- 472 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
İnsanı Anlama
İNSANI TANIMA
Sevgili dostum,
Dünyanın en zor işlerinden biridir insanı tanıma sanatı. İnsanın kendisini bile tanıma ve anlama işinin zor olduğu zamanda , insanın başkalarını tanıması daha zordur. En iyi tanıdığımızı zannettiğimiz dostlarımız için bile yıllar sonra “yanlış tanımışız” dediğimiz çok olmuştur. Çünkü insan taklit yeteneği olan ve bunu da sözlü yapan tek yaratıktır. “Oyunculuk” yani ”rol yapma” da insana özgü bir şey. Sanırım hayvanlar tiyatro ve sinema yapmazlar.
Sevgili dostum,
Sen de bende sık sık yakınıyoruz “insanı yanlış tanıma” konusundan. Ama ne kadar yakınsak da insanları tam tanıyamayız. Çünkü biz kendimizi bile zor tanıyoruz. Çok zaman hata yaptığımızda “bu hatayı da mı ben yaptım?” diye sormuyor muyuz kendimize. Demek ki insanları tanıma diye bir şiey yok. İnsanları tanımaya çalışma diye bir şey var ve biz bu çabanın içinde ömür booyu çabalayacacağız.İnsanlık var olduğu müddetçe de insanın hem kendini hem başkalarını daha iyi tanıma çabası hep devam edecek.
Sevgili dostum,
Bu yazıyı yazarken sosyal medyada şu paylaşım gözüme ilişti:.”Hiçkimseyi başkasının anlattığı hikayelere göre yargılama “( Platon) Biz ne yapıyoruz. Bir insanı tanıdığımız zaman hemen O’nu daha iyi tanıdığını zannettiğimiz insanın yanına giderek, O insanı naısl tanıdığını soruyoruz. Muhtemelen O insan yanlış tanıyorsa önyargı ile “dostum benden iyi tanıyor o yüzden ondan uzak durayım” deriz. Zamanla önyargıları yıkınca da o insanı başka türlü tanırız ama gururlu bir milletiz ya gidip de “ben seni başkalarının önyargısı ile yanlış tanımışım. Özür dilerim” deme özgüvenimizde olmadığından “yalnız kalan insanı” rolüne yatarız.O yüzden “özür dileme” ve “ teşekkür etme” nin önemi üzerinde çok durmaktayım. Hayvanlar bile kendi lisanları ile kendilerine iyilik ettiğimiz zaman teşekkür ederlerde, nankör varllık insanoğlu etmez. O yüzden 50 yıllık, 25 yılık dostlarımızı bile özür dilemedikleri veya teşekkür etmedikleri için terk ederiz. Gazetelerde 40 yıllık 50 yıllık evliliklerin bitmesi konusundaki haberleri bir düşünsene.
Sevgili dostum,
Boş zamanlarımızda insanı tanıma sanatı olan “psikolojik” konulu kitaplar okusrak veye psikoloji yönü ağır basan romanlar okursak insanları daha iyi anlayabiliriz. Roman okumayı bilmediğimizden dersler çıkaramıyorsak bu yazarın değil daha çok ders çıkaramayan bizim hatamız değil mi? “Okuduklarını anlamama ve yaşamama” özellikleri de ne yazık ki bizim toplumumuza ait şeyler.
Sevgili dostum,
Hep başkalarına bağlı hayat yaşamaya bakıyoruz. Bağımsız ve özgür olmadığımız gibi bağımsız ve özgür insanları da hayatımızda istemiyoruz. Geçen gün televizyon dizisinde psikiyatrist de eski sevgilisine “ beni neden seçmedinde eşini seçtin?” diye sorduğunda eski sevgilisi “çünkü sen çok özgürdün” deyiverdi. Yani kadınlar özgür olmayan kendine bağlı olan insanları istiyorlar genelde. Dizi buna gönderme yapıyordu. Yani özgür olamayan ve “başkaları ne der” diyen insnalar bir nevi hayatın esiri olmuşlardır ve özgür insnaları da bu yüzden pek istemezler. Kıskanırlar çünkü. Çevreme baktığımda hayatta bu tür insnalara çok rastlıyorum.
