"Vay Arkadaş" isimli şiir 23.6.2024 23:47:48 Edebiyatdefteri.com Web Zamanında Edebiyatdefteri.com Sunucularına Yüklenmiş/Güncellenmiştir.
Edebiyatdefteri.com sunucularına yüklenen veya güncellenen şiirler web zaman damgası ile işaretlenir. Web zaman damgası ile işaretlenen şiirleri sertifika zamanında yer alan bilgilere göre doğruluğunu taahhüt eder.
Detaylı Bilgi İçin Tıklayın.
Vay arkadaş, oy arkadaş, oy… Dedem Korkut öleli kaç güneş doğdu battı Kaç yaşındayım ben Köroğlu sürgün göreli Dadaloğlu kılıçtan geçireli Yakılalı Madımak Vay arkadaş vay... Kaç yaşındayım ben
Kaygusuz’un bir kazı vardı kaynamıyordu Kazak Abdal, “Ormanda büyüyen adam azgını”na kızıyordu Mevlana kaçıyordu yobazlardan, kendi yolunu çiziyordu Yunus, deli gibi aşkı arıyordu Vay arkadaş, vay… Aşık Veysel, “Uzun ince bir yolu” tarif ediyordu Ben Dertli gibi dert çekiyordum geceler boyu
Bir gece Mançurya’da avlıyordum geyikleri Diğer gün Demir Kapı’da uyanıyordum Ne buz diyarı kaldı ne çöl diyarı Hazar Denizi’ne dökülen ırmaklarda atımı suluyordum Belki de Anadolu’yu yağmalıyordum yavaş yavaş Umut ekiyordum korku biçiyordum
Kızıldeniz falan ikiye ayrılmamıştı daha Çin Seddine ilk taş bile konulmamıştı Kuyruklu bir yıldız düşüyordu Tanrı Dağı’na Demir yüklü… Demiri erittim sonra Yani belki… Vay arkadaş, kaç yaşındayım ben
Nuh’un hikâyesini ben uydurmuştum Diyar diyar üfledim tozunu İsa’yı da çarmıha ben gerdim Koç oldum gökten indim belki de İbrahim'e Musa’ya On Emri ben yazdırdım Muhammed’in ben yıkadım kalbini Lakin onlar başka bir tür gibiydi, biraz vahşi.. Yani belki.. Biraz da yahşi.. Vay arkadaş, vay… Kaç yaşındayım ben
Mete Han benim otağımda büyüdü Cengiz ile birleştiyordum boyları Timur’un ben sarmıştım topal bacağını Yavuz’a var git sefer eyle dedim Daha da önce Atila’ya hayaller gördüren bendim Yani belki
Roma’yı yıkan ben Mısır’a taht kuran da İstanbul’u sardım büyüttüm bir zaman Ankara’nın on binler yıl evvel tapu kaydını vermiştim Atatürk’e Vay arkadaş vay… Kaç yaşındayım ben, kaç…
Bir müddet bunaldım Aslı’nın dizine koydum başımı Safiye’nin saçlarını okşadım Beatris’in ellerini tuttum Sevilay’ın gözlerinde uyandım sonra Deli miyim ne Kaç yaşındayım ben, vay arkadaş vay..
Yaylaklarda kaldım uzun süre Köyler kurdum milletime ulusuma insanıma Çok kan döktüm çok da yara sardım Ne kurt kaçabildi okumdan ne aslan ne tavşan Kekliklerle ötüştüm bir zaman Ebabilleri pişirdim çoban ateşinde Nice çam devirdim meşe kestim Köknar kökledim ahlat törpüledim Vay arkadaş, kaç yaşındayım ben, kaç…
Kaç bayrak sancak devirdim Kaç bayrak sancak değiştirdim Saymadım saymam da Yıldızlar oldu dostlarım Rüzgârlar oldu yoldaşım candaşım Derin göllerde serinledim Koyaklara sakladım sırlarımı
Canım sıkkın olduğu zamanlarda Kayalara resim yaptım Hikâyeler kazıdım koca taşlara Oraya seslendim buraya seslendim Okşadım bir zaman da Tuna boyunda Selvi Ağaçlarının yapraklarını Aladağlara ben verdim ismini Karalık Dağları, Torosları, Kaçkarları, Kafkasları avlak eyledim Duruldum Akdeniz Kıyılarında Yâd edildim daim bir su başında Dut ağacından saz yaptım Ceviz ağacından sandık Kızılcıkla kekikle sardım yaralarımı Gönül yarasını bir türlü dindiremedim arkadaş.. Vay arkadaş, vay.. Kaç yaşındayım ben, kaç…
Sitemizde daha iyi hizmet verebilmek için sitemizde çerez kullanılmaktadır.