"UYUŞTURULMUŞ DÜNYA" isimli şiir 23.4.2024 09:26:53 Edebiyatdefteri.com Web Zamanında Edebiyatdefteri.com Sunucularına Yüklenmiş/Güncellenmiştir.
Edebiyatdefteri.com sunucularına yüklenen veya güncellenen şiirler web zaman damgası ile işaretlenir. Web zaman damgası ile işaretlenen şiirleri sertifika zamanında yer alan bilgilere göre doğruluğunu taahhüt eder.
Detaylı Bilgi İçin Tıklayın.
Kendimi bildim bileli hiç bu kadar çaresizlik hissetmedim. Ne ağlamak geliyor içimden ne feryat etmek ne de sessizliğin içinde kahrolmak.
Hani şair diyor ya
Öyle bir yerdesin ki Ne bir adım ileri gidebilirsin Ne de bir adım geri Ne de olduğun yerde durabilirsin.. tam da bu duyguların pat halindeyiz.
Çaresizliğimi kendimde bırakamıyorum. Belki de kendime bir ayna arıyorum içimdeki feryadımı ve çaresizliğimi bana aksettirecek bir ayna. Belki de bunun için yazıyorum. Belki de benim gibi çaresizlik içinde kahrolan insanların duygularıyla buluşmak için yazıyorum.
Belki yazılarımdaki bir kıvılcım bir büyük ateşi tutuşturur diye umutla koşuyor her gün ve her saniye bir çıkış arıyorum.
8 milyonluk İs**railin 2 milyarlık islam aleminin bütün itibarını, bütün haysiyetini bütün şerefini yerli bir etmiş olmasının ağır manzarasını dehşetle izliyorum.
Aynı gemide olmanın utancını yaşıyor ve bu evrende kaçacak bir yer bulamıyorum.
Düşüncelerimi kendime de saklayamıyorum Çünkü her biri bana ağır geliyor.
Ben dünya insanlığı.için bir şey söyleme yetkisine haiz değilim.
O, dünyanın kendi vicdanıdır. Ama aynı dine mensup iki milyarlık insanın böyle bir zulüm ve katliam halinde hala gülüp eğlenebiliyor ve zevk ve Safa içinde yaşayabiliyorsa bunun adını koymanın buna bir izahat getirmenin güçlüğü içinde kahrolmaktan kendimi kurtaramıyorum.
Bu durumu aklı ve vicdanı olan insanlara anlatmanın ne kadar zor olduğunu anlatmak istiyorum.
Şöyle düşünün dünyanın herhangi bir yerinde budistlerin katledildiğini, hintliler böyle mi yapardı?
Ya da dünyanın herhangi bir yerinde Çinlilerin zulüm altında olduğunu düşünün Çinliler böyle mi yapardı?
Ya da dünyanın herhangi bir yerinde bir grup ingilize zulüm edildiğini düşünelim İngiltere böyle mi davranırdı?
İngiltere nasıl davranacaksa bizim o şekilde davranmadığımız her eylemin içinden geçtiğimiz her gün ve her saat bizim için bir zuldür ve zillettir.
Orada yaşayan bir çocuk olduğunuzu orada yaşayan bir yaşlı olduğunuzu O toprakta yaşayan bir kadın olduğunuzu bir düşünün.
Bu dünya ve bu Müslümanlar hakkında nasıl bir düşünceye sahip olursunuz.? Yarın huzuru mahşerde bu müslümanların Müslüman olduğuna şahitlik edebilir misiniz. Şöyle demez miydiniz Ya rabbi bunlar müslümansa biz neyiz Bunlar müslümansa Biz niye zulüm altındayız.
Huzuru mahşerde onların feryatları karşısında gerçekten hesabı Allah'a verebileceğinzi mi düşünüyoruz?
Ne sabrı biliyoruz ne Şükrü biliyoruz ne de duayı biliyoruz. Her grup kendini bir şekilde avutmakla ve kandırmakla meşgul .
