"Öğrenilmiş Çaresizliktir Âşk -1" isimli şiir 11.12.2024 08:46:34 Edebiyatdefteri.com Web Zamanında Edebiyatdefteri.com Sunucularına Yüklenmiş/Güncellenmiştir.
Edebiyatdefteri.com sunucularına yüklenen veya güncellenen şiirler web zaman damgası ile işaretlenir. Web zaman damgası ile işaretlenen şiirleri sertifika zamanında yer alan bilgilere göre doğruluğunu taahhüt eder.
Detaylı Bilgi İçin Tıklayın.
Ben insanların yarattığı tanrıya değil, insanları yaratan Tanrı'ya inanırım. Alphonse Karr
ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİKTİR AŞK 1 -Yaradılış Mitosu-
1. Nedensellik 2. Âlemlerin var edilişi 3. Dünyanın var edilişi 4. İnsanın var edilişi 5. İnsanın dünyaya düşmesi 6. Dünyevi, benlik 7. Öğrenilmiş çaresizliktir âşk
1 Gittiğinde değil, hiç kimse yokken daha Kâlû Belâ’da ilk Yaradılış *mitosunda âd icat edilmemişken daha daha kimse değilken -yokken henüz- hepimiz henüz, *IMutlakI süre/tinde ilahi bir *‘t/öz’ iken *âşk henüz *kuramı düşmemişken zamana ilk orda -(gördüğümde seni)- başladı bu öğreti.
2 Orada *ahraz âlemlerin yaradılış suflesinde *arız ve kara’nlık bir boşlukta gök gürültüsünden yüce çok tonlu toklu sahih bir ses yok’a doğru fısıldayarak! ‘Ol.’ der. (kun fe-yekûn) Ve o, rahman ve rahim olan Rabb’in *tekvinî ile ‘Ol’uverir. ‘Ol’uverir, iki harf içinde yaşamak.
*Mükemmel sayıların IMutlak DeğerI dilince, sıfır (0)’ın ölümsüz bir anında *saf bir (1)’in yüz milyarda bire denk ‘Sanatsal *Kadim’de *sâni, son kadar uzun 6 gün 6 gece (Yunus Suresi, 3. / Sâd 71, Hac 47) -Kimin ya *muhdes, ya *sudûr dediği- Sır’rın vakfıyla Var edilir *monist bir *Tanrı Parçacığı. *Sonsuz küçüğün sonsuz büyüğe doğru uzay/ip giden sıfır boyutlu *amorf *kuarklarda tane tane kümelenir atom.
Mimari dehayla Rab’bin avuçlarında birikir sınırsız noktalı toz bulutları. maddenin (bin)bir ipliksi sicimleriyle kalp kalbe bağlanır âşk. olur ve var edilir öz’ne’den şey, şeyden cisim, cisimden âlem, her şey. (Furkan 59) âlemlerden ay, güneş ve yıldızlar ve ki -yalan- dünya.
3 Dünya, atarken kalbi ceninde, düşer ıkınan cennetin rahminden. doğar, nur topu gibi Rab’bin bir yudum nefesi ile asılı durduğu boşluktan kesilir göbek bağı.
Dünya, Gebe meleklerin emzirdiği mavi çocuk. tutulma ile *mihrine divane. italik ekseninde, *dildarine *te’vil, boynu *Şems’ine *ram. sec/dinde semahı cem eden *Celâled. döngünün d(ön)üşü. gün ve geceye üleş beş vaktin *bilâ zamanı. âşk mahlası. Tanrı’nın pi yüzü. *cennetü’l me’va. ezan yüzlü sevi. bitimin hayranlık verici biçimi. biçimin rengi. ölümün başlangıcı, mekân-ı *mihmanı yaşamın.
