- 509 Okunma
- 6 Yorum
- 3 Beğeni
LÜTFEN DUYGULARIMI BANA İADE EDİN...
Kornişleri yerinden söküldü gülücüklerimin bir bayram temennisine kurban gittiğim izini sürdüğüm dünlerin.
Kayıplardan derlediğim bir buket kimine göre ayıp addedilen.
Ayıp bir serenat belki de geceyle seviştiğim günün yüzü suyuna hürmeten gün ışığı bildiğim bellediğim kalemimin sönük ışığı.
Hüznümden mustarip değilim bilakis hüzünlü olduğum günleri özledim bir de kolayca sevebildiğim aşkın limanına demir attığım ne de olsa aşkın emir kipiydim kısa zaman öncesine değin.
Hiçliğimi dahi sevip de…
Varlığımın noksan dokusunda sızıp kaldığım belki de.
Bir buketsem ya da bir rozet aslında bir eşyadan öte elyaf sevinçlerle sarmalanmış bir günlük iken derlediğim ve işte yolumu kaybettim, sevgili bayım ve yolum size düşmüşken kaç zamandır şimdilerde kendimi bir daha bulamamak adıyla yeniden kaybettim.
Dua etmeyi dahi tehir ediyorum son zamanlarda hele ki günler evvel kandil gecesinde gözyaşlarına boğulduğum ve Yasin suresini okurken göç ettiğim ve bilemiyorum da insanlar neden durduk yere öç alırlar ki?
Hüznümün frekansında çalan şarkılarım da yok çünkü duygularım çalındı şimdi de ve sevebilme yetimden ayrı düştüm hatta yetim varlığımdan da ve öksüz sevdalarımı suladığım bir dere yatağı da yok.
İçimdeki iklim son kez nüksetti günler evvel ve dışarıda gezindiğim kısa sürede tanımadığım insanların bana yaşattığı o hayal kırıklığı yok mu ve işte peşinen istifa ettim artık dünyadan ve sevgiden ve kendimle uzlaşmayı dahi becerebilmişken.
Pişkince gülenler var her ağladığımda.
Yaşlarıma kıymet biçilmezdi oysa eskiden.
Bir name ise mırıldandığım asla namert olmadı esen rüzgâr.
Gülücüklerimi de tehir ettim ve bayramın tadı değil adı var artık lügatte.
Bayram çocuğu olmayı özlediğim günler de yok artık elbet babam yaşarken bana biçilen görev:
‘’Sev ve sus ve say ve iyi bir evlat ve de öğrenci ol.’’
İçim kıyılıyor günlerdir açım.
Devriâlem.
Nükseden sefil rüzgâr ve kış güneşi adeta Mayısı topa tutan.
Sefil kabrim beni beklerken.
Bense babamın kabrine epeydir gitmezken.
Yaşadığım kabir azabı dünü tütsülediğim ve düş mevsiminde göçtüğüm gerçekler ve içimde göçen o maden ocağı ben artık bir kömür madeninden ziyade bir ine dönüşmüşken yürek mimarim.
Sözcüklerim yok artık.
Söylencelerin de nazarımda önemi yok.
Alaycı bakışlar ve gıybetin hasını yapan insanlar neden bu denli çoğaldı peki?
Kadir gecesinde huzur duymak adına dua kitabına sarılmışken ve dua etmenin dahi mümkün olmadığı o gürültülü ortam ve içimdeki semazenler nasıl da küstü bana.
Ben zaten küsmüşken kendime.
Küskünlüğüm en çok da size, bayım.
Rica üzerine sevmedim ben çünkü yüreğim endamlı bir emir kipidir her halükarda sevebildiğim en çok da insanlığınızı ve gönül dostluğunuzu sevdiğim ve bir bayram tebrikinden çok öteydi size yolculuğum üstelik ben sizin çok uzağınızda düştüğü bu tuzakta bir yandan da kendimi sevebildiğim.
Mahşeri kalabalığı nerede hani duygularımın?
Nerede ah, nerede hüzün dilekçem ve istifa dilekçem?
Ben çoktan imtina etmişken pek çok şeyden ve işte inzivada geçen hayatıma yeniden merhaba dediğim…
Bir dikili taşım olmasa bile dikili iken kalemim ve sancağım ve huzurun da alfabesi iken şiirlerim.
Göz gözü görmez oldu bu mevsimde ve ikbalimde tutuşan yüreğim değil çalınan hayallerim dahi yok ve asla çalıntı olmayan bu sevgiyi nasıl da tutup kopardınız yüreğimden ama asla ah etmem size andıkça dualarımda ar bildiğim yüreğim ve haysiyetim ve işte dönüşüm yok artık.
