DENİZLİ ŞİİR VE MÜZİK ETKİNLİĞİNDE KALEMİMDEN DAMLAYAN ANILAR... (1)
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Hayatım boyunca ayrılıkların köz haline getirdiği özlemler, vuslat hayalleri başımın dumanlı dağları oldu. Yüreğimdeki sancılar dinmedi. Kâh ağladım, kâh şiirlerimin dizelerinde ağıt oldu duygularım, düşlerim. Sonra sabırla çekilen özlemler son noktayı koyduğu anlarda bu sefer gözlerde sevinç gözyaşları coşkuya dönüşür, unutursun ayrı kaldığın zamanları, onlarsız geçen mevsimleri. Sevinç yumağına dönüşür, yedi renk samanyolunda dolaşırsın! Yüzüne düşen çalımların, üzüntülerin yerini dudaklarında bahar çiçekleri gibi açan gülücüklerin hayat bulur yeniden. Ta ki; dönüşler, ayrılışlar başlayıncaya dek! Sonra yiner başlar kalbin sessiz ağıtları.
Anamın ve babamın gurbet elden gelceği gününü iple çekip getirdiğimde gün salı, haziran’ının 23’ünü gösteriyordu. Yağmurlu geçen haziran’ın teni üşüten rüzgarının, gökyüzünün maviliğine perde çeken karabulutların eşliğinde Akşehir’den yola çıktım Konya havaalanına. Havanın mart soğuna kafa tutarcasına olması tedirgin etmişti beni. Evde sıkı giyinerek akşamın içimi titreten serinliğine karşı bende kafa tutarak hazırlıklı olmuştum. Yanıma bir kaç simit, meyve ve su almayı da ihmal etmemiştim. Yol boyunca onları yer içer, radyodan çıkan türkülerin eşliğinde ıslık çala çala, doğaçlama şiirler okuya okuya varırım diye düşünmüştüm. Öyle de oldu. Pür neşe içinde Konya yolunda ilerledim. Yol boyunca aklımdan neler geçmedi ki!.. Yalnızlığıma düşen radyonun nağmeleri sızlattı her yanımı.
Her yıl düzenlenen şiir ve edebiyat etkinliklerinde yaşadıklarımız, yeniden can şair ve yazarları tanımam, onlarla unutulmaz keyif ve hazlar aldığım sohbetler, okunan şiirler, ozanların dilinden memleket türküleri, o sıcacık havanın verdiği etkiler gelip karşıma dikildi. Allah var; Adana, Tarsus, Çanakkale, Ankara, İzmir etkinlikleri Yeşilçam siyah beyaz filimleri gibi gözlerimin önünden tek tek gelip geçti.
Adana’da Halise Tekbaş kardeşimin tatlı tebessümleri, içtenliği, Tarsus’tan Fatma Özger Bilgiç kardeşimin inanılmaz misafirperverliği, Çanakkale Çan’dan on numara delikanlı Orhan Oyanık şairimizin kadirşinas vefalılığı, candanlığı usumda canlandılar birer birer.. İçime güneş gibi doğmuşcasına yolları arşınlarken bu güzel yürekler karşımda tatlıca tebessüm ediyorlardı. Önce gökyüzüne baktım. Ara ara bulutların arasından ay ve yıldızları görüyor. ’’ Ey hilal, ey yıldızlar sizler de bu iki can kardeşlerimi tanıyor musunuz?’’ deyivermişim kendi kendime. Sanki onlarda bana ’’ Bilmez olur muyuz? Onlara sevgimizi, ışığımızı, nurumuzu verdik. Onları yalnız bırakmayın!’’ dercesine bana görünmüşlerdi. Onlardan aldığım ilhamla tutturdum bir türkü ’’ Bir yiğit gurbete gitse gör başına neler gelir?’’ Şairin içi de, dışı da gurbettir. Duygulandım anılar, hayaller sarmalında yol boyunca.
