- 720 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
DAĞ EVİ
DAĞ EVİ
Salih ve Sevgi haftanın üç günü yaptıkları gibi sabah yürüyüşüne çıktılar. Parkın yanından geçerken bir banka oturdular. Sevgi, ’Salih, kaç zamandır sana söylemek istediğim ve sürekli ötelediğim çok önemli bir konu var. Sanırım şimdi tam zamanı,’ dedi.
’Hayırdır? Neymiş bu ötelediğin önemli konu?’ diye merakla sordu.
’Babanın artık bizimle kalmasını istemiyorum, onu başka bir yere götürmeni istiyorum,’ dedi. Salih duyduklarına inanamadı. Adeta başından kaynar sular döküldü. Hiç beklemediği bir şeydi bu? Ağzı dili kurudu birden, bir süre sessiz kaldı. ’Ne? Ne diyorsun sen Sevgi?’ diyebildi.
’Evet Salih, duyduğun doğru ve ben artık babanın bizimle kalmasını istemiyorum.’
’İyi de, evde istemediğini söylediğin adam benim babam. Ve bu adam tam yetmiş sekiz yaşında. Nasıl böyle bir istekte bulunabilirsin? Karşılık beklemeden beni büyütmüş, üstüme titremiş, kol kanat germiş, üstelik yurt dışına eğitime göndermiş, bir kişiye nasıl derim?’
’Bana acıtasyon yapma Salih, mantıklı mantıklı cümleler duymaya ihtiyacım yok, is-te-mi-yo-rum! Konu kapanmıştır.’ dedi ve konuyu kapattı.
’Baban baksın, dediğin için annemi de doğru düzgün eve getiremedim. Bu, içimde ukde olarak kaldı. Üstelik babam oldukça da yaşlı. Bir de buna nasıl evimden git derim?’
’Git demeyeceksin zaten, alıp götüreceksin. Hem bu çağda kaç aile büyükleriyle birlikte yaşıyor? O çok eskidenmiş.’
’Bak Sevgi, ağzını şapırdatıyor, tiksiniyorum, dediğin için adamcağız uzun zamandır zaten bizimle aynı yemek masasına oturamıyor. Odasına bile tepsiyle götürmüyorsun. Onu bile ben yapıyorum. Banyosunu kendisi yapıyor, çarşaflarını ben değiştiriyorum. Bu bile gücüme giderken sen neler diyorsun?’
’Sana bir hafta süre veriyorum, sen bilirsin. O adam evde kalmaya devam ederse ben o evde durmam. Oğlumu alır giderim. Sen çok sevgili babanla yaşarsın,’ dedi.
’Olum henüz dört yaşında ve dedesine çok bağlı, her gün ondan masal dinliyor. Bu duruma o da çok üzülür,’ dedi Salih.
’Oğlumuz da alışır bu duruma, sen de alışırsın, baban da alışır, haydi şimdi kalkalım,’ dedi ve kalkıp eve kadar yürüdüler.
Salih, elinde kahvaltı tepsisiyle babasının odasının kapısını tıklattı ve girdi. ’Günaydın babacığı, gecen nasıl geçti?’ diye sordu gözlerinden süzülen yaşları gizlice eliyle silmeye çalışırken.
’İyiyim yavrum, gecem de gayet iyi geçti. Sen neden ağlıyorsun? Söyle bakalım?’ diye sordu merakla. Baba yüreği, dayanamadı yavrusunun göz yaşlarına.
’Hiç baba, Sevgi soğan doğruyordu, belki ondan olmuştur,’ dedi ve göz yaşlarını eliyle sildi. ’Bir ihtiyacın olursa seslenirsin,’ dedi ve odadan dışarı çıktı.
Salih için artık her gün hüzün dolu geçmeye başladı. Yaşam sevinci tükendi adeta. Babası ve dört yaşındaki oğlu Murat defalarca üzüntüsünün sebebini sordular, tek kelimelik cevaplarla onların sorularını geçiştirdi.
Bir çözüm bulamadı bu duruma. Sevgi ile bir kere daha konuşmak istedi, ’Ya o, ya ben, o kadar!’ cevabını alınca daha fazla uzatmadı.
İçi sızlasa da huzur evine gitti, babasının durumunu görüştü. ’Sevgi, huzur evi ile görüştüm, bir hafta içinde getirebilirsiniz, dediler,’ dedi.
’Ne? Ne diyorsun sen Salih? Huzur evi mi dedim ben? Huzur evine yatarsa emekli maaşını kullanamayız, biliyorsun bu aralar paraya ihtiyacımız var,’ diye tersledi.
’Çözüm buldum işte Sevgi. Yuvam yıkılmasın diye çaba harcıyorum, sen neler diyorsun öyle? Hem başka nasıl çözüm bulabilirdim?’
’Kafan hiç mi çalışmıyor Salih? Bu sorunu da mı ben çözeyim yani?’ diye sesini yükseltti.
