- 13297 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
Şiir ve Kadın- EMILY DICKINSON
BAYAN ŞAİRLER SERİSİ…
Şiir ve Kadın
BİR KİTAP - İncelemelerim
Umutsuz bir aşkın şairi – Seçilmiş Şiirler
EMILY DICKINSON
İnsancıl Yayınları’nca 1998 yılında Anıl Meriçelli’nin adıyla yayımlanan bu kitap; Anıl Meriçelli, Ahmet Necdet, Oğuz Cebeci, Dost Körpe ve Selahattin Özpalabıyıklar’ın oluşturduğı bir çeviri işliğinde derlenmiş şiirlerden oluşuyor. Emily Dickinson’ı ve şiirini çevirenlerin sözleriyle tanıyalım.
“Amerikalı kadın şair Emily Dickinson, 1830 yılında Massachusets eyaletinde küçük bir kasabada doğdu. Kimi eleştirmenlere göre Amerikan edebiyatının en büyük, en değerli şairidir. Kimilerine göre de Yunan şairi Sappho’nun dışında, dünyada hiçbir kadın onun kadar güzel şiir yazamamıştır. Hayattayken sadece yedi şiiri yayımlanan Dickinson, elli altı yıllık ömründe tam bin yedi yüz yetmiş beş şiir yazmış. (Gelin görün ki), yakın çevresi, aynı çatı altında yaşayan annesi, babası, kız kardeşi bu gerçeğin farkına varmamış.
Dickinson, şiirde eş anlamlılığı ve yarım ayağı savundu. Yalın benzetmelerin, şiiri meydana getiren temel olduğunu gösterdi. Hayattaki küçük önemsiz ayrıntıları, büyük evrensel şiire dönüştürdü. Günlük hayatın sıradanlığını yaşadı. Gizli, gizem dolu, umutsuz bir aşk yaşadı. Yalnız yaşadığı halde, hayatı çok sevdi. Yalnızlığı ile baş başayken şiire sığındı…” Anıl Meriçelli.
“Emily Dickinson’ın ölümünden (15 Mayıs 1886) kısa bir süre sonra, kız kardeşi Lavinia ablasının odasındaki kilitli bir çekmecenin içinde, titizlikle düzenlenmiş yüzlerce şiirin varlığını keşfederek derin bir şaşkınlığa düşüyordu. Edebiyat tarihinin en ilginç “keşifleri” arasında yer alan bu olay, yaşadığı yıllarda hemen hemen hiç kimsenin tanımadığı bir şairin, kanımca 19. yüzyıl Amerikan şairlerinin en büyüğü olan Emily Dickinson’ın dünyayla tanışma sürecinin de başlangıcı olmuştur.” Oğuz Cebeci.
“Görünürde sessiz sakin bir yaşam sürdüren Dickinson’ın yaşamının en fırtınalı olayı yirmi üç yaşındayken, kırk yaşlarındaki evli bir vaiz ve şairle, Charles Wadsworth’le tanışmasıydı. Wadsworth’le bilinen anlamda bir gönül ilişkisi yaşamamış olmalarına ve birbirlerini yalnızca üç kez görmelerine karşın, ona derinden bağlandığını hissetti ve pek çok şiirinin esinini ondan aldı….” Dost Körpe.
“Çevirilerim içinde en çok iki yazarı sevdim; hatta onlara aşık oldum. İkisi de kadın: Biri bir roman ve öykü yazarı: Anna Kavgan, Öbürü de bir şair: Emily Dickinson…” Selahattin Özpalabıyıklar.
“Kız kardeşim Emily Dickinson: Yalnızlık aşk ve ölüm… Dünya şiirini kolay kolay vazgeçemeyeceği ortak temelleri oluşturuyor. Modern Amerikan şiirinin kurucularından Emily Dickinson’da Mrs. Holland’a yazdığı bir mektupta, bakınız ne demiş: ‘Ölümden ve aşktan daha büyük bir şey var mı?” Şair böyle demiş ama büyük bir tutkuyla ne ölümü araştırmaya koyulmuş, ne de aşkı; her iki duygunun da kesiştiği bir noktada yer alan insanın değişmez yazgısını, yalnızlığını ve bu yalnızlığın doğasını keşfe çıkmış, onu bir başına ve derinlemesine yaşayarak şiirine taşımış, bıkmadan usanmadan…” Ahmet Necdet.
Şimdi, okuru, kitaptan seçtiğim E. Dickinson’ın kimi şiirleri ile baş başa bırakıyorum:
Çiçeğimde gizliyorum kendimi,
Göğsünde taşıdığın, habersizce,
Beni de taşıdığından kuşku duymadan-
Ve melekler biliyor ötesini.
Çiçeğimde gizliyorum kendimi.
Vazonda soldukça,
Benim yerime hissediyorsun, kuşku duymadan
Neredeyse bir kimsesizliği.
(Çeviri; Dost Körpe)
Bir saat beklemek –uzundur-
Eğer sevgi hemen arkandaysa-
Sonsuzluğu beklemek –kısadır-
Eğer ödül Sevgiyse en sonunda-
(Ç. Selahattin Özpalabıyıklar)
Ben hiç kimseyim! Peki, sen kimsin?
Hiçkimse misin, yoksa?
Biz bir çiftiz, ağzını sıkı tut!
Bilirsin, sürerler adamı yabana.
Ne kadar üzücü, herhangi biri olmak,
Bir kurbağa gibi, çok sıradan,
Hayranlık duyan bir bataklığa
Adını söylemek hiç durmadan
(Ç. Anıl Meriçelli/Ahmet Necdet)
Deniz “Gel” dedi Dereye
Dere “Bırak büyüyeyim” dedi.