Gaz almak için ÜLKÜ adlı bir petrole uğradım. İçeriden ne hoş sesler geliyordu. Ozan Arif’in türküsü söyleniyordu Konya’nın Ülkü adlı radyosundan. ’’Ölmez bu dava, ölmez bu hareket!’’ diye. Gel de şimdi ağlama! Ne çok anılarımız olmuştu onunla Avrupa’da. İnandığım davayı tek başına ayakta tutmuştu 12 Eylül cehennemi ve sonrasında. Çok önceleride gelip gitmiş Avrupa’ya sazı sözü ile ülkü tohumunu ekmek için. Dünyayı dolaşıyordu tek başına. Tek gidemediği, yıllarca özlemini çektiği öz yurdu memleketiydi. Hücrelerde benizleri dolduranları, emniyet pencerelerinden atılanları, ispatsız, adaletin hiç edildiği o dönemde C5’i yazmıştı Ozan Arif’imiz. O zamanki yaşanmışlıklar düşmesin mi gözlerimin önüne türküsü kulaklarıma dokunduğunda... Ya bizim içimiz dışımız dert! Türk’ün kaderi yokluk, refahsız bir yaşam ve sessiz ölüm. Sanki biz Türkler kendi öz yurdunda garip ve öksüz! Aslında öyleyiz yüzyıllarca.
Neyse, nefis bi makina kahvesi aldım. Sütlü, hemi de köpüklüydü. Gazın dolumundan sonra bir kaç dakikalığına bankta oturup içtim. İyi gelmişti yoldaki yorgunluğuma. Nedense şairler kahveyi ve çayı çok severler. İkisi oldumu şafağa kadar oturup şiirler, hikayeler, romanlar yazarlar. Yani her ikisi vazgeçilmemiz olmuş. Sanırım duygusallığımızı körükleyen iki nefis nesne... Kahvemin sonunu yudumlayarak bindim arabaya. Yine duygular, hayaller yoldaşım olarak bastım gaza. Babamların gelmesine iki saat vardı. Biran önce yetişmeliydim. Sanırım kırk, elli kilometre kalmıştı. Damarlarıma ve kalbime yüklenen heyacanla yol alıyor, koca koca tırların homurtuları arasında kilometreleri tüketiyordum. Şiirlerimin süsü Sultan dağlarına omuz vura vura, selamlaşa selamlaşa keyfini çıkarıyordum yolculuğumun.
Yarım saat sonra karşımda sanki yıldızlar kümesi vardı. Her yer ışıl ışıldı. Konya’ya adım attığımı anladım. Belediyenin özveri ile yıllar boyu çalıştığı Konya’mızı yalancı cennet haline getirmişlerdi. İnanın, her yer pırıl pırıldı. Yerleri yalasanız toz bulaşmayacak kadar temizdi gördüklerim. Rahmetli Erol GÜNGÖR hocamızın Konya’ya hediyesi o devasa Selçuk üniversitesinin kavşağından dönerek havaalanın yoluna girdim. Akşamın geç saatlerinden olsa gerek, yol çok tenhaydı ama gaza basmadım. Süratı sevmeyen bir yapım olduğundan altmış ile seksan arası hız yaparak tıngır mıngır gidiyordum. Kızım Ayşegül, çok süratlı araba kullandığından bana hep lap çaptırır ’’ Baba ya, kağnı gibi araba kullanıyorsun. Accık bas gaza’’ dediğinde ’’ Yoooo, benim kızlarım kıymetlidir, onları nazlı nazlı arabayla gödürmeye andım vardır!’’ dediğimde kocaman bi kahkaha koparırdı. Şimdi o hızlı şüförüümmm de geldi memlekete. Şu ana Antalya’da tatilin belini kırıyorlar damat ve iki torunumla. Biz yaşlandık gari. Gençlerle aşık atamayız!