Hızır’ın yetiştiği bir gündü dün.
Hazıra konduğum bir ömür.
Ne olmuş ki ailemin pırlantası olsam ne de olsa herkes gitti bir yerlere illa ki.
İçimdeki sefertası hala sıcak annemin ısıttığı köfteler.
Yüreğin de ayranı iken bir şişeye dolmuş.
Bense hala çocuk gibi kemirip duruyorum pirzolanın kemiğini.
İçimden taşan isyanım bile yok ve ifşa edeceğim tek hatam da yok ve ben öylesine yorgunum ki.
Taş taşıyıp da kolum ağrımadı ama yüreğim de bedenim de bitkin.
Günlerimi öğüttüm bir hayalin peşinde ve artık hayal de kuramıyorum ve gördüğüm tüm rüyaları uyandığımda asla hatırlamıyorum sadece o iki detay aklımda kalan.
Pencerenin müdavimi sefil kumru ve rüyamda ölü gördüğüm sonra bir d/okunuyorum bedene kavuşuyor ölü kumru sonrası meçhul uyanıyorum.
Ve bir diğer detay dün geceden kalan:
Mavi selesi bisikletin ve mavi eteği ve mavi beresi en sevdiğim arkadaşımın elbet dünde kalan ama yüzü olmayan.
Bayramda küsler barışır bilirdim sevgili bayım aslında sevgisiz bayım ve hala küskünlüğüm dinmedi ve ben artık ağlamıyorum ardınızdan hatta ağıtlar da akmıyorum gönlün perçeminde bir hüzün bir mevsim bir kader bir keder ve esefle söylenmiyorum da çünkü hislerimin hepsi öldü ve günlerdir kalemimle dargınım kendimle hepten kavgalı ve işte demir attığım hiçlik okyanusu.
Var olmanın yolu nasıl ki duygulardan geçiyor ve aklımın ambarında ben sadece boşluğu gagalıyorum asla da hoş bulmuyorum.
Hoşnutlukla bakmayan siz.
Hoşgörüyle uzaklaşan bendeniz.
Hısım akrabayı da geçtim hasretin dibine vurduğum ve bayramda dahi barışmayan kim varsa benimle en başta bendeniz beni uzak kıldığım bana olan yakınlığı tuzak bellediğim ve gözlerden ırak bir ömür sürdüğüm.
Hasmım olan ne çok insan varmış meğer.
Daha dün ağlarken kadının biri kahkaha atmaz mı ki en yakın komşum bildiğim.
Hüznümse resmigeçit yapmıyor ama afaki olan hayallerimle de uzaklaştık birbirimizde ve günün akışkan sessizliği güme giden bayramın tümü.
Hüznümü özledim ben.
Hüzünlü da olsam eski hüzünlü beni özledim.
Ağlamayı özledim ve yok sayılmayı en çok da benim yok saydığım ben olmanın verdiği o dayanılmaz ağırlık.
Keşke nefret edebilseydim pek çok şeyden ve sizden ve duygusuzluğun mezarında geçen kaçıncı günüm güme gitmiş güzelliklerden de yana bir serzenişim yok iken hüznümle iştigal olmalıyım ben yoksa yaşamanın ne anlamı kalır ve nasıl yazarım ben?
Duygusuzluğumun kıvılcımlarından doğan bir ateş değil bu yazdıklarım ve ben daha çok yanmalıyım ki pişmeliyim keşke nefret edebilseydim sizden sizlerden en çok da kendimden.
Duyguların beni terk ettiği şu son birkaç günde kaykıldığım her eksen bir evre adeta yüreği deşen ve hiçliğimin teyakkuzunda bir içlik gibi giyinmişken hissizliği.
Benden nefret edenlere duyurulur ama ben sizlerden nefret etmeyi bile becerememişken.
Lütfen duygularımı bana iade edin yoksa asla yazamam bu saatten sonra.
YORUMLAR
Hani derler ya kelimelerin şelalesi dökülüyor parmaklarından… Kimi zaman sıcak, kimi zaman ılık, kimi zaman hüzünlü, çoğu zaman masum ama güçlü…
Susma, ışık ol, rüzgâr ol, yaprak ol ne olursan ol sen her halinle güzelsin
Sevgilerimle
Ümmühan Yıldız tarafından 5.5.2022 22:13:50 zamanında düzenlenmiştir.
Gülüm Çamlısoy
Bitimsiz bir mücadele benim benimle olan ve kalemimle.
Bu bağlamda çok çok teşekkür ederim.
Zaten bir ömür susmak iken verilmiş en katı emir ve yazarak sonlandırdığım umut teknemde de dostlarım elimden tutarken.
