- 345 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÇUKUROVA'DA BAHAR
1803 sayılı af kanunu 7 şubat 1974 tarihinden geçerli olmak üzere mayıs ayında çıkmıştı.
çıkmıştı da bizim elimize geçmesi bir dert, uygulaması ayrı macera...
1974 mayıs ayında artvin’in şavsat ilçesinde geçici görevli savcı olarak bulunuyordum.o dönemlerde faks yok, manyetolu telefonlar var.ankara’yı bağlatıyoruz, birbuçuk günde bağlıyorlar.radyodan af kanununun resmi gazetede yayınlandığını duyduk. ama uygulayabilmemiz için yazılı metni görmemiz lazım. resmi gazete 2-3 günde ancak geliyor. biz cezaevinde gerekli hazırlığımızı yaptık.. zaten ilçe cezaevi, 12 mahkum var. hepsi 7 gün ile 3 ay arasında ceza alan hükümlüler. tamamı aftan yararlanıyor.yazılı metni bekliyoruz. saat 18 oldu.... derken polis otosu hızla adliye önüne geldi.bir polis memuru artvin’den pelür kağıda yazılı af kanun kopyasını getirdi.şaşırdık aynı gün artvin’e ordan da şavşat’a nasıl gelir? meğer valilikte telsiz varmış, içişleri bakanlığı telsizle yazdırmış metni çoğaltmışlar ve her ilçeye kurye ile göndermişler.
hemen cezaevine gittik. pek yatağını filan toplayan yok... oysa affı bekliyorlar.bir-iki yakın köylerden mahkum toplamış eşyasını diğerleri olduğu gibi duruyor. işlemlerini yaptık, çıkın dedik. 2 kişi hemen çıktı diğerleri duruyor. soruyorum:
’’sevinmediniz mi?’’ ’’sevindik” diyorlar. ’’e..hadi çıkın’’ dediğimde içlerinden biri ’’beyim, köyümüz uzak, akşam vakti çıkarsak bu yükle sabaha ancak varırız köye...’’ ben saf saf ’’otelde handa kalırsınız’’ dediğimde:
’’otel nerde,han nerde ,otele ,hana verecek para nerde’’ dedi. gerçekten çok fakir görünüyorlardı. hepsi 6831 sayılı orman kanununa muhalefet suçundan mahkumdular.
yani; ya orman sayılan yeri işgal (ekip-biçmek) ya da orman malını toplamak, satmak gibi suçlardan...türkçesi yoksulluktan yatıyorlardı. hak verdim içimden.
devam etti mahkum ’’izin ver bu gece burda yatalım, yarın çıkıp gideriz.”
gönüllü hapis yatıyordu insanlar... baktım çaresi yok. hürriyeti tahdit suçu işlemiş olmayayım diye ellerinden (rızamızla kalıyoruz) diye imzalı belge aldım. o gece cezaevinde yattılar... dudaklarımdan şunlar döküldü “ya hamiyetsiz olaydım ya param olsa idi.”
ÇUKUROVA’DA BAHAR
.
Tufan Alpat, “Bahar Kokusu”nda şubatı kısa boyuna rağmen soğukta, yağmurda, karda 2017’nin şampiyonu ilan etmiş. Boyunun kısalığını da halterde olimpiyat şampiyonumuz Süleyman Naimoğlu (!)’na benzetmiş.(Hürriyet Çukurova, Dostça,24 Şubat). Şampiyon haltercimizin ismi Naim Süleymanoğlu. Sayın Alpat, sehven Süleyman Naimoğlu yazmış olmalı. Bir ironi var mı? Ben göremedim.
.
Şubat ayına bizim oralarda “gücük” derler. Gücük=küçük . Herhalde kısa oluşundan. Öyle ya şubat eksikli ay. Hepi topu 28 gün. Dört yılda bir artık olur. O yılın şubatı 29 çeker. Zaten şubatı 29 gün olan yıla “Artık yıl” derler.
.
Gücük, 14 Şubat’ta başladı. 13 Mart’ta bitecek. Kışın son ayı. Şubat ayı kış yelini kovalayacak. Cemre 20 Şubat’ta havaya düştü hayırlısıyle. 26 Şubat’ta suyla buluştu. 5 Mart’ta da toprağa düşecek. Hava, su, toprak, ısınacak. Eskiler “Anasır-ı erbaa” derler hava, su, ateş ve toprağa. Dört unsur. Mütememmim cüz. Bu dört eleman birbirini tamamlar.Doğa yeniden can bulacak böylelikle. “Üçüncü cemreden sonra bayram yapacağız.” gibi söylemleri sıkça duyarız. Nitekim üçüncü cemre sonu, nevruz öncesinde “Ahır Çarşamba” kutlamaları yapılıyor Azerbaycan’da.
.
İç bölgeler henüz kış uykusunda. Ama güneyde kış, elini ayağını topladı. Gitmeye hazırlanıyor. K.Maraş’ta “Çete Bayramından sonra bahar gelir.” derler. Çete Bayramı 12 Şubat, K.Maraş’ın kurtuluş günüdür bilindiği üzere. Halbuki biz Bozok yaylasında, Oğulcuk’ta Hıdırellez’i bekleriz sebze fidelemek için. Mayısın ilk haftasını. Neden? Çünkü erken fidelerseniz soğuk alır. Tecrübeyle sabittir efendim.
.
Çukurova bayramlığını giydi bile. Bağ, bahçe temizliği, ekim ve dikim işleri... Ağaçların ve fidanların budama ve bakımı çoktan başladı. Bahar gülümsüyor dostlar.
Karacaoğlan’ın Çukurova’da baharı anlatan bir güzellemesi buraya çok yakışır. İzninizle yaz bu güzellemeyle noktamızı koyalım:
.
“Çukurova bayramlığın giyerken,
Çıplaklığın üzerinden soyarken,
Şubat ayı kış yelini kovarken,
Cennet dense sana yakışır dağlar.
.
Ağacınız yapraklarla donanır,
Taşlarınız bir birliğe inanır,
Hep çiçekler bağrınızda gönenir,
Pınarınız çağlar, akışır dağlar.
.
Rüzgar eser, dallarınız atışır.
Kuşlarınız birbiriyle ötüşür,
Ören yerler bu bayramdan pek üşür,
Sümbül niçin yaslı bakışır dağlar.
.
Karac’oğlan size bakar sevinir
Sevinirken kalbi yanar, göyünür
Kımıldanır hep derdlerim devinir
Yas ile sevincim yıkışır dağlar.”
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.