Deniz yanıtladı “O zaman bir Deniz olacaksın-
Bense bir dere istiyorum, Gel şimdi!”
(Ç. Dost Körpe)
Kalbim , unutacağız onu,
Bu gece, sen ve ben.
Ben ışığı unutayım,
Onun sıcaklığını sen.
Unuttuğun vakit, söyle bana,
Ola ki düşüncem donar.
Acele et, oyalanırken sen,
Hatırlayabilirim onu tekrar.
(Ç. Anıl Meriçelli/Ahmet Necdet)
Hatırlamak unutmaksa eğer
Hatırlamam ben;
Eğer unutmak, hatırlamaksa,
Ne kadar yakınım unutmağa!
Neşeliyse yokluğunda acı duymak
Ve yas tutmak eğlenceliyse,
Ne kadar mutludur bugün
Bunları toplayan parmaklar!
(Ç. Anıl Meriçelli)
Her esrime anının bedelini
Ödemek zorundayız acıyla
O ana uygun düşen
Hassas ve titrek orantıda.
Her sevilen saat için
Yevmiyesi az, uzun yıllar,
Acıyla yoğrulan bozuk paralar
Ve sandık dolusu gözyaşları.
(Ç. Dost Körpe)
Benim nehrim sana doğru:
Mavi deniz, selâm yok mu?
Benim nehrim cevap bekler.
Canım deniz, şefkat göster.
Kuytu yerlerden gelirim
Derecikler getiririm.
Deniz haydi,
Al git beni.
(Ç. Anıl Meriçelli/Ahmet Necdet)
Doğa sarıyı daha az kullanır
Diğer renklerden;
Günbatımlarına sakla hepsini,-
Saçıp savurarak maviyi,
Bir kadın gibi harcar kızılı,
Oysa çok az kullanır sarıyı,
Ve ancak geldiğinde yeri,
Bir aşığın sözcükleri gibi.
(Ç. Dost Körpe)
Ölene dek sarsın Güzellik beni
Güzellik acısın bana isterim
Ama bugün versem son nefesimi
Gözünün önünde öleyim derim-
(Ç. Selahattin Özpalabıyıklar)
Cenneti yukarıda hiç bulamaz
Aşağıda bulamayan.
Tanrının konutu benimkiyle yan yana
Eşyası aşktan.
(Ç. Anıl Meriçelli/Ahmet Necdet)
Okuduğum kitap incelemelerinden aktarımlarımdır.
Neslihan Yazıcılar
YORUMLAR
Ölümden ve aşktan daha büyük bir şey var mı?” Şair böyle demiş ama büyük bir tutkuyla ne ölümü araştırmaya koyulmuş, ne de aşkı; her iki duygunun da kesiştiği bir noktada yer alan insanın değişmez yazgısını, yalnızlığını ve bu yalnızlığın doğasını keşfe çıkmış, onu bir başına ve derinlemesine yaşayarak şiirine taşımış, bıkmadan usanmadan…” Ahmet Necdet.
Şimdi, okuru, kitaptan seçtiğim E. Dickinson’ın kimi şiirleri ile baş başa bırakıyorum:
Hatırlamak unutmaksa eğer
Hatırlamam ben;
Eğer unutmak, hatırlamaksa,
Ne kadar yakınım unutmağa!
Neşeliyse yokluğunda acı duymak
Ve yas tutmak eğlenceliyse,
Ne kadar mutludur bugün
Bunları toplayan parmaklar!
(Ç. Anıl Meriçelli)
bugün şu an yepyeni bir bilgiyle donandım.Şiir yazmak ve şiirle içiçe olmanın güzelliğini bir kez daha keşfettim İnsan olmanın ve insan kalabilmenin erdeminde yol almak edimlerimizden olmalı diyorum.Çok güzel bir paylaşım kutlarım.
Neslihan YAZICILAR
Esen kalın.
Şiir tadında kalın.
Bir saat beklemek –uzundur-
Eğer sevgi hemen arkandaysa-
Sonsuzluğu beklemek –kısadır-
Eğer ödül Sevgiyse en sonunda-
birkez daha anladım AŞK İKİ KİŞİLİK tir...
Neslihan YAZICILAR
Esen kalın, şiirle...
Tebrik ederim.Geleceğe umut besleyen sizler için önemli bir çalışma;belki çoğuna şiirlerin kadar çekici gelmeyebilir.Yazının suratı soğuktur ,şiir olmayınca.Güzeldi.Şair senin tanıtabildiğin kadarıyla iki önemli ayak üzerinde duruyor.1.Bildiğimiz ayrıntı.Zamanda an gibi,madde de bel ki atom gibi,Çiçekte usare olabilir.2.Tanrının konutu benimkiyle yanyana derken söylenen şu aslında.Bizim Tasavvuf edebiyatındaki,Enel Hak,Vahdedi Vücut,Hak cübbemin içindedir,İpuçlarını verdiğim bu anlayışlardan bir adım geride olmakla birlik.Tanrı insan ilişkisini,içiçelik olarak anlamaktadır.Mevlana da billurlaşan görüşe,Yunus ta billurlaşan görüşe daha yakın durmaktadır.Bana kalırsa işi çözmüş aslında.Güzeldi,neden oldun ben de yazdım.Selam,saygı.
hyazici58 tarafından 4/20/2008 9:12:27 PM zamanında düzenlenmiştir.
Neslihan YAZICILAR
Açıklayıcı yazına ayrıca teşekkürler.
sevgilerle...