- 982 Okunma
- 17 Yorum
- 6 Beğeni
Hüzünlü Bir Ayrılık
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Tarih mi... Çok mu önemli... Bir yirmi yirmi beş yıl öncesi işte...
Ben de en son mektubu 1984 yılında acemi birliğinde askerdeyken aileme yazmıştım...
Hüzünlü bir şekilde tartışıyordu üç eski kadim dost... Kalem, kağıt ve mektup zarfı... Çok uzun zamandır sürüyordu birliktelikleri. Adeta üçlü sacayağı gibiydiler. Biri olmadan biri işe yaramıyordu. Ama işte şimdi ayrılık zamanı gelmiş çatmıştı... ’’İlk önce O, Graham Bell denen adam bizim işimize taş koydu ta seneler önce sabit telefonlar ile. Bir Alo ile insanlar, yavaş yavaş bizi terk etmeye başladı, ellerine kalem kağıtları daha az alır oldular.’’ dedi Kağıt... Nasıl hak vermesin O’na Kalem, nasıl? ’’Kağıtlara bir şeyler yazmaya tembellik edip üşenir oldular insanlar, biz de kalemler olarak yatar olduk, kalem kutularında.’’
Zarf baştan beri can kulağıyla dinliyordu kalem ve kağıdı... ’’Ben alırdım seni içime her zaman Kağıt kardeş ve beraber en uzak diyarlara giderdik iç içe, güzel birlikteliklerimiz oldu, kimi yakın yerlere bir günde, uzak diyarlara üç beş günde gider, gittiğimiz yerlerde insanların hasretlerine özlemlerine, sevinçlerine ortak olurduk. Aaaaaaaaah ki ahhhh! Ne güzeldi eskiden o günler, bir de cep telefonu çıktı, o zamanda biz bittik kardeşler, şimdilerde kimseler yüzümüze bakmaz oldu.’’
Zordu gerçekten hayat bundan sonra onlar için. ’’Üçümüz bir araya geldik mi mektup olurduk, hatta bazı yerlerde name de derlerdi, ne güzel bir isim, ne güzel bir yakıştırmaydı o.’’ dedi Zarf... Sonra derin bir iç çekti yeniden sözü aldı ’’Bazen sevgililer ucunu yakardı kağıtların zarfların, yine de bilirdik ki sevdiklerine yapıyorlar bunu bizimle bir alakası yok, o nedenle hiç de canımız yanmazdı aslında.’’
Ne güzel işler yaptılar uzun yıllar boyunca kalem kağıt ve zarflar... Kağıt aldı sözü ’’Bazen sevgililerin göz yaşları damlardı benim üzerime, ama hiç dert etmezdim bunları ben, o göz yaşları hasret, özlem, aşk göz yaşlarıydı, bilirdim ben onu.’’
Ne çok beklediler sıladan gelecek bir mektubu yıllar yılı, anneler, babalar, dedeler, sevgililer. Bazılarının içinde çiçek yaprakları ya da saç telleri olurdu. Büyük yazarların birbirleri ile mektuplaşmalarından Mektup, diye bir edebi tür vardı hayatımızda... Kalem aldı lafı ’’Şimdilerde herkes şair, herkes yazar da yazar olmasına, ancak yazdıkları bir şeylere benzemiyor.’’ Kağıt durur mu ’’Bizim üzerimize yazılanları zaten o eski şair ve yazarlar saklıyorlardır mutlaka, onlar belgedir belge, şimdilerde.’’
Kalem döndü arkadaşlarına ’’Çok üzgünüm arkadaşlar artık burada birbirimizle helalleşmemiz lazım. Tekrar bir araya gelmemizin artık imkanı yok. Hakkınızı helal edin. Hele de bu cep telefonu ile millet, büyük küçük herkes, tuşlar ile hallediyor her şeyi. Artık bize çok da fazla ihtiyaç kalmadı.’’ Ayrılık vakti gelmiş çatmıştı... Kalem, kağıt ve zarf birbirlerine sarıldılar... Birlikte ’’Üçümüz beraber mektup olduk gönüllere aktık ama buraya kadarmış artık Tarih Babanın kollarındayız, birbirimize hakkımız helal olsun.’’ deyip çenelerini kapadılar...