4 Kudretin kemalinde ‘âşk’ çekimine sebep yerin *matrut azabında, metafiziğine tozun *Sıfat-ı Mutlak‘tan misal ile bir tutam su kararak toprağa “apaçık hilkati belli belirsiz bir çiğnemde” (Hac 5) *heyuladan *arkh’edilir *nefhâ ile çamura tin. -gör eyler- önce Âd icat edilirken, -bak eyler- önce eğri kemik ile ‘âşk’ suretinde Havva yazıl’anda -kör eyler- *‘Ve Tanrı kadını yaratır.’
Mamafih, kovulmuş *merdudun, *deist bir yılan suretinde hileye dönüşen itirazı *ikâm ile cennette *iğvâ edip, Âd ve Havva’yı mukaddes ilk günahta Aden’den Sûr’üna değin İsrâfil’in, düşerken dünyaya (TİN 5) zamana ömürlenir ve rızalanır ölüme yaşam. ürperir kalbin imgesi. başlar, dünyalık. başlar, insanın büyük trajedisi. önermesinde insanın, başlar, Hiç’liğe dair varlığı, Varlık’a dair hiçliği...
5 İlk ayrılışta ırak düşüp Arafat Dağı’na dek dört yana savrulur *özgül ağırlık. ilk kayboluştan bince yıl daha ilk görmenin*tayf’ında ve telaşla saklanıp bir incir yaprağının *nikabına ilk bakışmanın çarpmasından öte *‘Var Olmanın Dayanılmaz Hafifliği’nde bağırda pare ile sürgit ile t/öz’ne, ile üryan, ile tav ve kül, ar ile *revâ/n. taş, toprak, su ile ateş, hava. özlem, elem, ayrılık, çaresizlik ile *rûberû O’nun adına, sevgi adına düşer kalplere. -Lilit’in gözleri kadar yakıcı- yüzü cennete benzer, cehennemi -âşk-.
Zatı ile *O’nluk tabanda, el ele göz göze diz dize *özdeşik kurup, alır demini sevdaya mayalı vuslat. *rassal tarihin ilk mistik heyecanında ürkek nefeslere muştulanır sesler. *‘Yedi Özgür Sanat’ın şahitliğinde *olasılığın uzayında düşer gönüllere kor. bağıl neminde dudaklardan içilir rüzgâr. her *cüzünde *teşn’olur külfet. çıplağına değerken *feno’tipin tende bulunur ilk ateş. pembe duyguların erime noktasında ısınır haz. parmakların ağır voltasında, yürünür pürüzsüz ovalar. su ve taşın âşkına harlanır istenç. göğüs göğüse sıkışır kalpler, keşfedilir yeni atlaslar. kucaklanır uyluk. avuçlarda yumulan sıcağa titrerken eller vahşi atlar gibi mahmuzlanır nefesler. dünyanın ilk açık havVa sevişmesinde gül sancısına gönüllü al’a çalar bütün pastoral renkler. mekaniğin sürtünme kuvvetiyle geçilir derin vadiler. kayalara çarpıp yankılanır şuh sesler. her öğünde, iki bedende tek aşılır üç boyutlu şehvetin dehlizleri. tek/r hücreli hazzın 1001 tonunda artar nabzı *kuantumun en pik anda tırnağını geçirip toprağın sırtına *münis bir tende *marazı zehirde şifalayarak imana gelir *i/z’afiyet. tövbesiz *hülasadan düşer özneye yüklem. analog bir nehirden kılcal derelere değin dökülür alıngan kimya. safkan bir *nüvede dizilir çok bilinmeyenli genom. hücre vezniyle âşkın hem/hâlleri birikir *hey’e. X ve Y’nin pıhtısında büyür döşte *nevil. ilk doğum sancısında günah ve *hayf ile şad olur illiyet. (Araf 189-190)
-milliyetsiz ve *zürriyetsiz- t/ürer ç/oğulun *meşrebi!..
6 Doğar ve başlar evrimiyle fıtratın. figüründe. ile ikilem. var ile yok arası. siyah ve beyaz. iyi ve kötü. güzel ve çirkin. yalan ve doğru.
