- 209 Okunma
- 2 Yorum
- 5 Beğeni
'Sabırla Beklemek: Anlatmanın ve Anlaşılmanın Doğru Zamanı"
Bir zamanlar küçük bir kasabada yaşayan Meral adında genç bir kadın vardı. Meral, içindeki düşünce ve duyguları paylaşmaya can atan, her an anlaşılmayı bekleyen biriydi. Kafasında binlerce düşünce dolaşırken, bu düşüncelerin karşı tarafta yankı bulmasını arzuluyordu. Ancak ne zaman birini anlamak için çaba gösterse, aynı anlayışı görmediğinde hayal kırıklığı yaşıyordu.
Bir gün, kasabanın deneyimli aile danışmanı Ayşe Hanım’la karşılaştı. Meral, içindeki bu karmaşayı ona anlattı: "Neden beni kimse anlamıyor? Her şey çok açık ve net, ama insanlar bana duyarsız kalıyor. Kendimi anlatmaya çalıştıkça daha çok uzaklaşıyorum."
Ayşe Hanım gülümsedi ve ona sakin bir sesle şunu söyledi: "Gelin benimle." Meral’i ofisine davet etti ve içeri girdiklerinde ona sıcak bir fincan çay hazırladı. "Çay demlenmeden içilmez," dedi Ayşe Hanım. "Senin düşüncelerin de aynı şekilde, insanların anlaması için zamana ihtiyaç var. Anlatmak istiyorsun, ama karşındakinin seni duymaya hazır olup olmadığını hiç düşündün mü?"
Meral şaşırdı. "Nasıl yani? Anlatmam için onların hazır olup olmadığını nasıl anlayabilirim?"
Danışman çayı fincana dökerken devam etti: "İnsanlar bazen kendi dertlerine o kadar dalmış olur ki, senin söylediklerine kulak veremezler. Bu, onların seni anlamadığı anlamına gelmez, sadece hazır olmadıkları anlamına gelir. Doğru zamanı beklediğinde, söylediklerin çok daha derin bir şekilde anlam bulur."
Meral, çayını yudumlarken danışmanın sözlerini düşündü. O andan itibaren, kendini anlatmak için doğru anı kollamaya başladı. Zamanla, acele etmeden, sabırla paylaştığı her şeyin daha güçlü bir yankı bulduğunu fark etti. Anlatmak ve anlaşılmak için sabrın ne kadar önemli olduğunu anladı.
Ayşe Hanım, bu diyaloğun sonunda ona şunları ekledi: “Her şeyin bir zamanı vardır, Meral. Çayın demlenmesi, güneşin batması ve insanların birbirini anlaması. Sabırlı ol, doğru zaman geldiğinde her şey yerine oturacak.”
İnsanlar olarak, genellikle içimizde biriken düşünceleri, duyguları ve hisleri anında ifade etmek, anlaşılmak ve bir yanıt bulmak isteriz. Ancak bu her zaman mümkün olmayabilir. Karşımızdaki kişinin bizi anlamaya hazır olup olmadığını, bizimle aynı düşünce ya da duygusal frekansta olup olmadığını her zaman öngöremeyiz. İşte bu noktada, sabır devreye girer.
Anlaşılmak, insan varoluşunun en derin ihtiyaçlarından biridir. Bizi anlamaya hazır olmayan birine iç dünyamızı açmak ise hem karşı taraf hem de bizim için zorlayıcı olabilir. Bazen anlatmak için acele ederiz; o anda anlatamadıkça da bir hayal kırıklığı yaşarız. Oysa her insanın kendi zamanı, kendi iç dünyasında olup bitenlerle başa çıkma yöntemi vardır. Bu farkındalık, bizim iletişim tarzımızı da etkilemeli.
Karşımızdaki kişinin o an bizi anlayacak zihinsel ya da duygusal durumda olmayabileceğini kabul etmek, doğru zamanı beklemenin ne kadar önemli olduğunu gösterir. Bir duyguyu ya da düşünceyi ifade etmek istediğimizde, bunun hemen anlaşılacağına dair bir beklentiye girmek, hayal kırıklıklarını beraberinde getirebilir. Ancak sabır, bu süreçte bizi daha güçlü kılar. Çünkü sabır, her şeyin bir zamanı olduğunu kabul etmektir.
İletişimin kalitesi, yalnızca ne söylediğimizle değil, ne zaman söylediğimizle de şekillenir. Doğru zamanda doğru sözleri söylemek, hem karşı tarafın anlamasını kolaylaştırır hem de bizim kendimizi daha net ve açık bir şekilde ifade etmemizi sağlar. Bazen bir düşünceyi veya duyguyu paylaşmak için beklemek zor gelse de, bu bekleyiş aslında daha derin bir anlam taşıyabilir.
Doğru zaman nedir? Karşımızdaki kişinin bizi anlamaya, dinlemeye ve gerçekten empati kurmaya hazır olduğu bir an, doğru zamandır. Bu anı yakalamak için ise karşımızdaki kişiyi gözlemlemek, onun duygusal durumunu ve ihtiyaçlarını anlamaya çalışmak gerekir. Bu süreçte, sadece kendi iç dünyamıza odaklanmak yerine, empati yaparak karşımızdaki kişinin de bir zamanlamaya ihtiyaç duyabileceğini anlamalıyız.
Hemen anlatmak ve hemen anlaşılmak istediğimizde, aslında bazen kendi duygularımızın yükü altında kalırız. Acele etmek, hem kendimizi tam anlamıyla ifade edemememize hem de karşımızdakine yeterli zamanı tanımamamıza neden olabilir. Oysa her kelimenin, her düşüncenin, her duygunun bir ritmi vardır. Hayatın da öyle.
Bardağımıza döktüğümüz çay gibi; demlenmeye, zamana, sabra ihtiyaç duyarız. Aceleyle içilen bir çay nasıl gerçek tadını vermezse, aceleyle yapılan bir iletişim de genellikle karşı tarafa tam olarak ulaşmaz. Kendi iç dünyamızı paylaşırken bu sabrı gösterebilmek, bize daha derin ve anlamlı bir iletişim sağlar.
İletişim, sadece karşılıklı kelimelerden ibaret değildir; içinde zamanın, sabrın ve duygusal bir anlayışın olduğu karmaşık bir süreçtir. Kendimizi hemen anlatmak ve anlaşılmak isteyebiliriz, ancak bazen doğru zaman gelmeden bu isteğimizin karşılık bulamayacağını kabul etmeliyiz. Bu noktada sabır, sadece bir erdem değil, aynı zamanda ilişkilerin derinleşmesi ve anlaşılmanın tam anlamıyla gerçekleşmesi için gerekli bir adımdır.
Zamanı geldiğinde, sabırla beklenen her düşünce ve duygu, daha anlamlı ve derin bir biçimde paylaşılabilir. Bu yüzden, kendinizi anlatmak için doğru zamanı beklemek, hem sizi hem de karşınızdaki kişiyi daha iyi bir anlayışa taşır. Sabır, bu süreçte en güçlü yardımcınız olacaktır. Unutmayın, her şeyin bir zamanı vardır ve o zaman geldiğinde, anlaşılmanın verdiği huzur çok daha derin olacaktır.
Aile danışmanı
Selda İyiekmekci (Erdoğan)
YORUMLAR
🙏.
Herkesin kendine paye bulup empati alışkanlığını güçlendirecek kıymetli bir yazı
Okuttunuz Selda hanım.
Huzurla kalın.