- 1466 Okunma
- 19 Yorum
- 1 Beğeni
KABUS.. KEDİYLE GELDİ!
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
İLK KEZ BU KADAR UZUN BİR YAZI EKLİYORUM. ZİRA BU YAŞADIĞIM BİR OLAY VE TAMAMINI BİR SEFERDE OKUMANIZI İSTEDİM...
1.Bölüm
Eşimi kaybettiğim evden hatıralar yüzünden ve maliyeti de tek kişi için fazla olduğundan, kontrat süreme bir ay kala ev aramaya başlamıştım. Ocak ayında karlı bir gün bu arayışlardan birinde evimin olduğu siteye girerken, güvenlik kapısının önünde, bir kedi kafesi durduğunu gördüm. Kim bırakmış diye meraklandım ve güvenlik elemanına;
“Kimin kedisi o?” diye sordum. “Bu soğukta kim getirip bırakmıştı ki oraya?”
Öğrendim ki, sitede sakinlerinden biri çocuğuna oyuncak alır gibi doğum gününde pet shop’dan almış kediciği. Sonra “Bu çok hareketli rahatsızlık yaratıyor, birini bul ver!” diye. Güvenliğe bırakmışlar. Minicikti, bembeyazdı, öyle güzel bakıyordu ki kerata içim cız etti.
“Sen ver onu bana, ben bir sahip ararım” deyip alıp eve götürdüm. Resimlerini çektim, hatta bir de v ideo yapıp internetten bu yavruya sahip arıyorum diye ilan ettim. Adını da pamuk koydum. Hak ediyordu bu ismi yumuşacık tüyleri.
Tüm evcil hayvanları severim. Ancak Pamuğu kendim sahiplenmeyi düşünmüyordum çünkü Vegas adında bir muhabbet kuşum vardı benim. Kafesinin kapısı hep açık dururdu kendini hapsedilmiş gibi hissetmesin diye. Gönlünce uçar, oradan oraya konardı evin içinde. O da bilirdi anlayacağınız evini.
Kedi ve kuşu bir arada nasıl tutabilirdim ki?
Pamuk daha ilk serbest kaldığında Vegas’ın kafesinin etrafında döner olmuştu. Ona bir şey yapar korkusuyla, bir yere giderken kafesi ayaklı askısından alıp avizeye asar olmuştum. Oraya da atlayacak hali yok diye.
Sonunda bu duruma şahit olan alt kat komşum “Sen sonunda dalgınlıkla bu yaramaz kediye kaptıracaksın Vegası” dedi. “ ona bir yuva bulana kadar ver ben bakarım,”
Pamuk, hakikaten çok hareketliydi. Tüm gün evin içinde oradan oraya koşturup duruyordu. Belki de yerini, evi yadırgadığından, ya da o da kedilerin hiperaktiflerinden olduğundandı, kim bilir! Netice olarak, tüm paylaşımlarım sonuçsuz kaldı ve bir türlü onu sahiplenecek birilerini bulamadım.
O günden sonra Vegas komşuda, Pamuk da bende kaldı.
Nihayet taşınacak bir ev de buldum o sıralarda. Bir hafta içinde oturduğum yeri boşaltacaktım. Başladım oradan buradan koliler toplayarak toparlanmaya. Bu arada Pamuk ise sürekli evde bir odadan odaya koşturup durmaya devam ediyor, kâh topladığım eşyaların üzerine atlayıp yere çekiyor, kâh oyun sanıp büfelerin koltukların tepelerine zıplıyordu.
Arada bir çekiştirdiği eşyaları düşürüp gürültü de yaratıyordu. Eşyalarımı toplamaya çalışırken, ayağımın altında dolanıp durmasından, artık rahatsız olmaya başlamıştım üstelik, düşürdüğü kolilerin seslerinden aşağıya gürültü gidiyor diye de huzursuz oluyordum ki, hemen benim altımdaki komşuda olmuştu ve artık her duyduğu sesin arkasından tavanı vurur olmuştu.
Öyle bir hale getirdiler ki işi, toplanan halılar yüzünden evin içinde yürürken terlik sesim bile rahatsız etmeye başladı kendilerini. Bense artık parmak uçlarımda yürümeye başladım resmen bir balerin misali. Problemsiz evden çıkıp gideyim istiyordum çünkü.
Taşınmadan iki gün öncesi akşam on civarı gibiydi. Pamuk bu kez yatak odasında boşalmış dolabın raflarından birine atlayıp yere düşürmüştü. Ağır tahta bayağı ses de yaptı. “Ah! Pamuk… Ne yaptın yine? ” diye kıvranırken Alt kat komşu durur mu, tavan tacizi anında başladı. Bir gürültü daha duysalar neredeyse kapıma dayanacaklardı.
Buna bir son vermek gerekiyordu artık. Aşağı inip durumu izah etmek ve kendilerinden özür dilemek istedim. Anahtarımı elime alıp, alt kata indim ve kapılarını çaldım. Karşım çıkan adamın (bey diyemiyorum) bakışlarını, hal ve tavırlarını gördüğüm an çoktan pişman olmuştum. Ama çok geçti artık.
Kendimi tanıtarak, üst kat komşu olduğumu ve tavanı vuranın onlar olup olmadığını sordum. Eğer biz değiliz derse karşı kapıyı çalarak özrümü onlara yapmam gerekiyordu. Ama kapıyı açan kişi üst kattan gediğimi anlayınca oldukça sinirli bir ifadeyle;
“Evet, ben vuruyorum“ dedi gözlerini açarak, “üç gündür uyutmadınız bizi be! “
Sakin davranmaya çalışarak “haklı oldukların, taşınmak üzere toplanmakta olduğumu, verdiğim rahatsızlıktan dolayı üzüntümü, gürültünün çoğuna evdeki çok hareketli kedimin sebep olduğunu” izah etmeye ve özür dilemeye çalıştım. Çalıştım diyorum çünkü adamın tavrı çok çirkindi. Sürekli gözlerini devirerek ve yüksek perdeden bağırarak konuşuyordu.
