- 880 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Oyuncak Bebekler
Gamzelerim ilgisini çekti. Ağlayarak istedi beni. Annesi ağladığı için kızdı Sırma’ya ve istediğini yapmadı. İki gün sonrada doğum günüydü. Dedesi tanıştırdı doğum gününde bizi. Beni gördüğünde öyle sevindi mutlu oldu ki... O anı hiç unutamam. Heyecan ve şaşkınlık karışıktı ifadesinde. Yeşil bir elbisesi vardı üzerinde. Elbisenin uç kısımları dantelâlarla süslüydü. Birde kafasından hiç çıkarmadığı Kontes şapkası vardı. Bir sürü hediye almıştı. Hediye paketinin birini açıyor diğerini kapatıyordu. Paketlerden birinin içinden beyaz bir gelinlik çıktı. Babasının hediyesiydi bu. O gün istediği her şey olmuştu, Sırma muyluydu.
Paylaşmayı sevmeyen biri olduğunu zamanla öğrendim. Annesi, bir gün Sırma’dan gizli gelinliğini onun arkadaşına vermişti. Kızın, sadece doğum gününde giymesi için. Fakat Sırma gelinliğini tanımıştı. O zaman kıyameti koparmış, ağlayarak kendisini yerden yere vurmuştu. Arkadaşı çıkarıp geri vermişti… Annesi, kızının yaptıklarından mahcup olmuş ama baş edememişti kızıyla. Nasıl böyle kıskanç, gözü dar paylaşmayı bilmeyen biri oldu" diye söylenip durdu… Bu olaydan sonra Sırma ile arkadaşı küstü birbirine.
Başkalarını kucağına alıp zıplattığında, kıskançlık duygularım kabarıyordu. Aniden başka biri oluyordum. Bir gün Sırma’nın anaokuluna gittik. Bir çocuk vardı. Allah’ım çok yakışıklıydı. Çocuğu görünce dilim tutuldu öylece kalakaldım. "Ah ah!" bir gözleri vardı yeşil, yeşilin en güzeli… Sırma arkadaşına doğru gidince çocukta bana yaklaştı. Önce sustum, sonra,
"şey! Sen Ebru’nun arkadaşı mısın?", diyebildim sadece.
’Evet!’, dedi ve devam etti, ’benim adım Rıfkı ya seninki’
"Bende Fincan", dedim.
’Saçların ne kadar güzel!’, dedi ay! Çok hoşuma gitti, sanırım oda benden etkilenmişti. Sonra, birden bir kız koşarak Rıfkı’yı kucakladı. Ebru’nun arkadaşı Gül’dü bu. Ben iki çift laf edebilmek için terlerde kalayım kızın biri gelsin kapsın çocuğu, çok sinir bozucu… O zaman kıskançlığı fena tattım. "Yüreğim yangın yerine" dönmüştü. Paylaşmakta asla istememiştim. Rıfkı’ydı bu, zaten Rıfkı hiç paylaşılır mıydı?
O gün ilk ve son görüşümdü onu. Sırma okula giderken götürmedi beni. Orada bir sürü arkadaşı varmış, gerek yokmuş bana. Üzgündüm. Bir daha nerede görecektim Rıfkı’yı. Uzun zaman Sırma’nın gördüğüm arkadaşlarını o sandım. Beni teselli eden Sırma ile oynamaktı.
Nuran hanımla Cezmi Bey sürekli tartışırdı. Birbirleriyle bağırarak anlaşabildiklerini sanıyorlardı. Kızlarına zararlarının dokunduğunun farkında değillerdi. Geceleri ağlayarak uyanıyordu, saklambaç oynarken saklandığı yerlerde ağlıyordu. Etkileniyordu haliyle, bir türlü mutlu edemiyordum. Öyle ki zarar veriyordu bana, kendine. Elbiselerini kesti, kolumu bacağımı çıkardı. Bir şeylerini bir yerlere gizliyor sonra unuttuğunu söylüyordu.
Cezmi Bey, Nuran Hanıma onu aldattığını itiraf edince kadın kapıyı gösterdi kocasına. Adam sustu. Kendisini savunma gereği bile duymadı. Çekti kapıyı çıktı. O günden sonra Cezmi Bey eve dönmedi. Ayrıldılar. Sırma annesiyle kaldı. Babasını terk eden annesiymiş gibi hep ona kızdı. Kendi kendine söylenirdi zaman zaman. Nuran hanımda kızını mutlu etmek ve babasının eksikliğini göstermemek için elinden geleni yaptı.
Sırma, bir gün banyo yaptırdı bana. Saçlarımı kesti bir düğüne gider gibi hazırladı beni. Sonra tuttu annesinin çeyiz sandığına koydu…
Ben oyun yaptığını filan sanmıştım. Oysa o kararını verip planını kurmuştu. Leyla’yı tercih etti… İki sokak ötede parkın yan tarafında bir vitrinde görmüştü Leyla’yı. Annesi söz vermiş ’sana Leyla’yı getireceğim’ diye.
Yıllardır çeyiz sandığının içindeyim. Yanıma yöreme baktım. Başkaları da var burada. Hele, bir tanesi var gözleri oyulmuş, kortum vallahi. Bir kere açtı sandığı, Sırma "tamam", dedim, "hapislik bitti", nerdee. Tekrar sandığa yerleştirdi. Sırma, kocaman çok güzel bir genç kız olmuştu. Yabancı gibiydik sandığı açtığında, yanında biri vardı.
’Şunları birine ver hayrına oynasın’, dedi
"Yok, olmaz ben onları çocuklarıma saklıyorum,"diye cevap verdi
Evgin Atalay
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.