Az ve çok’-da başlar kaldığı ve sürdüğü yerden insanın ve âşkın serüveni iki yarım elmanın tümü -gibi- bir tümün iki yarısı bir yarımız, bir yanımız, bir yaramız gibi. başlar bitime dek insanın yitimi, taşın, suyun, sesin, n/isyanı insanın kalabalık yalnızlığı.
7 Evveli gaipten işittiğim ve bilmezliğimi bildiğim inandığım ve söylediğim tâ! evvelden evvel *ket vurup kronik âşk *bozonuyla *kehanete koşullu çekilir acılar bahtiyar bir elmanın ekşi tadında ilk. *zâhir ve bâtından arz ve arşta mahşere dek tükenmişliğinde maşukun şah damarına sendrom takılmış *dem-ü devrana meyilli kabullenilmiş yalnızlık *“âd(ın)da” ‘La ilahe illallah’ öğrenilmiş çaresizliktir âşk!..
*Öğrenilmiş Çaresizlik Sendromu: Kişinin geçmişteki deneyimleri ve başarısız sonuçlarla karşılaşması durumunda ortaya çıkan bir ruh halidir. Bu ruh hali, süreklilik gösteren stresli durumlar gelişerek kişinin kendini etkisiz hissetmesine neden olur. Dolayısıyla kişi, çaresizlik hissettiği durumlar karşısında istese de başarı elde edemeyeceğini düşünerek hareketsiz kalma eğilimi gösterebilir. Kâlû Belâ: Allah dünyayı ve içindeki varlıkları yaratmadan evvel, öncelikle gelmiş ve gelecek bütün insanların ruhlarını yaratmıştır. *Mutlak - IMutlak DeğerI: Her şeyin tamamı. Mutlak sayılar bir gerçek sayının işaretsiz değerini verir. *Töz: Kök, asıl, özne, kendi kendisinde var olan *Âşk: İlâh / ilâhi duygu 2. Sevi, sevgili. Şiirde bu anlamlarda kullanılmıştır. *Kuram: 1. Bir olgunun doğrulanmış deney ve gözlemlere dayandırılarak açıklanmasını belirtir. 2. Bir bilim ya da sanatla ilgili ya da herhangi bir sorunu ilgilendiren ve uygulanmadıkça gerçekleşip gerçekleşemeyeceği, doğru olup olmadığı bilinemeyen düşünülerin, ilkelerin topu. 3. gözleme dayanan sanı, soyut bilgi. *Ahraz: Dilsiz ya da hem sağır hem dilsiz *Arız: Bir şeyin aslında olmayıp sonradan ortaya çıkan, doğal ya da asal olmayan. (Türkçede her zaman olmak eylemiyle birlikte kullanılır.). *Kun fe-yekûn: İslam'da inanılan Allah’ın yaratma gücüne atıfta bulunur ve tekvinî emir olarak sınıflandırılır. *Tekvinî: Yoktan var etme, oluşturma, yaratma, yaratış. *Mükemmel sayılar: Bütün pozitif tam bölenlerinin toplamının yarısı *Saf 1: boyutsuz nicelik veya bir boyutlu nicelik, hiçbir fiziksel boyutu olmayan bir niceliktir. Bundan dolayı "saf" sayıdır ve daima1boyutuna sahiptir. Medine döneminde inmiştir. 14 âyettir. Sûre, adını 4. âyette geçen “saff ” kelimesinden almıştır. Saff, sıra, dizi demektir. Sûrede başlıca, Allah yolunda cihadın fazileti konu edilmektedir. *Kadim: Başlangıcı geçmişin derinliklerinde bulunan, pek çok eskiye uzanan, öncesiz. *Sâni‘: “Yapan, sanat ve maharet çerçevesinde işleyip meydana getiren” demektir. *Muhdes: Sonradan var olan (varlık) *Sudûr: Sözlükte “doğmak, meydana çıkmak, sâdır olmak, zuhur etmek” anlamında masdar olan