2.Bölüm
Bir cerrah olduğunu duymuştum, ama o güne kadar hiç karşılaşmadığım bu kişi sıklıkla eşini tartaklayan biriydi. Gözümle görmediğim için döven diyemiyorum, ama komşular böyle söylüyorlardı. Birçok kez gecenin ikisinde, üçünde benim de haykırışmalarını, odadan odaya koşturma seslerine şahitliğim olmadı değil. Çok istememe rağmen kendimi tutup bir kere bile tavanlarını vurmadım.
Yüzüme kaba bir şekilde “bizi kaç gündür rahatsız ediyorsun“ diye bağırınca ben de kendisine bu durumu hatırlattım. Sanırım en çok rahatsız olduğu konu bu oldu ve ip orada koptu. Adam bu kez el kol hareketleriyle daha kaba bir şekilde;
“Ya öyle mi! Gelip sen de şikâyetçi olsaydın o zaman lan!”dedi. “Hadi S…tir git şimdi kapımdan!”
Kapıyı tam yüzüme çarpacaktı ki, gayri ihtiyari iki elimle kapıyı tuttum ve ayağımı da farkında olmadan eşiğe dayamışım. (Aman aklınızda bulunsun bu hareket haneye tecavüze giriyormuş! Sonradan öğrendim.)
Neyse ben adamı bu çirkin konuşmasından dolayı terbiyeye davet ederken, kapının aralığından elini uzatıp var gücü ile omzumdan kavrayıp hızla geriye doğru itti beni. Ardından da hırsla çarptı kapıyı. Yere düşmekten zor kurtulmuştum. Ama elin adamı beni tartakladığı için çok sinirlenmiştim.
Öyle ya nasıl dokunabilirdi bir yabancı kadına? Üstelik kapısına özür dilemeye gitmişken…
İki kez hırsla vurarak çelik kapıya, polis çağıracağımı ve kendilerinden şikâyetçi olacağımı haykırdım. Tam gidip telefon edeyim derken, içeriden şahsın eşi olduğunu tahmin ettiğim kişinin “Ne yaptın, ne yaptın sen!” diye bağırdığını duyunca durdum.
Sandım ki, kapıya gelen komşuya ne yaptın diye kocasına azarlıyor ve kapıyı açıp benden özür dileyecekler. Bunu yaparsa zaten, ben de şikâyetçi olmaktan vazgeçebilirdim.
Kapı tekrar açıldı, evin hanımı ve yetişkin oğulları kapıda göründü. Kadın bu kez “Kocama ne yaptın ahlaksız kadın seni” diye bana bağırırken, oğlu “Kafanı kopartırım senin ha!” gibi tehditkâr konuşmalarla üzerime yürümesinler mi!
Derken, arkalarından ilk konuştuğum şahıs göründü ve elini havaya kaldırıp ters tarafından bana göstererek. “Bak gördün mü?” dedi “bana ne yaptın!”
Ne yapmıştım yahu! Herkes bunu haykırıp duruyordu! Baktım adamın eli kanıyor. Ama ben kendisine dokunmamıştım bile. Adam meğerse o hırsla kapıyı kaparken henüz çekmediği kendi elinin üzerine vurmuş kapıyı.
“Ne yaptınız ise siz kendiniz yaptınız” dedim. “ Oraya sıkışan benim elim de olabilirdi, esas beni tartakladığınız için sizden şikâyetçi olan benim ve şimdi polis çağıracağım! “
Bu arada binada kimse kapısı açmıyor ki birinden yardım isteyeyim, polis çağırsın diye. Ama Vegası alan 1.kat komşum sesleri duymuş. “Doktor bey yine karısını dövüyor herhalde, ama bu kez iyice azıttı galiba” diye düşünmüş. Kapısını açtığında benim sesimi duyunca da merdivenlerden yukarı koşturdu geldi.
“Ne oluyor Billur” dedi. O sırada üst kattan bir komşu da iniyorken heyecanla merdivenlerden ben “biri ne olur polisi arasın “diye yalvarıp duruyordum. Alt kat komşum koluma yapıştı ve “Lütfen bırak şimdi polisi, molisi hadi gel aşağı gidelim, ne oldu anlat hele sen!“ diye çekiştirerek beni evine götürdü.
Sinirden elim ayağım titriyordu. Komşu kahve yaparken bir yandan da “ “Adam normal biri değil hep söylüyorum bunu arkadaş, niye kalkıp gidersin kapısına ya!” diye bana çıkışmaktaydı. Ama ben gitmesem adam benim kapıma dayanacaktı. Niyetim böyle bir duruma engel olmaktı.
Neyse; aradan bir saat kadar geçmişti, eh yeterince onlara da rahatsızlık verdiğimi düşünerek kalmak istediğimde komşunun “Otur ya gitme” ısrarına rağmen kapıya gittim. Tam açtığım sırada merdivenlerden hızla koşturan ayak sesleri duydum ve korkuyla “Bunlar beni mi bekliyor yoksa!” demişim. Yeniden tartaklanacağım sandım herhalde.
Komşum ve eşi “Böyle bir şeye izin verir miyiz, ne korkuyorsun, muhtemelen onlar Tuzla’daki diğer evlerine gidiyorlardır” deyince ben tam tersini düşündüm. “Belki de hastaneye gidiyorlar” dedim, “ adamın elinin kanadığını görmüştüm çünkü adamın elinin kanadığını görmüştüm.
3.Bölüm
Komşum güldü “Olur mu öyle şey, adam cerrah, ciddi bir şey olsa bu kadar zaman bekleyip mi gider hastaneye! Ne zaman burada büyük bir tartışma çıkartsa ardından bir süre diğer evlerine gidiyorlar, dedi. Adet etmişler bunu. Eminim yine oraya gidiyorlardır.”