Havalanına vararak paralı ve kazık fiyatlı parka girerek park yaptım arabamı. Havalanını çok kalabalık olduğunu park alanında zor park bulmamdan anladım. Her yer tıklım tıklım araba doluydu. Neyse ki bi dene park yeri bularak hemen girdim kimseye kaptırmadan. Ellerim cebimde hafiften ’’Çırpınırdın Karadeniz!’’ marşı ile havaalanın salonuna girdim. Salona toplanmış olanlar heyacanla, sabırsızlıkla yolcularının yolunu gözlüyorlardı benim gibi. İçeride bir sağa sola olta attıktan sonra oturdum. Yanımda getirdiğim soğuk suyu yudumlarken telefonum çaldı.
’’Aloooo, buyurun ben Zafer!’’
’’ Zafer abi, merhaba. Ben Fatma. Nasılsın, nörüyan can abim?’’ dedi her zaman ki gibi tatlı gülüşüyle. Kalbindeki sıcaklığı karşısındakine ister telefondan, ister yüz yüze olsun hissettiriyordu. Herkesi kucaklayan tam bir Anadolu anasıydı Fatma kardeşim.
İçime bir ferah rüzgarları doldu o an, sormayın gitsin. Vefası on numara olan arkadaşımız, kardeşim aramış beni ta Tarsus’tan. Uçmak istedim ama kanatlarım yolunmuştu ve yaralıydım. Sakince oturduğum yerden konuşmaya başladık. Konuşmamız ilerledikçe yan tarafımda oturanlar dikkatlice bakmaya başlayınca yerimden kalkıp olta atmaya başladım salonda. Dolaşarak konuştum Fatma’yla. Hal hatırın ardından konuya giriş yaptı bizim can Fatma kardeşimiz.
’’ Ağabey, Denizli’de antolojimizin etkinliği var. özel arkadaşlarımız gelecekler, seni de aramızda görmek isterim. Gelirsen çok mutlu olurum ben ve eşim Yılmaz’’ dediğinde akan sular durdu bende. Fatma kardeşime çok değer veririm ve onu uzun zamandır tanırım. Can parçasıdır O. Onu asla kıramam. Evinde çayını, kahvesini,
yemeğini yedim. Eşi Yılmaz hocam deseniz pırlanta. Nasıl kıyarım bu nezaketini.
’’ Tamam abim canla başla gelirim’’
Hem oraya gitmek isteyipte bir zaman boşluğu bulamadığımdan gidememiştim. Ali kardeşim, Sadık hocam var orada, en candan sevdiklerim. İyi, tam isabet olmuştu bana. Denizli’yi de gezmek istiyordum. Muhteşem şehrin Safiye Ayla gibi uzayıp giden sesinin ardından yerlere yığılan çil horozunu hep merak etmişim. Pamuk kalenin gizemini, ve diğer tarihi mekanlarında da tarihin derinliklerini görecek, müzelerini gezecektim. Yüzyıllar öncesini yaşamış olmanın tadına varacaktım. Heyacan dolu ve titrek sesimle Fatma kardeşime:
’’İsteğin anında onaylandı abim!’’ dediğim an bahar kelemekleri uşuşmaya başlamıştı kalbimin vadilerinde.
Daha çok konulara girdik edebiyat ve şiir adına. Zaten şairler kendi aralarında siyaset konuşacak değiller ya. İlla da edebiyat, şiir ve eserlerimiz hakkında muhabbetlerimiz olur. Netcez siyaseti? Biz ağzımızı yoracağız onlar lüp lüp yutacaklar her şeyi beleşe. Siyaset kiiiimmmm, biz kim?
O kadar iyi gelmişti ki memleketimizin şu olumsuz durumları karşısında etkinlik daveti. İlaç gibiydi muhabbetimiz.
Babamların uçağı alana indiğini duyuran sesin ardından bende,
’’Bekle beni Denizli, geliyorum can dostluğuna, kardeşliğine, otağına!’’ diye döküldü dudaklarımdan. Gözlerimde ışıltılar yıldız yıldızdı o an!
Devam edecek...,
Zafer Direniş
...