sudûr kelimesi felsefe terimi olarak kâinatın meydana gelişini yorumlamak üzere tasarlanan, yoktan ve hiçten yaratma (halk) inancından farklı olduğu ileri sürülen teoriyi ifade eder. Yaratma konusunda gerek felsefe gerekse de teolojik düşünce geleneğine göre iki temel bulunmaktadır. Bunlardan birisi genelde kelamcılar tarafından temsil edilen ‘zamansal (sonradan) yaratma’ iken diğeri genelde filozofların temsil ettiği ‘ezeli yaratma’ anlayışıdır. Bkz: Gazali’ye göre Yaratma. Tuncay AKGÜN *Monist: Tekçilik monizm ya da bircilik, her şeyin bir tek zorunluluğun, ilkenin, madde ve enerjiden olduğunu iddia eden veya tek bir tözden kaynaklandığını savunan felsefi görü *Tanrı Parçacığı: Higgs bozonu atom ve parçacıklara kütle kazandırdığı gibi evrenin oluşumunda rolü olan atomaltı parçacığının açıklandığı standart modelin anlaşılmasında önemli rolü vardır. *Sonsuz Küçük-Sonsuz Büyük: Matematiksel bir kavram bu sonsuz küçük (türev/integral) tanımında ise sıfırdan büyük ama herhangi bir pozitif sayıdan küçük bir sayı olarak tanımlanıyor. *Amorf: Kendine özgü bir biçimi olmayan (nesne). *Kuark: Fizikteki temel parçacıklardan biridir. Proton ve nötronlar gibi hadronları oluştururlar. *Mihri, mihr, mihir: Güneş *Dildare: Gönlün tek sahibi olan biricik sevgili *Te’vil: Dönüp varmak, dönüp gelmek *Şems: Güneş- Şems-i Tebrizî, Şiirde iki anlamıyla kullanılmıştır. *Ram/olmak: Boyun eğmek, itaat etmek, köle olmak. *Celâled: Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî *Bila: Bilenemeyen, bilinemeyen tarih, sayı, rakam *Cennetül Meva: İçinde yaşanılacak cennet, Ku’ran-da meva kelimesi ahiret cenneti ve cehennemi için de kullanılır *Mihman: Konuk *Matrut: Kovulmuş *Sıfat-ı Mutlak: Allah'ın mutlak, sonsuz ve muhit, bütün sıfatları *Heyûlâ: Âlemin ilk maddesi anlamında felsefe ve kelâm terimi. Kâinatın kendisinden meydana geldiği şey, varlığın henüz şekil almamış belirsiz hali. Terim anlamını Aristo’nun ünlü “madde-sûret” (hylomorphism) teorisine borçludur . İsrafil'in ölü kalplere can veren nefesi. TDK sözlük anlamı güzel ve latif koku olmaktadır. Diğer anlamları arasında sıcak havalarda esen rüzgar ve nefes bulunmaktadır. *Arkhe: Her şeyin temeli, başlangıcı, ilk hareket noktası. Antik yunanca bir terim İlk neden, ilk öz. *Nefhâ: Can veren nefes, *Ve Tanrı Kadını Yarattı: 1956 Fransa-İtalya ortak yapımı film. *merdud: Geri döndürülmüş, kabul edilmemiş, red olunmuş • kovulmuş *Deist: Deizm veya yaradancılık, din, peygamber veya vahiy aracı olmaksızın bireyin akıl, gözlem, sezgi gibi yollarla Tanrı'nın varlığına inanmasına dayalı bir felsefi görüş. *İkâm: Yerine, yerinde *İğva: Şaşırtma, kandırma *Özgül ağırlık: Özağırlık (veya Özgül ağırlık veya Birim hacmin ağırlığı), bir maddenin birim hacminin ağırlığına denir. Ağırlık birimi olarak genelde gr-ağırlık seçilir. *Tayf: Görüntü *Nikab: Peçe, peçelemek, örtmek kapatmak. *Var Olmanın Dayanılmaz Hafifliği: Çek asıllı Fransız romancı Milan Kundera’nın felsefi roman türündeki kitabı. *Revâ: yerinde, uygun, doğru, yaraşır, yakışır. *Revâ/n: yürüyen giden *Rûberû: Yüz yüze, birebir *o’nluk taban: O, 3. tekil şahıs 2. Matematikte sayı tabanı. *Özdeşik-Özdeşlik: 1.