Güzel yüreğine çok teşekkür ederim canım arkadaşım.
Kocaman sevgimle gönül bahçene
Sarhoşluk kusur yaratmaz, kusurları açığa vurur. Seneca
Düşündüm de:
İnsan zaten içten oldu mu kusurlarını da saklamaz ki.
Kusur addedilen nedir peki?
Hiçlik duygusuyla örtüşen varlık.
Sevmek belki de en büyük kusur:
Sev ve sev ve sev devamında insan kendine yenik düşüyor ve sevdiği koca kainatı o minicik yüreğine kolayca sığdırırken koca cihan tek kişiyi sevmiyor kolay kolay.
İnsan kendine olan inancını yitiriyor ansızın çünkü bu kadar sevginin geri dönümü aslında kendinizi sevgisiz kıldığınız.
Sevmek neden zor gelir ki insana ve sevgisizlik bence en büyük kusur.
Sarhoşluk nedir peki?
Hüzünle sırdaş umuda yenik düşen insan bu mudur sarhoşluk?
Ya da gücü yetmediği için güçsüz ve biçare addedilen insanoğlu.
Hani insanın gücüne de gitmiyor değil hani.
Sarhoş olmaya ne lüzum insan içini dışını bir tuttu mu zaten kusurları bir bir sökün ediyor.
En büyük kusur bence yalan söylemek o halde insan önce kendinden başlamalı hayatı yaşanır kılmak adına ama bu da yetmiyor inanın ki:
Öylesine nefret dolu ve zulümle bizlerin mutsuzluğu ile beslenen insanlar var ki...
Ki bizler sevgiyle mutluluğu paralel yaşarken
Pişkince gülenler var her ağladığımda.
Yaşlarıma kıymet biçilmezdi oysa eskiden.
tıkandım tam da bu kısmı okurken...
sadece şu iki mısra sayfalar dolusu sürükleyip durur kalemi
boşuna değil işte içimizin bu dolmuşlukları...
yazmazsak rahat durmaz ruhumuz...
ki sen o efsuni kalemini ustaca konuşturmakta ustasın...
sevgili gülüm seviyorum seni okumayı
mümkün olduğunca da vakit ayırmaya çalışıyorum
kalptesin gönüldesin.. bil isterim...
sevgilerimle daim olsun kalemin canım
Gülüm Çamlısoy
Derin bir nefes aldım güzel varlığınla sevgili Ebrum.
Hayatın gel-gitleri ve içimiz tıkış tıkış.
Kime kimi şikayet eder ki insan bu bağlamda yazmak ve yazmak ve sizlerin yolunu dört gözle beklediğim.
İyi ki de.
Canımsın ve çok iyi geldi güzel varlığın.
Bazen öylesine tıkanıyor ki insan ve kalem de.
Az kavgalı değilim kendimle ve hayatla ve her nasılsa yabancı insanlar bile zarar veriyor durduk yere.
Teşekkür ederim güzel arkadaşım çok hem de.
Seni seviyorum kalemini seviyorum.
Şükürler olsun ki sevmeyi seviyorum umarım bir gün kendimi doya doya severim.
Sahiden de durduk yere yazmıyoruzç
İyi ki varsın
Tümm sevgimle gönül bahçene
Ne maden işçisiyim ne kömürcü çırağı ama elim yüzüm siyah her halükarda ya kalemin mürekkebi bulaşıyor üstüme ya da kartuşun dibine gelmiş her zerresi sıçrıyor yüzüme.
Yüzümü yıkadım mı geçiyor.
Yüzümün akıyla yaşadığıma kani olsam bile karartma gecelerinde dram sahneleniyor sahnede ve ben tek kişilik gösterimle arzı endam ediyorum gecenin cefalı yolculuğunda cebbar yüreğimle hamt edip bir de halt ettiğimi söyleyenlere gülümsüyorum tüm kibarlığımla.
Yazmanın verdiği huzurun ötesinde eşlik eden o kadar çok sıkıntı var ki ve ben bir yere varamadığıma öylesine vakıfken kimi zaman ve ansızın hâsıl olan yazma güdüm ve sil baştan yaşarken hayatı adeta.
Sözcüklerin hükmü.
Hayatınsa hüznü.
Bir öyküden bir romana koşarken derken şiirlerle sözlendiğim ve serzenişim de hep kendime.