Hiçbir olay ,hiçbir söz, hiçbir düşünce akmaya devam eden bu kanın karşısındaki çaresizliğimizi anlatmaya kifayet etmez.
Ben kendi adıma bu çağda yaşadığım için gerçekten hicap duyuyorum utanç içinde kahroluyorum .
Şundan emin olabilirsiniz 2 milyarlık İslam alimi içinde Fili**stin meselesine günün 24 saatin içinde bir dakika bile zaman ayırmayan ve bu meseleyi aklına getirmeyen milyonlar var.
Bunun yanında bu zulmü durdurmak için gece gündüz çırpınan 10 binler de var
Ama ne Hikmet ki hiçbir çaremiz hiçbir düşüncemiz hiçbir eylemimiz ya da hiçbir sözümüz bu rezaleti bu kepazeliği bu şerefsizliği durdurmaya yetmiyor.
Bizler sonucu sadece Allah'tan bekliyoruz ona dua ederek bu kan ve gözyaşının sona ermesini bekliyoruz.
Peki hakkıyla dua edebiliyor muyuz duanın nasıl yapılması gerektiğini biliyor muyuz fiili dua olmadan kavli duanın ne kadar sonuca odaklı olacağını biliyor muyuz.?
Her insanın önce kendi potansiyelini yeteneklerini mesleğini ve yaptığı işi düşünerek bu uğurda neler yapabileceğini hesaba katıyor mu acaba?
Hani Ku**düs'ün fethinden önce bir marangoz bir mihrap yapmış ve Ben bir marangozum ve benim elimden bu geliyor ben Ku**düs fethedildiğinde oraya yerleştirmek üzere bir mihrap yaptım gerisi İslam aleminin der.
Her insan önce ne yaptığını ve nasıl bir potansiyele sahip olduğunuı ve Fili**stinli kardeşlerimiz için neler yapabileceğini bir düşünsün
Her günün 24 saatinin içinde bir saat değil sadece 10 dakika düşünsün 10 dakika içinde orada inim inim inleyen çocukların feryatlarını kulaklarında ve zihninde hissetsin onlar için neler yapabileceğimizi ya da onlar için kılını kıpırdatmayan insanlara nasıl destek olduğunu düşünsün.
Belki verdiği desteği çektiğinde bir şeylerin değişebileceğini farkına varır diye düşünüyorum.
Hani Mehmet Akif diyor ya İlahi, kimsesizlikten bunaldım, aşina yok mu? Vatansız, hümansız bir garibim... Mülteca yok mu? Bütün yokluk mu her yer? Bari bir "Yok!" der seda yokmu?
Mehmet Akif Belki de bilmeden bugünkü duygularımıza tercüman olmuş..
Şimdi sizlere bir soru soruyorum İsr**ail'in fili**stini işgalinden itibaren hayatınızda ne değişti?
Harcamalarınızda ne değişti?
Tasarruflarınızda ne değişti?
Eylemlerinizden ne değişti?
Söylemlerinizde ne değişti? Her gün Fili**stin için yaptığınız tek bir eylem var mı Eğer bu sorunun cevabı olumsuz ise Fil**istin de akan kanın sebebini başka bir yerde aramanıza gerek yoktur sanırım.
Yazımı Mehmet Akif'in şiiriyle bitirmek istiyorum [ YOK MU?...
Geçenler varsa İslam'ın şu çiğnenmiş diyarından; Şu yüz binlerce yurdun kanlı, zairsiz mezarından; Yürekler parçalar bir nevha dinler reh-güzarından. Bu matem, kim bilir, kaç münkesir kalbin gubarından Huruş etmekte, son ümmidinin son inkisarından?
Evet, son inkisarından ki yoktur cebrin imkanı: Batıp gitmiş nazarlar beklemekten fecr-i nazanı! Nasıl, ey yolcu, bin lanet gelip ezmez ki vicdanı Dudaklar, çak çak olmuş, içerken zehr-i husranı, Uzaktan baktı -koşmak nerde!- milyonlarca yaranı.