Ama ben yine de gidenlerin onlar olup olmadığını anlamak için pencereye yanaşıp baktım. Gerçekten de onlar olduğunu görünce rahatlayıp evime çıktım. Ertesi gün karşı dairedeki komşu ile kapıda karşılaştım. “Akşam gürültüleri duyduğunu, benimle tartıştıklarını anlamadığını, adamın karısının gece üç sıralarında kendisine telefondan mesaj çekerek, eşini ameliyata aldıklarını ve elinin serçe parmağı ile yüzük parmağının boğum yerlerinden koptuğunu, kendisi için dua etmesini rica ettiğini ” söyleyince şoke oldum.
Zira kapı yüzüme çarptırıldığında, parmağı kopan bir kişinin acıyla bağırması gerekirken ben bir gık sesi dahi duymamıştım. Şahıs kapıyı açıp bana elini gösterdiğinde evet, elinin kanadığını görmüştüm, ama kopan parmaktan fışkıran tarz bir kan akışı görmediğim gibi yüzünde de en ufak bir acı ifadesi yoktu adamın.
Taşınma esnasında ben parmağıma çekiçle vurmuştum da bir hafta sızlaması geçmemişti. Bu adamsa robot gibi dikilip durmuştu karşımda O yüzden halinden, tavrından içkili olduğunu da düşünüyorum o sırada.
Ama bu konuşmayı duyduğum andan itibaren delice sorulan oluşmuştu kafamda. Eğer adamın iki parmağının ucu gerçekten kopmuş ise nasıl böyle sakin durabilmişti hiç aklım almıyordu.
-Ne malumdu parmağının o sırada koptu? Belki daha önceden olmuştu da kapıya sıkıştırdığında zedelenip kanamıştı!
-Belki de bizim tartışmamızdan sonra hırslandı bir yerlere vurdu o zaman oldu!
-Emekli bir cerrahmış üstelik. Cahil bir insan bile parmağı kopsa, anında hastanenin yolunu tutar, oturup bir saat bekler mi?
Sonuç olarak Olay 24 Ocak Cumartesi gecesi oldu Pazartesi sabahı ben öğleden önce 11 gibi taşıma kamyonu ile ben binadan ayrıldım. Arkamdan polis gelmiş. Onlara verdikleri ifadede bu yaralama olayından korkup alelacele taşındığımı söylemişler.
Tartışma zaten taşınma yüzünden çıkmıştı. Sitenin güvenlik memuru da bunun doğru olmadığını ve benim daha bir saat önce siteden ayrıldığımı söyleyip istekleri üzerine kendilerine cep telefon numaramı vermiş. Beni arayıp Tuzla emniyetine çağırdıklarında ;
“Niçin aradığınızı tahmin ediyorum ancak, şu anda eşyalarım kamyondan boşalıyor daha sonra gelsem olmaz mı?” dedim. ”Hayır şimdi gelin bir imza atar gidersiniz” dediler.
Bunun üzerine kardeşimin eşi bana yardıma gelmişti. Bu konuşma üzerine heyecanlanınca “Merak etmemesini, gidip ifade verip hemen döneceğimi” söyleyerek, doğruca Tuzla Emniyet Müdürlüğüne gittim saat 13.30 civarıydı. Bir sürü sorular ve kendilerince ifade almalar vs. sonrası, eve döneceğimi sanırken;
“Hayır, gidemezsiniz” demesinler mi?”
“Neden peki?” diye sordum haliyle..
“Savcılık karşısına çıkacaksınız” dediler” Kartal Emniyet Amirliğine götürüleceksiniz!”
“Ama taşımacıların parasını ödemem lazım, kardeşimin eşine durumu bildirmem lazım “diye panikle bir şeyler geveliyorum ama dinlemiyorlar beni. Komiser;
“ Ya giderken başına yolda bir şey gelse, dedi ya dönemezsen buraya ne olur?”
Ev 2-3 km. ilerde kaçar giderim gelmez diye düşünüyorlar herhalde. Sanki azılı bir suçluyum, katilim, hırsızım!!!!
“O halde yanıma bir memurunuzu verin lütfen, dedim. Gidip durumu toparlayayım, taşımacıların parasını vereyim tekrar gelirim” Yok! Ne dediysem olmadı. Sadece telefon etmeme izin verdiler.
Akşamın yedisine kadar gereksiz yere bir suçlu gibi emniyette bir odada başka suçlular ile birlikte tutuldum. Bir ara kulak misafiri oldum. Devriyeden gelen ekipten biri trafiğin çok yoğun olduğunu anlatıyordu. Sonrada saat 19.00 da gelenlerin beni Kartal emniyetine götürmesine karar verdiler, kendileri evlerine geç kalmasın istediklerinden.
Nihayet uzun ve stresli bekleme akşamın geç saatlerinde bitti ve yeni gelen ekip aracıyla, sağımda bir polis, solumda bir başka polis arka koltukta Kartal Adliyesine götürüldüm. Başıma gelecekleri bilmemenin verdiği sıkıntıyı, şaşkınlığı artık siz düşünün.
4. Bolum
Savcı karşısına çıkartılmak içinde epey bekledim. Odaya girdiğimde savcının polislerde ilk sorduğu soru
“Bu kişi öğlen iki gibi karakola gelmiş, ne sebeple bu saate kadar orada tuttunuz derhal öğrenip söyleyin” oldu. Yeni gelenler bilmiyordu tabi durumu. Savcı polis memurları dışarı çıkınca;
“İfadeniz alınmış, kabul ediyor musunuz bunu” diye sordu. “Evet, aceleyle bir ifade aldılar” dedim, “ ancak çok eksiği var, çoğu söylediğimi, önemli değil diye yazmadılar”
“Pekâlâ, ben şimdi okuyacağım” dedi, “ eksik yerleri söyleyin biz ilave edelim “
Sert ifadeli biriydi ancak iyi niyetli olduğunu anlamıştım. O yazılanları baştan okumaya başladı ve ben gerekli ilaveleri yaptım ve ifadem yeniden yazıldı. Sonradan öğrendiğim oraya aslında tutuklama kararıyla götürülmüşüm. Savcının beni görmesi, dinlemesi sonucu, bu karar serbest gözaltına döndü. Kendisine minnettarım.
