"Sakar Kazma (ÖYKÜ)" isimli şiir 28.5.2024 15:53:49 Edebiyatdefteri.com Web Zamanında Edebiyatdefteri.com Sunucularına Yüklenmiş/Güncellenmiştir.
Edebiyatdefteri.com sunucularına yüklenen veya güncellenen şiirler web zaman damgası ile işaretlenir. Web zaman damgası ile işaretlenen şiirleri sertifika zamanında yer alan bilgilere göre doğruluğunu taahhüt eder.
Detaylı Bilgi İçin Tıklayın.
Kazma aşağı kazma yukarı desem kim ne anlar. Bilirler ki kazma sert zemini eşeler kazar. Birileri der ki bunu bilmeyecek ne var ! Öyle bir ucu sivri, diğer ucu keski, bilinen kazmalardan değil bu Kazma. Düşünen, konuşan, verilen evrakı bir aşağı bir yukarı götürüp getiren, ortalığı temizleyen amirlerine çay servis eden. Hani var ya bir baltaya sap olan gibi kazmaya sap olan cinsten biri Kazma. ..........
Fabrikaların birinde misafirhane görevlisi olarak vardiya usulü çalışan enine boyuna çam yarması gibi cüsseli, korkutucu görünüşüne rağmen yüreği pamuk kadar yumuşak, düzgün karakterli görevini aksatmadan yapan hizmetlilerden. İlk okul üçten terk olmasına rağmen azmederek ilk ve ortayı dışarıdan bitirip, lise bitirme sınavlarına hazırlanan, hedefte üniversiteyi okuyup fabrikaya müdür olmayı hedefleyen, sekiz baş nüfusa bakan fedakar bir köy çocuğu Kazma. ............ İnşaat ve montaj zamanlarında fabrikada görevli bulunduğumuz dönemlerden beri tanırım Kazmayı. Onun işi, gündüz ve gece nöbetlerinde gelen, gidenlerin kaydını tutmak, kalıcı misafirlere sabah kahvaltısı hazırlamak, akşamları çay kahve servisi yapmak boş kaldığında ders çalışmak. ............
Misafirhanede hizmetli olması hasebiyle, merkezden görevli gelenlerin çoğu tanır kazmayı. Yine fabrikada görevli olduğum bir günün akşamında, sabah erken uyandırması, kahvaltı hazırlaması için tembihlemiştim. Sabah kahvaltı salonuna geçtiğimde kahvaltı masası hazırlanmıştı. Porselen demlikten çay servisi yapıp geri çekilirken ayağı takıldı ve tökezledi. Gördüğümü fark edince özür diledi, aldırmamasını söyledim. Sakarlığımı mazur görün dedi geri geri çekildi.
O gün fabrikada işlerimi erken bitirmiştim. Fabrika müdürü ve diğer yardımcılarla birlikte memur lokantasında akşam yemeği yedik. Akşam çayı için birlikte yemekhanenin karşısında bulunan misafirhaneye geçtik. Kazma bizleri kapıda karşıladı, misafir salonuna geçtik. Çayın hazır olup olmadığını sordu müdür bey, hazır efendim dedi. Biraz sonra elinde çay tepsisiyle salona girdi. Müdür beyin çayını sehpa üzerine koyarken avuç ayası üzerinde tuttuğu çay tepsisi elinden kayıp sehpa üzerine devrildi. Çaylar dökülmüş cam kırıkları halının üzerine saçılmıştı. O, dağ gibi iri cüsseli adam mahcuptu, gözlerinde hüzün dondu kaldı. Kimsenin yüzüne bakamayacak kadar üzgün olduğu belliydi. Sadece müdür beyin gözlerine yalvarırcasına bakıyordu. Sanki ne olur efendim beni işten çıkarmayın, dört çocuğumla ne yaparım sonra, beni affedin diyor gibiydi. Müdür bey Kazmanın sakarlığını pişkinliğe verip fazla üzülmemesi için kahkaha atarak güldü, hay Allah bizi güldürdün Allah da seni güldürsün dedi, bizler de ortamı yumuşatmak için hep beraber güldük. Üzülme Kazma dedi müdür bey, adın Kazma soy adın Sakar oldukça sana kimse kızamaz, kızan olsa da buna müsaade etmeyiz öyle değil mi arkadaşlar dedi yanına çağırdı. Yaklaşınca başını eğdi iki eliyle ensesinden çekip okşadı. Git şimdi çayımızı tazele dedi. Zaten temizlik işlerine bakanlar ortalığı anında temizlemişlerdi. Bir müddet sonra karşıda bulunan memur lokantasından çağrılan işin ehli garson, çay tepsisiyle içeri girdi kazma da arkasındaydı. Çaylar içildikten sonra müdür bey diğer çalışanlarla birlikte iyi akşamlar dileyerek misafirhaneden ayrıldı.
Merkez ve diğer fabrikalardan ara sıra görevli gelenler misafirhanede konakladıkları, dışarıdan misafir alınmadığı için genellikle tenha olurdu. Yemekten sonra televizyon salonunda Kazma ile baş başa kalmıştık. Çay taze yeni demledim içelim dedi. Getirdiği çayı tepsisiyle birlikte sehpaya koydu. Otur konuşalım başka türlü zaman geçmiyor dedim. Sırayla köyünü, ailesini, çocuklarını sordum, mahcup bir tavırla sorduklarımı cevapladı.
