlığın ve sönen hayaller sonlanan hayatlar.
Renklerin karanlığa teslim olduğu.
Duyguların önemsiz insan hayatlarının değersiz addedildiği.
Kendimden çıkıp da yola ve bilfiil kendimi sorgularken ve işte yakalandığım ateş:
Bir çocuk ve bir çocuk da sırtında yaralı:
Varsın olsun tüm kıyafetlerim yamalı.
Varsın üç beş öğün atlayayım.
Varsın eksik olsun huzurum hatta sağlığım…
Bir çocuk.
Bir de içimizdeki çocuk.
Kardeşinin kanı ve kardeşini sırtında taşıyan çocuğun defalarca yanmışken canı.
Can pazarı.
Gönül tezgâhı.
Ağdalı ruhların ahmak yüreklerin ve zalimlerin taptıkları nefsi bizlerinse kesilirken nefesi…
Bir çocuk.
Binlercesi.
Kayıpların vurduğu en ağır darbe.
Çalınan hayatlar.
Nutku tutulan dünyanın aslında verdiği nefesi içine çekmekten aciz.
Tolerans tanıdığı kadar kader ve işte kederle eşleşen kader ve dinmeyen zulüm.
Sözcükler yorgun.
Melekler yorgun ve ağıt yakmakta.
Dünyanın sonu çoktan gelmişken ve küçük kıyamet ve benzeri çoktan kopmuşken.
Üzgün olmakla da elden gelen bir şey yok işte.
Suskun ülkeler suspus yürekler ve sudan sebeplerle kendini avutan nefisler ve nesiller…
Lakin…
O sadece bir çocuk sırtında taşıdığı da…
Aç.
Susuz.
Yaralı.
Kimsesiz mi?
Kimsesizlerin kimsesi iken yüce Yaratan elbet gün doğmadan da neler doğacak yeter ki zaman daha tükenmesin tüketmesin de insanı…
O…
O, sadece bir çocuk.
Bizlerse alabildiğine pejmürde ve insafsız ve dertsiz tasasız kendi önümüze bakıp da paye vermişken bir kere bu ölümcül savaşa ve nefsimize.
Yazıklar olsun bize yazıklar olsun…
YORUMLAR
suça sayılacak siz ve sevenlerinizce bilsem de,
ya ülke,
ya bizim burada sırf para uğruna öldürülen çocuklar?
demeyeceğim elbet !
ve çünkü,
Filistin islam ne demekse
ve burada alenen öldürülenler ne?
nezdiniz de bunu darül harp gibin bir şeye yazmadınızsa bunca görmemişlik?
yok, yazmayın da aslında cevap falan,
bunca okuduktan sonra insana bir tıkanma geliyor ki sorma gitsin!
eyvallah.
Ne diyebiliriz ki kıymetli hocam. Gazze hariç dünya işgal altında. Üzgünüm sadece çok üzgün.
Duyarlı kaleminizi saygıyla selamlıyorum.
Gülüm Çamlısoy
Bir o kadar kendimizi çaresiz hissettiğimiz.
Değer kattınız Ömer Bey.
Teşekkür ederim.
Bil mukabil.
Ne çocuk dinliyor ne kadın ne de bebek...
Zalimin zulmü başka nasıl olsa gerek.
Nazi zulmü geri geliyor...
Adım adım...
Bir şeyler yapmak gerek.
Ama yapamıyoruz.
Yazılkar olsun bize...
İçimin yağı eridi Kızım.
Gülüm Çamlısoy
ne yazık ki insanın kanının dahi donduğu bir zaman sarkacı
yitimler ve eksilmeyen bir zulüm ve vahşet hatta ötesi
tükenen umut tükenen hayatlar
tutulan nutkumuza dair bir söylem bir şiir bir nesir
olmuyor lakim ne yapsak kar etmiyor
üzgünüm çok hem de Kadir babam