Bu ıssız aşiyanlar bir zaman candan muazzezdi! Bu damlar böyle baykuş seslerinden çın çın ötmezdi! Bu kurbağalar seken vadide ceylanlar koşup gezdi! Şu coşmuş, ağlayan ırmak ne handan gölgeler sezdi! Bütün maziyi bir tufan, fakat hep boğdu, hep ezdi.
Vefasız yurd! Öz evladın için olsun, vefa yok mu? Neden kalbin kararmış? Bin ocaktan bir ziya yok mu? İlahi, kimsesizlikten bunaldım, aşina yok mu? Vatansız, hümansız bir garibim... Mülteca yok mu? Bütün yokluk mu her yer? Bari bir "Yok!" der seda yokmu?
Gitme, ey yolcu, beraber oturup ağlaşalım: Elemim bir yüreğin karı değil, paylaşalım! Ne yapıp ye'simi kahreyliyeyim, bilmem ki? Öyle dehşetli muhitimde dönen matem ki!... Ah! Karşımda vatan namına bir kabristan Yatıyor şimdi... Nasıl yerlere geçmez insan? Şu mezarlar ki uzanmış gidiyor, ey yolcu, Nereden başladı yükselmeye, bak, nerede ucu! Bu ne hicran-ı müebbed, bu ne hüsran-ı mübin... Ezilir ruh-u sema, parçalanır kalb-i zemin! Azıcık kurcala toprakları, seyret ne çıkar: Dipçik altında ezilmiş, parçalanmış kafalar! Bereden rengi reng-i hüviyetleri uçmuş yüzler! Kimbilir hangi şenaatle oyulmuş gözler! "Medeniyet" denilen vahşete lanetler eder, Nice yekpare kesilmiş de sırıtmış dişler! Süngülenmiş, kanı donmuş, nice binlerle beden! Nice başlar, nice kollar ki cuda cisminden! Beşiğinden alınıp parçalanan mahlukat! Sonra, namusuna kurban edilen bunca hayat! Bembeyaz saçları katranlara batmış dedeler! Göğsü baltayla kırılmış memesiz valideler! Teki binlerce kesik gövdeye ait kümeler: Saç, kulak, el, çene, parmak...Bütün enkaaz-ı beşer! Bakalım, yavrusu uğrar mı, deyip, karnından, Canavarlar gibi şişlerde kızarmış nice can! işte bunlar o felaket-zedelerdir ki, düşün, Kurumuş ot gibi doğrandı bıçaklarla bütün! Müslümanlıkları biçarelerin öyle büyük Bir cinayet ki: cezalar ona nisbetle küçük! Ey, bu toprakta birer na'ş-ı perişan bırakıp Yükselen mevkib-i ervah! Sakın arza bakıp Sanmayın: şevk-ı şehadetle coşan bir kan var... Bizde leşten daha hissiz, daha kokmuş can var! Bakmayın, hem tükürün çehre-i murdarımıza! Tükürün: belki biraz duygu gelir arımıza! Tükürün cephe-i lakaydına Şarkın, tükürün! Kuşkulansın, görelim, gayreti halkın, tükürün! Tükürün, milleti alçakça vuran darbelere! Tükürün onlara alkış dağıtan kahpelere! Tükürün Ehl-i Salibin o hayasız yüzüne! Tükürün, onların asla güvenilmez sözüne! Medeniyyet denilen maskara mahluku görün: Tükürün maskeli vicdanına asrın, tükürün! Hele i'lanı zamanında şu mel'un harbin, "Bize efkar-ı umumiyyesi lazım Garbın; O da Allah'ı bırakmakla olur" herzesini Halka iman gibi telkin ile, dinin sesini Susturan aptalın idrakine bol bol tükürün!... Yine hicran ile çılgınlığım üstümde bugün... Bana vahdet gibi bir yar-ı müsaid lazım! Artık, ey yolcu bırak... Ben, yalnız ağlıyayım!
Mehmet Akif ERSOY (SAFAHAT:III. KİTAP HAKKIN SESLERİ)
Sitemizde daha iyi hizmet verebilmek için sitemizde çerez kullanılmaktadır.