***
Anı yazımın başlangıç bölümünü güne layık gören değerli seçki kurulumuza sonsuz teşekkürlerimle. Edebiyat Defterine ilk kurulduğu yılda katıldığımızdfa çaylaktık. Burası bizim üniversitemiz, gerçek dostlukların oluştuğu vazgeçilmez mekan oldu. Ömür yettikçe daha nice birlikteliklere İyi ederbiyat dünyamızın mihenk taşısınız.
En içten saygılar, selamlar.
YORUMLAR
& yıla yakın Ed. Def. Sitesi' öğrencisiyim. 995 şiirim 500 yakını yazım yüzlerce yorumum kayıtlı ŞAİR YAZAR OKUR olarak yer almış bulunuyorum 3-4 yazım Günün Yazısı oldu (kabul gördü)
Şiirde bunu başaramadım. Boşa kürek çekmişliğime yanarım
gerçi üç bin okuru olan şiirlerim olmuştur ya! Neyse!
Biran hiciv temalı yazıyorum onu da başaramıyorum olmalı.
NE ARARSAN KENDİNDE ARA denmiş
Yine de 'bir dokunduk bin ah dinledik 'diyorsunuzdur haklı olarak
Derim ki bu yazışmamız vesilesiyle içimi dökmüş oldum
Bu da Siteye selamım olsun. Pek iyi ile değil de ortayla da sınıf geçmişimdir.
Not bir çok seçkide (Antoloji) şiir ne yazılarım yer almıştır.4 şiir kitabım masal derlemelerim olmuştur. Başarı belgelerim de olmuştur.Dökümünü verebilirim.
EM.HAKİM tarafından 13.7.2023 15:21:10 zamanında düzenlenmiştir.
direniş
Var olasın
Saygılarımla
Yazıyı bulan insanlığın etkinlik macerası bitmek tükenmez yaşam mücadelesinin anlatır. Her insan okuma ve yazmayı öğrenir ama yazı kendisinin bulması şiirle olur. Ve okumayı sökmesi müzikle özgün olur. Çoğu Anadolu insanı da şiir yazar, yazıyı bulur ve türkülerle de okumayı ta yüreğinden söker. Bir ateşin etrafında oturup şiir okuyup müzik dinletisi içerisinde olmak edebiyatın üzerimize her zamanki gibi doğmasınadır. Pazar yerlerinden gönül yerlerine bir akıl mantık edinip gidilmesi ise bence bir uzay yolculuğudur. Uzayı keşfedeceğimizin bir provasıdır. Çünkü şiir evrenin evrenselliğinde kurgulanır müzik ise evrimin başından gönümüze çalınır. Çok düşünsel keyif aldım. Teşekkürler.
Çok beğendim.Uykumdan olup okumamdan bellidir sanırım
Telefon numaram kod numarası onama vs.isteğinizin nedeni ne ola ki.
Huzursuz oldum. Yanıtlayınız. Ekran başındayım.Numaramı nereden bildiniz.
Muhatabım Ed. Def. ise merakım daha da arttı.
direniş
Ne tlf'nu, ne kodu ve ne isteği? Kimin öyle bir talebi oldu.
Sanırım başkasına yazacağınızı yanlışlıkla buraya yazdınız
Burada her arkadaşımızın muhatabı, merkanı, yazı şiir ocağı elbette Edebiyat Defteri.
Ertürk Mustafa
Bu cep telefonu numarasının sana ait olduğunu bize bildir. 0505 660 20 55 (Türkiye) numaralı telefona gönderilen SMS'teki kodu gir.
FB-
SMS'i Tekrar Gönder
İletişim Bilgilerini Güncelle
Muhterem kardeşim Yazınızı belirtmiş göndermiştim
Akabinde FB (face book) la yaygınlatırayım diye
f tuşunu tıklayınca ekranıma yukarıdaki kayıt düşünce
şaştım ve panikledim
bu kez sizi şaşırmış ve üzmüş oldum
Olay ve durum bundan ibarettir özür üstüne özür
acemiliğime bilgisizliğime yaşlı ve uykusuzluktan huysuzluğuma veriniz
Yazınızın devamını okumak isterim hoşça dostça arifane kalınız !..