- 496 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
KOLTUKTAKİ BAĞLAMA
2008 yılının Ağustos ayıydı sanırım. Eskişehir’de yana döne kiralık ev arıyorum. Her ne kadar soğuğuyla meşhur olsa da, bilenler bilir güneş gündüzleri yakıcıdır. Gün boyu şehrin hemen her yerini karış karış gezdim, ayaklarıma kara sular indi ama bulmak ne mümkün.
Boğucu sıcak bir yandan, ev bulamamanın kederi bir yandan Batıkent’te umutsuzca dolaşırken gördüğüm ilk inşaat-emlak ofisine üzgün üzgün daldım. Allah kalbimi biliyor ya “Nasılsa ev yoktur, hiç değilse oturup biraz dinlenirim, bir bardak çay içerim.” diye geçiyordu içimden.
İçerdeki arkadaş emlakçıdan çok sahneden az önce inmiş Haluk Levent imitasyonu gibiydi. Halimi görünce üzülmüş olacak ki daha oturur oturmaz bir çay söyledi. Kırılgan ve umutsuz kelimelerle meramımı kısaca anlattım. Çakma Haluk Levent alaycı bir gülümsemeyle; “Burası emlak ofisi değil. Biz inşaat yapıyoruz. Ama size belki yardımcı olabilirim. Eğer sizin için fazla uzak gelmezse Ihlamurkent’te bir evim var. Kiracım bir hafta sonra çıkacak.” deyince keyfim yerine geldi.
Eskişehir’in hiçbir yerini bilmiyordum ama bildiğim bir şey vardı. İstanbul’dan sonra Eskişehir’in hiçbir yeri uzak gelmez, gelemezdi bana. Ben içimden bunları geçirirken arkadaş çoktan monitörü çevirmiş bana evin fotoğraflarını göstermeye başlamıştı. Üçüncü kareye geldiğinde koltuğun üzerinde duran bağlamayı görünce gülümseyerek; “Tamam kardeşim ben bu evi tutuyorum kalan fotoğrafları görmeme gerek yok.” dedim.
Adam şaşkın şaşkın yüzüme bakarken onun sormasına fırsat vermeden; “Bağlama çalan, türkü söyleyen, türkü seven insan hassas olur. Hassas insan temiz ve titizdir. Evine köyüne iyi bakar. Evin kalanını görmeme gerek yok. Kaparo neyse bırakayım ben on gün sonra taşınacağım.” deyiverdim.
Çakma Haluk Levent gülümseyerek arkasına yaslandı. “Madem öyle kaparoya falan gerek yok ev sizindir.” deyip kartını uzattı. Çayımdan son yudumu alıp, kartı cüzdanıma yerleştirdim. Adının Üstün olduğunu söyleyen arkadaşla tokalaşıp düştüm İstanbul yoluna.
Hakikaten on gün sonra eşyalarımı yükleyip nakliye kamyonuyla Üstün’ün verdiği adrese geldim. Ev çiçek gibi tertemiz boyanmış ve temizletilmişti.
Üstün’ü aradığımda; “Evde aslında ben oturuyordum. Kendi evime taşındım. Evi güzelce boyattım, temizlettim. İhtiyaç olur diye abonelikleri de kapattırmadım. Koltuktaki bağlama da benim. Yerleşince çalıp söyleriz.” dedi gülerek.
İçim cız etti. Ne güzel insanlar var yahu. Tabi yerleştikten birkaç gün sonra Üstün’ü ziyaret ettim. Arkadaş olduk, dost olduk. Ve Eskişehir’de bulunduğum süre zarfında da her fırsatta buluşup çalıp söyledik.
Bir ara bizim Merdan’dan harika bir bağlama almıştım. O güne kadar sahip olduklarımın en güzeliydi. Tınısı müthişti. Bir akşam evde o bağlamamın gönlünü alırken Üstün çıkageldi. Çay falan derken bağlamayı aldı teline dokunup biraz çaldı. “Harikaymış bana da alalım bir tane.” deyince zihnim beni ta o Eskişehir’e ilk geldiğim güne götürdü. “Hediyem olsun be kardeşim senden kıymetli mi?” diyerek ona hediye ettim. Sağ olsun kırmadı, geri çevirmedi.
Ben 2011 yılında ayrıldım Eskişehir’den. Ama bağım kopmadı fırsat buldukça ziyaret ediyordum. Bir gün İstanbul’dan bir arkadaşımın Eskişehir’de hem de bir inşaat işi varmış. Birlikte gidelim dedi. Körün aradığı bir göz, Allah verdi iki göz deyip hemen kabul ettim. Ertesi gün sabah saatlerinde Eskişehir’de idik. Arkadaşımı Üstün ile tanıştırdım. Onlar iş konusunu konuştular, anlaştılar. Üstün’ün ofisinde çaylarımızı içtik. Tam dönecektik ki Üstün; “Bir dakika.” deyip kayboldu. Döndüğünde elinde bir bağlama vardı. Meğer benim için yaptırmış ve bekliyormuş. O an BMW’sinin anahtarını hediye etse o kadar sevinmezdim. Çok mutlu oldum. Sarılıp, kucaklaşıp ayrıldık. Üstün de bir yıl sonra İsviçre’ye taşındı. Hala fırsat buldukça görüşüyoruz.
İlginçtir. Geçen yıl bir başka konu için gittiğim Eskişehir’de avukat bir arkadaşımla karşılaştım. “Yahu sana bir bağlama yaptırmıştım. Vermeyi unuttum iki yıldır bende. Gidip eve onu alalım.” dedi. Şaka yapıyor sandım ama işin ucunda bağlama olduğu için peşine takıldım birlikte gittik evine. Meğer şaka değilmiş. Harika bir bağlama, üstelik üzerine adımı da yazdırmış.
Dün akşam bağlamalarımın gönlünü alırken aklımdan geçiverdi bunlar. Kaleme dökmek istedim. Sonra Neşet babanın o sözü geldi aklıma; “Nerede bir türkü söyleyen görürsen korkma yanına otur. Çünkü kötü insanların türküleri yoktur.”
İyi ki türküler var.
İyi ki türkü söyleyenler var.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.