- 248 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
LÜTFİ DOĞAN HOCAMIZ İLE BİR ANI
Galiba 1989 yılıydı. Gazi Üniversitesi’ndeki öğrencilik yıllarımın son günleriydi. Arada bir yaptığım gibi yine Ankara Hacı Bayram Camii civarındaki kitapçılara uğramış, ardından hemen alttaki mahallede muayenehanesi bulunan Dr. Emin Acar abiyi ziyaret etmiştim. Beş on dakika sonra Dr. Emin abinin muayenehanesine Lütfi Doğan Hocamız da gelmişti. Kısa bir hâl hatır, tanışma ve çay sohbetinin ardından Kalaba civarında oturan ve ortak dostları olan mühendis İsmail Turan Bey’e ziyarete gitmeyi arzu ettiler. Dr. Emin abi merhum; "Mesut Efendi seni de götürelim, beraberce gider, İsmail Bey ile seni de tanıştırırız" deyince çok sevinmiş, "Hay hay efendim, çok şerefyap olurum" cevabını vermiştim. Nihayet beraberce dışarı çıkmış, Lütfi Doğan Hocamızın klasik beyaz Reno otomobiline binmiş, yaklaşık yarım saatlik bir yolculuğun ardından Kalaba civarında oturan İsmail Turan Bey’in evine ulaşmıştık. Kendileriyle tanışmış, izzeti ikramlarına mazhar olmuştuk. Yanılmıyorsam İsmail Turan Bey uzun yıllar Harem-i Şerif’in etrafındaki inşaatların yapım, mühendislik ve kontrol işleriyle meşgul olmuş, onlarca yıl Suudi Arabistan’da yaşamış bir yüksek mühendisti. Aynı zamanda dinî ilimler sahasında kendini yetiştirmiş büyük bir âlimdi. Bundan böyle İsmail Bey sohbet sırasında Arapça tefsir yazma işiyle meşgul olduğunu söyleyince Lütfi Doğan Hocamız bu habere çok sevinmiş, yapılan çalışmanın nüshalarını görmeyi arzu etmişti. Nüshalar gelir gelmez Lütfi Doğan Hocamız hemen ayağa kalkmış, el yazısıyla yazılmış Arapça tefsir çalışmalarını İsmail Bey ile beraber sesli bir şekilde okumaya başlamıştı. Ama nasıl bir okuyuş... Deyim yerinde ise dörtnala giden iki asil atın "sen önce-ben önce" yarışıyla hedeflerine kilitlenmesini çağrıştıran bir hızla o Arapça el yazma ibareleri o kadar seri okuyorlardı ki... İnsanın, gözlerini fal taşı gibi açıp afallamaması elde değildi. Kendi kendime "Aman Allah’ım! Bu nasıl bir bilgi, bu nasıl bir birikim!" deyip hayretler içerisinde kalmış, kendi kendime "Dört yıllık Arap dili bölümünü bitirmek üzeresin. Ama bu iki büyük âlimin yanında ortaokul düzeyinde bir öğrenci bile olamazsın sen! Sakın gurura kapılma!" diyerek günlerce bu unutulmaz hatıranın etkisinden kurtulamamıştım. Bugün Lütfi Doğan Hocamızın vefatıyla bu üç saygıdeğer şahsiyetin üçü de rahmet-i Rahman’a kavuşmuş durumda. Allah her üçüne de rahmet eylesin. Mekânları cennet, toprakları nur olsun. Âmin.
MESUT ÖZÜNLÜ
NOT: Bu yazı eski Diyanet İşleri Başkan Vekili ve Refah Partisi emekli Milletvekili Lütfi DOĞAN Hocamızın 04.12.2023 tarihinde vefat etmesi üzerine kaleme alınmıştır.