’Benim aklıma başka çözüm gelmedi Sevgi. Başka kardeşim de yok ki biraz da sen bak diyeyim.’
’Bak, ben çok güzel bir çözüm buldum.’
’Neymiş senin çözümün?’
’Yayladaki dağ evine götüreceksin. Haftalık ihtiyaçlarını bırakacaksın.’
Bu konuşmayı kapının arkasından dinleyen Murat söze atladı ’Hayır! bunu yapamazsınız! Ben dedemi özlerim. Hem orada, dağın başında tek başına korkmaz mı dedem?’ diye itiraz etti.
’Sus sen! İstemiyorum dedeni bu evde! Bıktım, bıktım! anlamıyor musunuz? Bık-tım!’ diye Murat’ı azarladı. Murat ağlayarak odasına gitti. Salih de onun arkasından gitti ve oğlunu kucağına aldı. ’Tamam yavrum Ağlama. Giderken seni de götürürüm. Dedeni her gidişimizde görmüş olursun. Başka çaremiz yok oğlum. Aksi halde annenle boşanmak zorunda kalacağız. Hakim de senin velayetini annene verecek. Sana hasret yaşayacağım o zaman. Ben dedenle konuşayım, en kısa zamanda dağ evine götürelim onu,’ dedi. Daha sonra babasına konuyu açtı. Babası ’Madem Sevgi beni evde istemiyor; Medem ya o, ya ben, dedi; Madem sen de öyle bir çözüm buldun. Senin yuvan dağılmasın yavrum. Ama o dağ evinde yalnız başıma nasıl yaşarım yavrum? Hem yemek yapmayı da bilmem ki ben. Daha bir yumurta kırıp da yemişliğim yok. Üstelik o evin bir tarafından rüzgar girip, diğer tarafından çıkıyor. Haydi yaz, bahar geçti. Kış nasıl geçer orada evladım? Keşke başka bir çare bulsaydın yavrum,’ dedi ve hıçkırıklarla ağlamaya başladı. Salih de babasının boynuna sarıldı ve başladılar dakikalarca ağlamaya.
Salih ertesi gün yayladaki dağ evine gitti, oraları biraz düzenledi. Birkaç gün içinde tüm hazırlıklarını yaptı. Murat’la ve birkaç malzeme ile birlikte babasını arabaya koydu çıktı dağlara doğru. ’Kaderde bu da varmış,’ dedi yaşlı adam içini çekerek. Gittiklerinde babasının yatağını hazırladı. Murat da eşyaları taşımaya yardım etti. ’Oğlum kapının altından ve çatıdaki kiremitlerin arasından çok soğuk girer. Keşke oraları da kapatsaydın,’ dedi. ’Kışa doğru yaparım baba, her hafta Murat’la birlikte gelip sana bütün ihtiyaçlarını bırakırız,’ dedi.
Yaşlı adam, oğlu Salih’in ve çok sevdiği torunu Murat’ın boynuna sarıldı. ağladı... Ağladı... Ağladı...Zor da olsa ayrıldılar ve şehre doğru ilerlediler. Eve gittiklerinde Sevgi’nin çok mutlu olduğunu gördüler. ’Teşekkür ediyorum Salih, bunu başarabileceğini biliyordum ben, beni çok sevdiğinden şüphe etmemiştim zaten, benim huzurumsun sen,’ dedi ve boynuna sarılıp öptü. Salih yüreğinin yarısını içine hiç ısınmamış olan dağ evine bırakmanın üzüntüsüyle oturdu yemek masasına. Murat da oldukça üzgündü yavrucak. Yemekten sonra Murat ’ Baba ben büyüdüğümde ve param olduğunda o dağ evini yıkıp yeniden yaptırırım,’ dedi. Salih cevap vermeden önce ’Neden yavrum, ne işine yarayacak ki o köhne ev?’ diye sordu annesi. ’Sizler yaşlanınca, yalnız kaldığınız da ben de sizi oraya götüreceğim, rahat edin. Daha güvenli olsun,’ diye cevap verdi Murat.
’Beni demi yavrum? Kadın başıma?’ diye tekrar sordu.
’İkiniz birlikte yaşarsınız. Biriniz öldüğünde kalan hanginiz olursa onu götüreceğim. sizin yüzünüzden evimin huzuru bozulsun istemem,’ dedi Murat. Çok sevdiği oğlundan bunu duyan Sevgi hemen yerinden doğruldu ’Salih, kalk, derhal dağ evine gidiyoruz.’
’Hayırdır Sevgi, bir hafta yetecek yiyecek malzemesi var babamın. Haftaya gideriz,’dedi.
’Hayır, şimdi gidiyoruz ve babanı eve getiriyoruz,’ dedi. Birlikte gidip yaşlı adamı eve getirdiler. Ve o günden sonra aynı yemek masasında yendi tüm yemekler.
İSMAİL MALATYA 14/06/2020- PAZAR-İST
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.