Ben artık bitti gidiyorum diye düşünürken, saat 21.30 da nöbetçi mahkemeye çıkarılarak yeniden olay anlattırıldı. Sonuç olarak; şahsıma yurt dışı yasağı kondu ve ilk mahkeme gününe kadar haftada bir gün adli takip olarak karakola imza atmaya gitmeme karar verildi.
Gece on civarı oradan beni almaya gelen kardeşim Selim ile birlikte ayrıldık. Geceyi şehrin öbür yakasında onların evinde geçirdim. Ertesi sabah “gitme bir süre kal burada” diye ısrar etseler de yerleşmeyi bekleyen bir ev vardı, duramadım.
Eve geldiğimde, başında olmadan taşınan eşyalarımın oraya buraya rastgele atıldığını, itinayla üzerlerini yazarak hazırladığım kolilerimin gereksiz odalarda tepetaklak yığılmış olduğunu görünce bir şok daha yaşadım.
Bu ev nasıl toplanacaktı Allah’ım!
Tabi ki yerleşmem normalden daha uzun bir zaman almıştı. Her koliyi açtığımda, her eşyayı yerleştirmeye çalışırken, gözyaşlarıma hâkim olamıyordum. Severek aldığım, özenle sakladığım bir sürü tabak çanak paramparça olmuş, evin sahibi başlarında olmayınca bir an önce gitmek isteyen taşıyıcıların, merdivenlerden çıkartılırken oraya buraya çarptırdıkları eşyalarım fena halde zedelenmişti. Sanki bir kâbustu tüm yaşadıklarım. Keşke bir an önce uyanabilseydim.
E! Ne olacak? Sahipsiz kalmak böyle bir şeydi işte…
Hayatım boyunca ben mahkemeleri, savcı ve hâkimleri ancak filmlerde görmüş bir insandım. Böyle bir suçlama ile oradan oraya götürülmek tam bir travmaydı benim için. O gün bugün, ne doğru dürüst uyuyabiliyorum, ne de doğru dürüst yaptıklarımdan tat alamaz alabiliyorum.
Anlayacağınız manen tam bir çöküştü yaşadıklarım.
***
SORULAR ;
Kendi hastanesine gidip ameliyatı da orada olmuş. Raporu da kendi istediği üzere yazdırmıştır mutlaka. Ertesi gün de “Haneme tecavüz etti, üzerimize yürüdü, evimize girmeye çalıştı sonra da kapıyı çekerek benim parmaklarımı sıkıştırdı ” diye şikâyetçi olmuş.
Böyle bir şey kesinlikle yok. Koca doktor nasıl böyle bir şey yapar? Evet, ben kapılarına gittim, ama üç gündür tavanı vurarak beni taciz etikleri ve sinirlerimi yıprattıkları için.
-Eşi yerdeki kanların vs. resimlerini çekmiş. Peki, kopuk parmaklara ne old? Ama ben kesinlikle böyle bir şey görmedim.
Bu arada “Ayağını kapıya dayadı içeri girmeye çalıştı” diyor ifadesinde. Bu da bir suçmuş hiç bilmiyordum. Evet! Ben ayağımı hiç farkında olmadan koymuşum, ama tamamen savunma ve kendimi korumak amaçlıydı. Aksi takdirde orada sıkışan ben olabilirdim.
Hem “kapıyı itti diyor, hem de hem arkasından kapıyı çekti parmaklarımı koparttı”
Eğer iddia ettiği gibi, kapıyı iterek içeri girmeye çalışıyor isem, kapıyı niye çekeyim ki? Bu ne çelişki?
-1.58 boyunda bir kadınım, şahıs ise 1.80 civarında iri yarı biri. Bir kadın olarak nasıl kendimden cüsseli bir adama durup dururken saldırayım? Bu ne cesaret değil mi?
Şimdi söyleyin böyle bir durumda siz olsaydınız ne yapardınız?
+++
YORUMLAR
2015 de yazıldığında ve yaşandığına göre 5 yıllık süre dolmuş.
Burası Türkiye... Normal... Böyle bir film izlesek, ne saçma seneryo deriz
Ama günlük hayatta o seneryo un daha da saçması başımıza geliyor.
Bu olayın tek iyi tarafı öykünün güne gelmesi.
Bnm de bir kooperatif yazım vardı. Yaştayım da çok zarar ettiğim. O yazım güne gelince demiştim kendime: yaşamasaydım kurdela alamadın, diye.
Züğürt ağa gibi
Saygılarımla
Billur T. Phelps
Kimsenin başına gelmesini istemem doğrusu, zira çok sıkıntılı bir süreçti.
Bazı şer'ler hayır getirir tabi... Ama hiç karşılaşmasak daha iyi...