Sana bunu yazarken gene : “ Ölmekten değil, bir türlü hayata bağlanamamaktan kork”( Antonios) Evet bu söz bir türlü olumlu düşünerek hayata bağlanamayan insanlara söylenmiş. Hayata bağlanarak özgür düşünme ve yaşamayı seçersek hayat bize gülümser. “Aman kırılmasınlar” diye arkadaşlarımızdan gerçekleri saklarsak hem hayatımız strese ile dolar, hem de karşımızdakini aldatmış oluruz.
Sevgili dostum,
İnsanı tanımakta gerçekten samimi olsak inanlara en güzel ve sevdiği hediyeleri verirdik faydalanmaları için. Mesela kitap okumayı sevene kitap hediye etmemiz, onların 40 sene sonra bile bizi hatırlamasına sebep olur. Ama bizler yemek içmek derdinde olduğumuzdan yarın bile hatırlanmayacak yemek hediye ederiz. Kitap hediye etsek o da okuyup başkasına hediye eder faydalanır inanlar.
Sevgili dostum,
Geçen hafta bana bir arkadaşım değerli bir büyüğümüzün, çok sevdiği bir büyüğümüzün hatıralarını içeren bir kitabı hediye etti. Ben de okuduktan sonra, bir çalışma arkadaşıma hediye ettim. O da okuyunca kütüphaneye hediye edeceğini söyledi. Yazarı sevmek iste böyle olur. Sevdiğimiz yzarların kitaplarını alarak okuyanlara hediye etmek. Onlarda başkalarına hediye ederse faydası gene bizlere olacak. Bu konu üzerinde düşünmek lazım. Hem o yazarı tanıma, hem de O’na faydalı ve zararlı insanları tanıma fırsatı bulmuş oldum yani o kitapla. Tabii anlattığı her şey doğru demeden anlamadığım şeyleri de sorgulayarak.
Sevgili dostum,
Herkes gücü oranında devletin ders kitabı hediye ettiği gibi gençlere kitap hediye etse, o da okuduktan sonra başkalarına ya da kütüphaneye hediye etmek şartı ile başkasına hediye etse böylece okuma sevgisini topluma aşılayabiliriz. Tabii ki kitap hediye edende de kitap okuma aşkı olacak. Okumayan insnaın “kitap oku” demesi tabii ki samimi olmaz.Belki de bu kitaplar sayesinde birbirimizi daha iyi anlama ve tanıma sevme ortamına ulaşabiliriz.
Sevgili dostum,
Çok insana belkı bu anlattığım masal gibi gelir ama uyguladığımızda güzel neticelerini görmüş insan olarak yaşadığımı anlatıyorums adece. Köylerde okumak için kitap bekleyen milyonlarca genci düşündükçe gerçekten de onlara kitap ulaştıramadığımız için üzülüyorum şahsen.
Sevgili Üniversiteli dostum,
Son yaıllarda gençler birbirini anlasın diye tüm okullarda kitaplıklar kurulması gerçekten de güzel adım. Kütüphanelerin yenilenmesi ve kütüphane olmayan ilçelere kütüphane kurulması sevinçle karşılaştığımız şeyler. İş sahibi insnalarda tanıdıkları yazarların kitaplarını satın alarak kitap ouyan müşterilerine imzalı olarak hediye etseler, hem okuyan müşteri iş yerine minnet ve sevgi ile bağlanır hem de yazanlar desteklenmiş olur. Bunu yapan esnaflarında kazançlı çıktığını gördüğümden yaygınlaşsın isterim tabii ki.benden önermesi. Amaç önce kendimizi, sonra çevremizi ve halkımızı iyi anlamak olsun. İnsnaları doğru anlamak da kendimizi doğru anlamak da önemli bunun yolu da okumaktan geçer diye düşünüyorum.
Başka mektuplarda buluşmak üzere.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.