"YILDIZLARA YÜRÜYORUZ YILDIZLARA*--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------" isimli şiir 14.11.2020 20:14:36 Edebiyatdefteri.com Web Zamanında Edebiyatdefteri.com Sunucularına Yüklenmiş/Güncellenmiştir.
Edebiyatdefteri.com sunucularına yüklenen veya güncellenen şiirler web zaman damgası ile işaretlenir. Web zaman damgası ile işaretlenen şiirleri sertifika zamanında yer alan bilgilere göre doğruluğunu taahhüt eder.
Detaylı Bilgi İçin Tıklayın.
YILDIZLARA YÜRÜYORUZ YILDIZLARA* (ve bir özeleştiri)
6.5.2017 10:32:12
yıldızlara yürüyoruz yıldızlara aşımız ekmeğimiz suyumuzla yaramızı gökyüzüne bastırarak çiçekler derleyerek gecenin koynunda yengiyi ve yenilgiyi sesimizle sınayarak yıldızlara yürüyoruz yıldızlara bir acıyı bir inancı bir umudu sormaya
yıldızlara yürüyoruz yıldızlara nehirlerden erken davranıyoruz onlardan hem hırçın hem de görkemli akıyoruz aşk'a ve çılgınlıklara ateşlerden geçiyoruz gece iğfal edilen tiner çocuklarından metan gazı patlamalı katliamlardan bine bölsek kendimizi ne çare döne döne geçiyoruz hümanizma cilalı vicdansızlığın yüreklerde açtığı çukurlardan
yıldızlara yürüyoruz yıldızlara burnumuzun dibinde gezerken ölüm karanfil veriyoruz arkadaşlara karanfil alıyoruz arkadaşlardan olmadık bir zamanda şenleniyoruz yarınlara türküler devrediyoruz
ey gönül verdiğimiz ömür verdiğimiz ey ey yıldızlar yıldızlar size güveniyoruz
BÜNYAMİN DURALİ
(*): Berfin Bahar, Haziran 2005, Sayı 88 -------------------------------------------------- ÖZELEŞTİRİ
Dergilerde ve antolojilerde yayımlanmış şiir ve eleştirel denemelerimi, yeniden sanal bir edebiyat ortamı niteliğindeki Edebiyat Defteri’nde yayımladığımı gören, kendisini iyi bir şair ve iyi bir öykücü olarak tanımladığım ve kimileyin sert biçimde eleştirmekle birlikte, edebi terbiyesiyle de “Edebiyat Agorası”ndaki duruşunu hakikaten farklılaştıran bir arkadaştan, bugün, bu tavrımı bütünüyle eleştiren, temelde çok haklı olduğunu düşündüğüm bir e-mektup aldım.
Mektubun en dokunaklı kesitini, size de aktarıyorum:
“Ben senin ‘şair’ duruşuna, dürüstlüğüne, o dilinden düşürmediğin etik-estetik ilkelerine, piyasa şairleriyle olan kavganın mümkün olduğunca öznellik içermeyen, egosal uzanımları olmayan salt ‘şiir’ tutkusuyla dolu bir kavga olduğuna inanmıştım. Özellikle de sanal ortamların ne şiir-dışı ortamlar olduğuna yönelik saptamalarının ne kadar yerinde olduğunu düşünürdüm, içtenlikle... Ne saflıkmış!... İhanet edilmemiş hiçbir yanımız yöremiz kalmamış meğer. Yazık!... Yazık; çünkü sevmediğimi düşündüğün şiirlerini böylesine ucuz paylaşımlara ortak ettiğini görünce gerçekten içim sızladı. Keşke demenin bir anlamı yok tabii, bu kadar zaman sonra... Bir yanılgı daha astım içime... Olsun… Benim nasıl olsa bunca ilaca rağmen sizden biri olmama olanak yok. Kendimi inatla koruyorum, bu da bana yeter… Sanal âlemdeki yolun açık olsun… Umarım en çok tıklanan, en çok puan alan sen olursun… Söylemeden edemedim yine; şimdi artık herkes gibi bile değilsin…”
Arkadaşın eleştirel tutumunu içeren ve beni bir ara kendi kendime (kendi edebiyat-anlayışıma) ihanet etmek gibi ağır bir kavramla hırpaladığı e-mektubu defalarca okudum. Okuduktan sonra, benim sanat-edebiyat dergilerinde yayımlanmış çalışmalarımı Edebiyat Defteri’nde yeniden yayımlama gerekçelerim, onunkinden “görece farklı” olsa da, sonuçta, şimdiye değin ve hâlen savunduğum ilkeleriyle çeliştiğimi irkilerek algıladım. Algılayınca da, ilkin kendimden utandım. İnsanın kendinden utanması, başkalarından utanmaktan daha ağır bir utanma diye düşündüm sonra.
Dolayısıyla, arkadaş, beni silkelerken, dipten doruğa, kuzeyden güneye, doğudan batıya, yerden göğe kadar haklıydı ve ben böylesi çok boyutlu bir utanmanın getirdiği ruh hâletinden kurtulmak ve savunduğum değer-yargılarıyla yeniden bütünleşmek için, Edebiyat Defteri’nden ebediyen çekilmeyi ve bundan böyle kendi istencimle hiçbir sanal ortamda görünmemeyi kararlaştırdım. Çünkü, yazdıklarımı tanıyan az-buçuk dikkatli herkesin fark edebileceği gibi, ben sanal edebiyat ortamlarına yönelik olarak, dergilerde epey eleştirel yazılar yazdım. O dediklerimin arkasında duruyorsam, bugünkü tavrım ne? Bugünkü tavrım doğruysa, o yazıları neden yazdım? Özcesi: “Bu ne perhiz, bu ne lâhana turşusu?” diyenleri karşılayacak, enine-boyuna bir cevabım yok. Durum böyleyken, özeleştiride bulunarak, sanal sitelerden çekilmekten başka umarım da yok.
Beni samimiyetle eleştiren o gözünü budaktan sakınmaz arkadaşa, Edebiyat Defteri’nin değerli yönetimine ve benim yayımladıklarımı beğenerek / beğenmeyerek okuyan, olumlu / olumsuz yargılarını bana bizzat bildiren / bildirmeyen herkese teşekkür ederim giderken.
Her şey gönlünüzce olsun.
Bünyamin Durali
Sitemizde daha iyi hizmet verebilmek için sitemizde çerez kullanılmaktadır.