:)
çok çok üzgünüm ...umuyorum düzelir yaşadıklarınız...hayvanların sokağa atılmasına karşıyım ölene dek bakacaksa almalıyız insanlar onları çünkü eden bulur derler ben insanlardan gördüğüm kötülüğü hayvanlardan görmedim arkadaşım hem de hep iyilik yaptığım insanlardan . bu olayda çok kötü yaralanmışsınız umuyorum düzelecek ve buraya yazacaksınız adalet yoluna gidin lütfen...toplumumuzda zaten yalnız kalanı güçsüz sanıp ezmeye çalışırlar onlara güçlü olduğunuzu gösterin ----okumak cahilliği alır ama eşşeklik baki kalırmış--- o komşunuz bile diyemeyeceğim zat işte böyle birisi insanlıktan nasibini alamamış biri sanıyorum kendisi mutlu olmadığı için etrafından çıkarıyor bir psikopat olmalı diyorum diliyorum ettiğini bulsun sizi üzmenin cezasını çeksin pamuğuda vegasıda öpüyorum. Benim kedilerimden birinin adı da pamuk kısaca pammık deriz :)) sevgiler. Ayrıca Ateşin Parisin de çok çok selamları var kuşlarımın da :)))
gerçek dostlarım için dünyayı bile karşıma alırım :)
Ayşegül Aşkım Karagöz tarafından 11/18/2015 2:38:34 PM zamanında düzenlenmiştir.
Ayşegül Aşkım Karagöz tarafından 11/18/2015 2:44:14 PM zamanında düzenlenmiştir.
Billur T. Phelps
Çok teşekkür ederim..
Beraat ettim ancak beş yıl benzeri bir suç işlememek kaydıyla.
Yani netice de yine suç bana yüklenmiş oldu
Şimdilik bundan bile memnunum. il kez dün gece deliksiz bir uyku
uyudum.
Av. ile görüşüp şimdi ne yapılması gerektiğini konuşacağım kafamı
toplar toplamaz zira her iki taraf için de temyiz yolu açık...
Sevgiler,
bir kedi yüzünden, komşuların düştüğü durum. çarpık yapılaşmanın ve apartman dairelerine ses yalıtımı yapılmamasının sonucunun nerelere vardığını düşününce insan sormadan edemiyor, bir kedi yüzünden değer miydi?
on yıldır apartman dairelerinde kiracıyım. on yıldan önceki dönemlerde genel itibariyle hep müstakil evlerde ikamet ettim sayılır. ancak son on yılda kah alt kat, kah üst kattan insnaı rahatsız edecek kadar ses gelmesi beni en deli eden durumdur.
sizin olay bir hayli farklı ancak alt kattaki komşunuzun tavanına vurmasına neden olacak kadar kedinize sahip çıkmadığınız için sizin de bu durumda suçunuz hayli fazla.
bir defa apartman dairesinde kedi köpek kuş tavşan, yılan fare vb hayvan beslenmez. hele hele kuşlara muhabbet kuşu adı verilerek kafeslere tıkılması, hayvanların özgürlüğüne indirilmiş en büyük darbe,bir zamanlar ben de evin bahçesinde tavşan, köpek, beslediğim oldu, hatta tavşanları eve alıp uyuduğum da çok oldu çocukken. bir gün sansar girmiş kümese tavşanları boğmuş atmış, kimi kaçmış, o günden beri hayvanlar alemine müdahale etmemeyi savurunurum.
sonradan evin bahçesinde de olsa tavşanların devamlı kafesten dışarıya çıkmak için kazı faaliyetlerine devamlı devam etmeleri, kafesteki muhabbet kuşuna bakarken o garip ve mahzun hali ile telefon veya elektrik tellerine konan kuşların neşeli halindeki tezatlık....
evde hayvan beslemek doğru bir şey değil. gidecek yeri olmayan kedi bile olsa evde beslenilmemeli.. hayvan barınakları var sonuçta belediyelerin..o barınaklarda bir nevi zindan, mahpusname ancak şu sosyal gerçeklikte hayvanlar için yapılabilecek başka bir şeyde yok...
eskiden köpekler bizim koruyucumuz veya tehlike gelmeden önce habercilerimizdi...
eskiden kuşlar özgürdü.
eskiden kediler daha mutlu ve özgürdü.. en soğuk havalarda bile insandan daha kolay barınmanın yolunu bulabiliyorlardı.
evlerde hayvan beslemek doğru değil..
çalıştığım kurumda bayan ağırlıklı geçenlerde bir kediyi alıştırmışlar işyeri kapısına, süt vermişler, ekmek vermişler, sonradan da kutu mutu bulmuşlar...
yanlış yapıyorsunuz dedim, hayvanı özgür bırakın o başının çaresine sizden benden daha iyi bakar.. olmadı hayvan barınağı vardır orayı arayalım..
taş kalpli oldum, hayvan düşmanı oldum ark bakışlarında ya abi ama ne kadar da tatlı bu kediye kıyılır mı ama...biz besleriz...
iyi dedim siz bilirsiniz..
bu yazı üzerine o kedinin takipçisi olacağım.. o da bir faciaya sebep olmasın...
(bu arada o doktor komşunun yalanlarına hak verdiğim anlamı çıkmasın yazdıklarımdan, ben evde hayvan beslemeye ve hayvan yüzünden insanların, komşularının arasının açılmasına karşıyım sadece...)
hayvanlara özgürlük istiyorum... nasıl olacak bu şehir hayatında bilmiyorum ama...sosyal bir yara ve sorun olacak şehirlerde sözde evcil hayvanlar..rahat bırakın onları doğal ortamlarına..
bu arada ark. sordum kedinin durumunu, evdeki kuşun birini yemiş, yakında bir başka yere nakil edeceklermiş kediyi;)) bu olayı da anlattım... aman dedim bir kedi yüzünden mahkemelik olma komşularınla...
saygılarımla...
Ayşegül Aşkım Karagöz
Ayşegül Aşkım Karagöz
Emine UYSAL (EMİNE45)
Eskiden ben de müstakil evlerde oturuyordum. Kedim, köpeğim hatta çocuklarimin güvercinleri bile vardi. Şimdi apartman dairesindeyim ve köpeğimi ağlayarak bir çiftliğe vermek zorunda kaldim. Kedim öldü. Güvercinleri çocuklar güvercin besleyen arkafaşlarina verdi sorun bitti.