YORUMLAR
Ahmet Zeytinci
Ahmet Zeytinci
Merhaba Ahmet bey, mizahi özgün yazılarınıza bu kez hüzün kokan hoş bir temayla bizleri buluşturdunuz.
Evet, belirli yaştakilerle mektuplarla unutulmayan hoş anıları var, evet unutulmayan. Çok şey değişti yaşanılan yıllarla birlikte. güzellikleri bir bir bir kaybediyoruz maalesef.
Mektuplarla ifade edilirdi gençlik hayalleri. Güzeldi o günler.
tatlı anılara götürdünüz biz belirli yaştakileri. Var olun.
Emeğe ve sanata saygımla dostlukla kalın.
Ahmet Zeytinci
Ahmet Zeytinci
Babam, ablama her hafta yatılı okulda okuduğu için mektup yazardı.
Özlemle yanaklarına gözyaşlarının süzüldüğüne tanıklık etmek ve unutamamak.
Mektubu bitirdikten sonra yüksek sesle anneme okuyarak. Söylemek/eklemek istediğin bir şey var mı diye sorardı.
Ablam en büyük manevi zenginliğim diyerek itinayla babamın yazdığı mektuplarını saklıyor.
Artık gürültü yapmayan o güzelim mektuplar bir daha uyanmamak üzere uykuya yatırıldılar.
Saygıyla
Ahmet Zeytinci
Çok güzel yazmışsınız ellerine saglık ama ben en son 2011 de yazdım mektubu askerlikte telefonum vardi ama dakikam yoktu diye oyle yaptim samsunda o geldi aklima okudugumda
Ahmet Zeytinci
Ahmet Zeytinci
evet o günlere özlem ayrı bizim de edebiyat bölümünde "güzel konuşma ve yazma dersi" vardı, haftalık farklı bir konu işlerdik...ince eleştiriler ve duygusal bir yaklaşım, sevgilerimle...
Ahmet Zeytinci
Konuya hakim bir kalem.Teşbih ve intaklar yerinde.Olay örgüsü harika.Zevkle okuduk.Tebrikler günü fazlasıyla haketmiş.
Ahmet Zeytinci
Merhaba Ahmet Bey,
Benzetmeler, dokunuşlar çok harika olmuş, güne gelen yazınızı kutlarım.
Yaşı kemale ermişlerin tümü eskiyi arar, eskiyi yaşamak ister. Yazıda yaptığınız dokunuşlar gibi. Nameler bizden önce, mektuplar bizimle var oldu, duygular içinde yüzdük bazen bir keder, bazen bir sevinç anını yaşadık, hasret giderdik onlarla. Siz bugün kalem, kağıt ve zarfın özlemlerini dile getirdiniz, her gün onlarca nesne gözümüze çarptıkça içimizden bir "ahhhh..." geçer.
Otuz kırk - yıldan kalma dolma kalemlerim var, kutularında öylesine durular. Arada bir mürekkep doldurup yazmak, bir başka olur.
Saygılarımla...
Ahmet Zeytinci
Bu yazıyı o kadar çok sevdim ki...
Benimde yüreğimin sızısıdır Mektup.
Hatta mektupla ilgili iki üç yazım vardır.
Yüklüce bir mektup koleksiyonum var.
Öyle ki;
Gönderdiğim mektubun fotokopisini çeker
Gelen cevabı ona eklerdim.
Sen de çok güzel anlatmışsın.
Teşekkürler. Tebrikler Ahmet Kardeşim.
Ahmet Zeytinci
güzel mi güzel bir dokunuş. aslında bir söz vardır söz uçar yazı kalır. Kağıt kalem ve zarf belki çok az birlikte oluyorlar ama yinede en güzel sırları en güzel samimi duyguları onlar yazıp saklıyor. teşekkürler
Ahmet Zeytinci
Ahmet Zeytinci
Tebrik ediyorum Ahmet Bey, harika olmuş. Özlem ve teknolojinin hayatımızda oluşturduğu değişikliklere farklı bir bakış açısıyla ele almışsınız. Kaleminize sağlık.
Ahmet Zeytinci
Hakikatlerin teknoloji ile yer değişmesi bunlar güne yakismis biz gerçekler ahmet bey..Saygılarımla