Özdeş olma durumu.2. Durumlar, koşullar değişse de aynı kalma, kendi kendine eşit olma, özdeş olma. 3. Matematikte özdeşlik, bilinmeyenin her değeri için doğru olan (çözüm kümesi gerçek sayılar olan) açık eşitliklerdir. *Yedi Özgür Sanat: Antikçağ okul ve eğitim dünyasında Felsefenin merkezde olduğu gramer, mantık, retorik, aritmetik, geometri müzik, gökbilim alanlarında eğitim bölümleri. *Olasılık: Olasılık ve olabilirlik, kavramları mantık, matematik ve metafizik açıdan incelendi. *Rassal değişken: Sezgi yoluyla anlaşılan şans kavramı, soyutlaştırarak teorik matematik analiz alanına sokulmuş ve bu geliştirilen matematik kavram ile ve olasılık kuramı olasılık kuramı ve matematiksel istatiğin temeli kurulmuştur. *Cüz: 1. bütünü oluşturan bölümlerden her biri. 2. Kuran’ın otuz bölümünden her birine verilen ad. *Teşn’olmak: Susamak, susamış. Divan şairleri tarafından, mecazen ''özlemek, hasret çekmek'' anlamında kullanılmıştır. Teşne-dil ise yüreği susamış, özleyen, yol gözleyen demektir. *Fenotip: Genetik (genotip) ve çevresel etkenlerin yarattığı özelliklerin canlının dış görünüşündeki yansıması. *Kuantum: Atom altı parçacıkları inceleyen bir temel fizik dalıdır. Fizikte kuantum, bir etkileşime dahil olan herhangi bir fiziksel varlığın minimum miktarıdır. *Münis: Cana yakın, yumuşak, uyumlu, uysal, uygun. *Maraz: hastalıklı, kötü, fena, kem *İzafi: Bağıl bağıntılı göreceli *Hülasa: Öz *Analog: Zamana göre değişen başka bir türden niceliği temsil edip kendisi de zaman göre değişen ve sürekli bir özellik gösteren veridir. Analog, kökenlerinin benzer olmasına gerek olmaksızın aynı görevi gören organlar. *Nüve: Öz, çekirdek *Hey: Şiirde, insan, kişi anlamında kullanılmıştır. *Nevil: Renk, parlaklık biçim, renklilik, *Hayf: Yazık, ilenç. *Zürriyet: Soy, sop, döl. *Meşrep: Yaradılış, davranış biçimi, huy *Zâhir ve bâtın: zâhir= şu gördüğümüz âlem ve onda cereyan edenlerdir. bâtın= hepimizin iç âlemi; aklı, kalbi, zihnidir. Kuralımız şudur: zâhir ile bâtın iki ayrı denizdir. *Ket vurmak: Bir şeyin gerçekleşmesine ya da yeni bir bilginin öğrenilmesine engel olmak demektir. Psikolojide ket vurma eylemi, istemsiz bir şekilde gerçekleştirilir. *Bozon: kuvvet taşıyıcı parçacıklardır. *Âd’ında: Şiirde 1. İsim, isimde, isminde 2. Hz Âdem, ilk insan anlamlarında kullanılmıştır. *Dem-ü devran: Sufiler ve tarikat mensupları için zikir ile vecde gelme zamanı.
Sitemizde daha iyi hizmet verebilmek için sitemizde çerez kullanılmaktadır.