Ama bendeki hayvan besleme aşkı bitmedi.
Komşulara zararı olamayacak tek hayvan muhabbet kuşu diye düşündüm ve kendime bir kuş aldım. Sonradan canı sikilmasın diye ona bi de eş aldim.
Şimdi kuşum editör gibi bilgisayarimin üzerine konup her yazdığımı kontrol ediyor. Arada ona konuşmazsam parmağımı ve klavyedeki harfleri ısırıyor.
Belki mutlu değil ama insanoğlu bencil olduğu için ben onunla çokkk mutluyum.
Hayat şartları yalnız hayvanları kafese koymadi, apartman dairelerinin de birer kafes olduğunu düşünürsek ödeştik...
Selamlar.
Billur T. Phelps
Siz elbette kendi bakış açınızı yazdınız. Kendinize göre de haklı olabilirsiniz.
Ben de müstakil bir evde doğdu ve her türlü hayvanı besleyerek büyüdük tüm kardeşlerimle. Ailece hayvanlara büyük sevgimiz, ilgimiz olmuştur daima.
Evlendiğimde yine müstakil bir evde yaşıyorduk. İlk kez İstanbul'a döndüğümüzde kendimize uygun bir yer bulana kadar böyle site içinde bir daireye taşınmıştık. İlk fırsatta müstakil bir yere geçmek üzere, yani geçici olarak.
Eşim ne yazık ki bu isteğimizi gerçekleştiremeden 4 ay sonra, sonsuzluğa gitti :( Kendimi toplayıp, ne yapmam gerektiğine karar verene kadar da ben orada kalmaya devam ettim.
Bu arada kuşum Vegas tamamen hürdü. Kafesi onun sadece yemini yemeğe ve uyumaya girdiği bir yerdi. Benden çok evin sahibiydi. Ayrıca yine bir kafes içinde doğduğundan zaten doğa hayvanı değildi.
Şimdi taşındığım yer yine bahçeli bir ev. Dilediği zaman haber verir kapıyı açarım, gider dolaşır eğlenir, ihtiyaçlarını görür ve koşa koşa evine gelir. Yani o da hür yaşamakta ve ben de bir hayvanı sokaktan kurtarmış olmanın mutluluğunu yaşamaktayım onunla.
Apartman da hayvan beslemek , hayvanla yaşamayı bilmeyen başka komşularınız olduğunda zor tabi. Ama kimsenin kimseyi bir şekilde rahatsız etmeye hakkı da yoktur bunun bilincinde bir kişiyim.
Üşenmeden uzun uzun yazmışsınız, teşekkür ederim.
Billur T. Phelps
Bu arada tabi ki dışarı gidip dolaşıp eve dönen kedim Pamuk. Adını yazmayınca yanlış bir anlama olmasın.
Sonuç ne oldu, merak ettim şimdi?
Hala devam ediyor mu yoksa mahkeme?
Ne demeli?
Üzücü bir durum.
Benim de başımdan geçmiştir böyle bir kaç olay ama,
öfkelendiğimde gök gürültüsü gibi çıkan sesim,
muhtemelen karşımdakileri ürkütmüş olmalı ki,
hiç şikayetçi flan olmadı kimse.
Ders almadık değil hani hikayeden.
Hem üst katta, hem de alt katta yaşayanlar olarak.
Billur T. Phelps
Sonucu da ekledim " Adalet Varmış" isimli bir yazıyla.
Beraat ettim ancak beş yıl aynı tarz bir suçla karşılarına
gelmemek üzere.
Tabi ki şimdilik yurt dışı yasağımın kalkmasına, pazardan
pazara imza atılmasından kurtulmuş olmama mutlu oldum
ancak temyiz yolu her iki taraf için de açık.
Sevgiler,
Bu günlerde yaşadığım şahsi problemlerden dolayı epeydir siteye girip yazı ve şiir okumadığım gibi en son yazdığım yazıların yorumlarına bile cevap veremedim henüz. Bu gün siteye girdiğimde de ilk bu yazı çarptı gözüme.
Öncelikle tebrik ederim günün yazısı seçildiği için.
Sonrasında geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Maalesef ''Tahsil cehaleti alır, eşeklik bâki kalır'' sözü bizim ülkemizde oldukça geçerli. Doktor olabilmiş ama adam olamamış bir yaratıkla karşı karşıyasınız. Dilerim ve umarım ki mahkeme lehinize sonuçlanır. Allah yardımcınız olsun.
Başka da ne diyeceğimi bilemiyorum.
Selam ve sevgilerimle.
Billur T. Phelps
Beraat ettim Sami hocam,
Ancak beş yıl aynı suçu işlememek kaydıyla...
:)
sami biberoğulları
billur hanım yazınızı dikkatlice okudum öncelikle büyük geçmiş olsun
terbiyesiz bir insanlara çatmışssınız istemeden insan insana böylesi düşmanlık yaparmı
bende bilmezdim bir ay önce benzer durum başıma geldi rapor almış bende kendimi korudum
ben rapor almak aklıma bile gelmedi neyse daha makemeye çıkacağız hayırlısı
keşke sizin için birşeyler yapabilsem çok üzgünüm gerçekten yine yazın lütfen
sonuçları hoşcakalın
Billur T. Phelps
Tesadüfen bu yazıma geri dönüp baktığımda,
sizi cevaplamadığımı gördüm.
Lütfen kusura bakmayın..
Beraat ettim tabi.. Bu şahıs ise ayrıldığım o apartmana kendi evi olmasına rağmen bir daha gelmedi. Apt. sakinlerini mahkemede benim arkamda gördü ve çok utandı yaptıklarından sanırım.
Allah bu tarz insanlardan korusun cümlemizi.