İklimlerden umutsuzluk belki de beni esir alan ve genelde üzüldüğüm ama coşkumun da eksik olmadığı ve kendime dair açtığım her köşeli parantezde saklandığım üstelik…
Yazdıklarım asla yeterli değil ve benim tüm mücadelem kendimle olup söz konusu da kendimi aşmak olduğu için belki de son noktaya kadar asla yeterli olmayacak yaptıklarım ve yazdıklarım ve içimde saklı onca gizemi gün yüzüne çıkarmanın da diğer ismidir her hayalini kurduğum yazının da en güzeli olması dileğim ve işte o gün de noktayı koyup yüreğimi sonsuzluk duygusuyla ihya edeceğim…
Kısaca kendime hazırladığım bir hediye sepeti iken yazmanın verdiği hem huzur hem de huzursuzluk iken belki de kanatlarım kopacak çırpınmaktan ve hayatıma mal olan pek çok şeyi de geri döndürmenin imkânsızlığı ile ben aslında huzurun kitabını yazmak adına yola çıkmışken…
Hüznümü özledim ben.
Hüzünlü da olsam eski hüzünlü beni özledim.
Ağlamayı özledim ve yok sayılmayı en çok da benim yok saydığım ben olmanın verdiği o dayanılmaz ağırlık.
Keşke nefret edebilseydim pek çok şeyden ve sizden ve duygusuzluğun mezarında geçen kaçıncı günüm güme gitmiş güzelliklerden de yana bir serzenişim yok iken hüznümle iştigal olmalıyım ben yoksa yaşamanın ne anlamı kalır ve nasıl yazarım ben?
Duygusuzluğumun kıvılcımlarından doğan bir ateş değil bu yazdıklarım ve ben daha çok yanmalıyım ki pişmeliyim keşke nefret edebilseydim sizden sizlerden en çok da kendimden.
Duyguların beni terk ettiği şu son birkaç günde kaykıldığım her eksen bir evre adeta yüreği deşen ve hiçliğimin teyakkuzunda bir içlik gibi giyinmişken hissizliği.
Benden nefret edenlere duyurulur ama ben sizlerden nefret etmeyi bile becerememişken.
Lütfen duygularımı bana iade edin yoksa asla yazamam bu saatten sonra.
Keşke nefret edebilseydim pek çok şeyden demişsiniz ama başkaları karakterleri gereği nefret etmeye çok yatkın olsalar da bu kötü hissi sevmeyi bilen daha doğrusu sevmeyi seven sizin gibi duyarlı insanlar istese de başaramaz.
Aslında nefret insanlığın düşmanı olan özellikle savaş, yoksulluk, katliam, kadın cinayeti vs. konularda bu tür durumların yok olması adına mutlaka olmalıdır.
Yoksa basit kıskançlıklar bu duyguya yol açmamalıdır bana göre doğru olan da budur diye düşünüyorum.
Ayrıca nefret etmeyi beceremeyeceğimiz için ben bu durumlarda o tür kişileri yok sayıyor ve hiç muhatap olmamaya çalışıyorum. Zaten diğer siteden sırf bu yüzden ayrıldım yoksa polemiğe girmek zorunda kalacaktım.
Onun için duygularımızı da yazmanın dışında kimseye emanet etmemek gerekir yoksa iade etmeleri biraz zor o nedenle insiyatif bizde olmalı.
Anlam dolu hissedilerek ve içtenlikle yazılmış paylaşım için gönülden kutluyorum tebrikler efendim.
Gönlünüze ve kaleminize sağlık diliyorum.
Her şey gönlünüzce olsun ve yolunda gitsin inşallah.
Cenab-ı Hak nice Ramazan ve bayramlara erişmeyi nasip eylesin inşallah.
Sonsuz selam ve saygılarımla.
Allah'a emanet olunuz.
Gülüm Çamlısoy
Bir şekilde yaşama sevincimi yazma aşkımı çalmayı başardılar en başta diğer site buna sebebiyet verdi.
Bir o kadar bir ömür en yakınım bildiklerim nasıl da kendilerini saklamışlar maskelerinin ardında.
Bir ömür hep iyi ve dürüst olmaya çabaladım çabadan da ziyade içimden gelen akabinde başıma gelmeyen de kalmadı.
İnsanlar tutarsız ve çok acımasızlar hocam.
Edebiyat diye çıktığım bu yolculukta tüm enerjimi de yiyip bitirdiler.
Çok teşekkür ederim ve evet, diğer sitedekileri tanıyamamışım.
Kırgın dahi değilim hatta kızgın bile değilim.
Beni benden çalanlara helal olsun çünkü yaşama tutunmak adına kaleme tutundumdu kaleme tutunmak adına da hayata iyi kötü dayanırken...
Allah razı olsun hocam çok teşekkür ederim.
Yorumunuz ve varlığınız çok değerli.
Öksüz sayfama konan yüreğiniz dert görmesin değerli hocam.
Sonsuz içten selam ve saygılarımla.