Saygılar,
Babannemizin dua ederken bir sözü vardır hep düşünmüşümdür." Allah kuru iftiradan saklasın "der. senin bu anın bunu doğruladı canım. ne yazık ki böyle insanlar etrafımızda çok var. iyi insanlar çıksın karşımıza diye dua ediyorum tüm insanlara... kötülere de ıslah etmesini diliyorum.Yazının güne gelmesini kutluyorum.Başın sağolsun bu arada.. sevgilerimle.
Billur T. Phelps
Çok teşekkür ederim...
Aynen dediğin gibi Allah cümlemizi bu tarz insanlardan korusun
ama gün gün çoğalmaktalar sanki...
Sevgiler,
gerçekten çok üzücü bir durum
haklıyken haksız konumuna düşürülmek
eşinize Allahtan rahmet diliyorum
paylaşıma teşekkürler
sevgiler
Billur T. Phelps
Ah! Sormayın...
Böyle şeyler benim başıma gelmez sanıyor insan.
Ama öyle değilmiş meğer.
Ben hala hayret ediyorum, nasıl bir kabusun içine
düştüm böyle diye...
Başsağlığı dileğinize de gönülden teşekkürler. insan her şeye
alışıyor. Zorunda kalıyor yani...
Sevgiler,
Sevgili Billur, bu olayları yaşadığını bilerek yazıyı okumak gerçekten zor oldu. Eşinin rahmetli olduğunu bilmiyordum, çok üzüldüm. Başın sağ olsun. Bir kediyle birlikte başlayan kabus hakikatli bir kabusmuş. Hele de adliyeyle polisle işi olmayan bir insan için. Allah'tan sana anlayışlı bir savcı denk gelmiş. Ben senin kadar şanslı değildim.
Mahkemenin sonucu ne oldu? İnşallah ceza almadın. Çünkü sana isnat ettikleri suç ciddi bir suç.
O değil de birini yaraladığını iki gözümle görsem inanmam, ovuşturur tekrar bakarım.
Allah senin ve hepimizin yardımcısı olsun. Hayatta kalmak ciddi anlamda maharet gerektirir oldu dostum.
Sevgilerimle.
Billur T. Phelps
Maalesef ruh ikizimi 2015 - 31 Temmuz da kaybettim.
Buraya yine bir yazı ile nasıl gittiğini yazmıştım. Görmemişsin demek ki.
İnsan başına neler gelebileceğini asla bilemiyor işte.
Böyle bir olayı asla yaşamak istemezdim. Tamamen nezaketimin ve
vicdanımın kurbanı oldum. Hayata bakış tarzım bile değişti inan.
Yarın olacak ilk mahkeme. Av.tıma göre uzun yıllar da sürebilirmiş.
Bir bu eksikti kırgın yaşantımd :(
Aynur Engindeniz
Billur T. Phelps
Aynur'cum,
Anı yazılarımın içinde bu yazı..
Adı : BETERİN BETERİ - II
Arama kolaylık olsun diye yazdım...
http://www.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=133966
"Kapıcılar Kralı" filminin psikopat kiracısı geldi aklıma
Apartman sakinleri kapıya çıkmazlar bile
Yönetici, hakkınızda şikâyet var, çok gürültü yapıyormuşsunuz deyince
Adamın şöyle bir kapıya çıkıp, hani! Kim şikâyet ediyor, neredeler şimdi demesi vardır ya
Bir de karınızı tartaklıyormuşsunuz denince, karısının bile aaa! Kocam değil mi döver de sever de demesi yok mudur
Adam da bundan güç alarak, ne rahatsız ediyorsunuz ulan! Haneye tecavüzden şikâyetçi olayım mı şimdi diye göz dağı vermez mi?
Hani, buyur burdan yak misali durumlar...
Görünen o ki; sizin olayınızda da zeytinyağı gibi üste çıkmışlar
Böyle güzide bir hanımefendiyi bulmuşlar da bunuyor şerefsiz herifler
Acı bir olayı da konu etseniz, güne düşen bir yürek, bir emek var ser de
Kutlarım kaleminizi
Kelamınıza selam olsun benden
Allah sizi her dem kollasın dilerim...
Billur T. Phelps
"Ev alma komşu al lafı " diye boşuna dememişler..
Kim bilir ne tür yaşanmışlıklar ardından servis edilmiş bu cümle.
Güçlünün, güçsüzü ezmeye çalıştığı bir dünya da yaşıyoruz.
Artık yaşananlar da şaşmaz olduk.
Güzel bakışınıza teşekkürler ve Sevgiler,
İnsani değerlerimizi kaybetmişsiz ne desem kifayetsiz ..geçmiş olsun diyorum . bence piskolajik yardıma ihtiyacı var o şahsında . selamlar.
Billur T. Phelps
Maalesef öyle..
Onu bilmem ama ben ilk ay doktor yardımı almak durumunda kaldım.
Sürekli kabuslar görerek uyanmaktan, önümde koşturan bir çift kopuk parmak görmek yüzünden :(
Allah kimseyi bu tarz insanlarla karşılaştırmasın.
Sevgiler,
çok üzüldüm malesef böyle insanlar var kötülük eğitimle iyileşen bir hastalık değil. eğer bir avukata vb ihtiyaçınız varsa yönlendire bileceğim insanlar var. üstelik psikolojik olarak size şiddet var burada.
Billur T. Phelps
Çok teşekkür ederim.
Tabi ki bir avukata müracaat ettim. Kendimden ne kadar emin olsam da
böyle gözü kara insanlarla hukuk ancak mücadele edebilir.
Tabi eğer doğru işlerse. Zira adalete de çoğumuzun inancı kalmadı
ülkemizde.
Ne acı değil mi?
Yaşadığım önemli bir konuydu.
Kurdele takarak dikkat çekmesini sağlayan seçici kurula ve destek yorumlarınıza sonsuz teşekkürler ediyorum.
Allah kimseyi haklıyken haksız duruma düşürecek durumlarda bırakmasın. Bu her şeyden çok sıkıntı
veriyor zira.
Sevgiler, saygılar cümlenize.
Bu arada yarın benim doğum günüm. Belki Salı günü r sonuç hediye gibi olur bana... :)
Sevgili Birgül, kaşınmışsın, bulmuşsun... Bırak adam tavana vursun, sen taşınıp gideceksin şurada bir iki günde, niye kapısına gidip centilmenlik yapmaya kalkışıyorsun ki? O adamın ameliyat ettiği insanlara vah ki, vah... Sen yine de ver şunun adresini de gidip bi döveyim şunu, ben sinir oldum burada yahu... İnşallah mahkeme sonucu lehine olur... Bu özel paylaşıma teşekkürler. Saygılar
EK NOT: BEN OKUYUP YORUMLARKEN BİR DE BAKTIN KURDELEYİ TAKMIŞLAR. ONUN İÇİN DE TEBRİK ETMEK İSTEDİM...TEBRİKLER.
...
Kemnur tarafından 11/16/2015 12:06:51 AM zamanında düzenlenmiştir.
muhammed1347
Kemnur
Billur T. Phelps
Sevgili Kemal,
Beni o akşam evine indiren arkadaşım da benzeri şeyler söyledi.
"Sık sık eşine eziyet eden, bağırıp çağıran bir adamın kapısına sen niye gittin? Nezaketten ne anlar bu adam ya!! " diye..
Belki haklıydı, vursun dursun iyi de, ya o benim kapıma dayansaydı?
Ben böyle bir olasılıktan kurtulmak için yaşadım tüm bunları. Yaşanacağı varmış demek ki...
İyi bir ders oldu. Aslına bakarsan bir çok insan böyle böyle artık kimseyle irtibatta olmamaya, başkasının problemleriyle ilgilenmemeye başladı.
Birisi sokakta bir kadını dövüyor, yapma demek cesareti gösterene "sanane eşim değil mi döverim" diyebiliyor. Hatta kadını orada doğruyor, kimse bir şey yapamıyor.. Korkunç...
Sadece bu tarz insanlarla yolumuz kesşmesin diye dua edelim bundan böyle... :(
Kemnur
Of ya. Birisi İnsanlıktan bu kadar da uzuk olur mu? O hayvanı bulup iyice dövmek lazım. O kadar öfkelendim ki vallahi.
muhammed1347 tarafından 11/15/2015 11:54:12 PM zamanında düzenlenmiştir.
Billur T. Phelps
Olabiliyor maalesef...
Okumakla da adam olunmuyora güzel bir örnek.
insan bu böyle kişilerin, insani değerlerin yoğun olduğu mesleği nasıl yapabildiğine şaşıyor.
Sevgiler,
Yurdum insanı apartmanda oturmaya başlamakla köylülükten kurtulduğunu sanmak gibi yanlış bir anlayışa sahip...
Oysa yaptıkları yer değiştirmekten başka bir şey değildir...
İnsan yer değiştirmekle toplumsal tabakasını değiştirir elbette, ama o toplumun hemen her tabakasına nüfuz etmiş olan kültürden uzaklaşamaz çoğunlukla...
Kültürün niteliğini somutlayan da işte böyle olaylardır...
Akıl almaz ihmalkarlıklar, duyarsızlıklar, kabalıklar, anlayışsızlıklar, hatta saldırganlık, ikiyüzlülük, bencillik, sahtekarlık, modernizmi geç ve çarpık içselleştirmeye çalışan kültürlerin ortak özellikleridir...
İnsan kaynağı buna bağlı olduğu için, kurumlar da aynı rahatsızlıkları yansıtırlar...
Bu öyle bir vehamettir ki, cumhuriyet gibi, demokrasi gibi kişilikli bireyleri koşullayan sistemler de, Müslümanlık gibi Allah'ın insanı kendi suretinden yarattığını tebliğ eden bir din de yakasını kurtaramaz...
Ne acıdır ki, bu topraklar medeniyetler doğurmuş bir coğrafyadır...
Çözüm mü?...
Eleştirdiğimiz durumları kendimiz yaratmayalım en başta, diyelim, olsun bitsin...
Saygıyla.
Billur T. Phelps
Tesadüfen geldim sayfaya ve cevaplamamış olduğumu gördüm yorumunuz.
Geç oldu kusura bakmayın ama çok teşekkürler...
Dilerim kimse böyle tiplerle karşılaşmasın...
Saygılar,
Hayvan diyeceğim, ama Pamukta, Vegasta hayvan. Onlara haksızlık olur.
Uzun yazdım diyorsunuz. Bu büyük olay bundan daha kısa yazılamaz ki.
Bir solukta okudum. Şaşırdım. Hayret ettim.
Büyük geçmiş olsun kardeşim. Bela böyle bir şey işte...
Allah yardımcınız olsun. Canınızı sıkmayın.
Adalet yerini bulur.
Tekrar geçmiş olsun .
Selamlarımla...
Sevgili Billur, öncelikle Allah kolaylık versin.
Bazı durumlar, anlar oluyor ki haklıyken haksız duruma düşebiliyorsun. Hele bir de karşindaki insanda Allah korkusu yoksa yandın demektir.
Dilerin hakim seni iyice dinler ve kopan, koptuğu söylenen parmakların iceri değil dışarı düşmesi gerektiğini o da söyler de bu sahtekara gününü gösterir.
Adalet, diyelim ki bir gün herkese lazım...
Sevgilerimle.
Billur T. Phelps
Yok.. yok... Basar ezerdi ikisini de.
Adam da vicdan yok ki. Yüzünü bir görseydin kendisini
agresifliği her yanından akıyor. Nasıl doktorluk gibi
önemli bir mesleği icra ediyor hiç anlamış değilim.