Adının Hüseyin olduğunu biliyordum, ama kimse ismiyle hitap etmiyordu. Niye kazma dediklerini sordum.
- Tel örgünün berisinde görünen şu köy var ya ben o köydenim. Ailecek çiftçilik yaparız, arazilerimizin bir kısmı kamulaştırılıp tel örgüyle çevrilince, fabrika yapılacağını öğrendik sevindik. İnşaata ne zaman başlanacağını merak ettik. Yıl sonuna doğru şantiye barakaları kuruldu iş makineleri çalışmaya başladı sevindik. Muhtar şantiyeye işçi alınacağı haberini kaymakamlıktan öğrenmiş bizlere duyurdu. Duyar duymaz köyümüzde ve yakın köylerde ne kadar işsiz genç varsa müracaat ettik. bir kaç hafta sonra işe alındığımızı bildirdiler. İstenen evrakları tamamlayıp muhaberata teslim ettik ve kısa sürede işe başlattırıldı. Beni inşaat servisine verdiler. Evrak getir götür, temizlik işlerini yap dediler. Sabahları masaların üzerinin tozunu alıyor, yerleri paspaslıyor, mesai başladığında da personele çay servisi yapıyordum. Bir kaç sene şantiye barakalarında böyle çalıştık, sonra çoğu binalar tamamlanınca, diğer birimlerle birlikte biz de yeni ofis binasında ki yerimize taşındık.
Fabrika işletmeye alındığında muvakkat işçilerden bir kısmımız ve torpilliler imtihanla kadroya geçtiler, tabi olarak maaşları da arttı. Benim tahsilim ve mesleğim ve torpilim olmadığı için kadro alamadım muvakkat kaldım. Dokuz ay çalıştım kışa doğru çıkarıldım. Çalışmadığım dönemde esnafa yaptığım borcu çalıştığım dönemlerde zorlanarak ödedim. Bayağı geçim sıkıntısı çekiyordum. Elime üç beş kuruş geçince köyde adım sanım duyulur oldu. İstediğim kızı ikiletmeden verdiler evlenip onunla mutlu oldum. Bu gördüğün Kazmanın şimdi dört çocuğu kalabalık bir ailesi var efendim. Allah'ıma Nasıl şükretmem binlerce şükürler olsun. İnşaat servisinde bir mühendis ağabeyim ilkokulu bitirmem için beni teşvik etti, onun sayesinde ilk okulu bitirdim. Bu hızla zaman içerisinde orta okulu da bitirdim. Ortayı bitirdiğim yıl beni inşaat servisinden alıp misafirhaneye verdiler. Kısa sürede işime alıştım, doktor gibi beyaz önlük giyinmem, memur gibi masaya oturup kayıt yapmam, telefonla amirlerin talimatını almam, gelen misafirlerin adam yerine koyması var ya ! Vallahi ne yalan söyleyeyim beni gururlandırıyordu. Bu arada gece nöbetimde zamanım bol oluyordu. Amirimin sayesinde dışarıdan liseye devam ettim. Bu yıl bitirip üniversite imtihanına gireceğim. İnşallah iyi bir bölümü kazanırım.
Sorduğunuz sorunun cevabını unuttuğumu sanmayın, unutmadım biraz konuyu dağıtıp eski günlerime döndüm özür dilerim. Önce sakarlığım sonra kazma hikayem sayesinde kadro aldım. Bana kadro veren genel müdürümüze buradan sonsuz teşekkürler ediyorum, ona ömür boyu minnettar olacağım. O günlere dönüp anlatayım efendim;
Fabrika işletmeye alındığından bir kaç yıl sonra merkezden teftiş için genel müdürümüzün fabrikamızı ziyaret edeceği haberi geldi. Tüm fabrika çalışanları,ofis ve mıntıka temizliğine giriştik. Yol tamirleri yapıldı, yol levhaları, yol çizgileri, çöp tenekeleri, bordür taşları boyandı. Misafirhanede tüm perdeler yıkandı, koltuklar yerler silindi, banyolar temizlendi kolonya tıraş takımı, en kaliteli markalardan nevresim, bornoz, havlular yenilendi. Misafir salonunun mozaik yer kaplaması üzerine ahşap parke döşendi.
Sonunda beklenen oldu. Genel müdürümüzün yolda olduğu haberini alan fabrika müdürü ve yardımcıları şehir girişinde karşıladılar. Genel müdür kendisi için tahsisli olan birinci katta bulunan süit odada ağırlandı. Zatıalilerine hizmette bulunacağım için beni de donatmayı ihmal etmediler. Takım elbise, beyaz gömlek, kravat, beyaz iş önlüğümü, ayakkabımı yenilediler. O güne kadar hiç genel müdür görmemiştim. Yoğun hazırlık yaptıkları için midir nedir bilmem, yüz yüze geleceğimden heyecanlanmış bayağı korkmuştum. Meğer öyle değilmiş, mütevazı adam gibi adammış efendim.
Genel müdür istirahate çekilinceye kadar fabrika müdürü ve yardımcıları eşleriyle beraber misafir salonunda beklediler. Allah'tan o ana kadar sakarlık yapıp hizmette kusur etmedim.
Sabah erken saatlerde yine fabrika müdürü ve yardımcıları misafirhaneye geldiler, salonunda genel müdürün kahvaltıya inmesini beklediler. Biraz sonra salona giren genel müdürü ayakta karşıladılar. Selamlaştıktan sonra kahvaltı masasına geçtiler. Fabrika müdür servisi başlatmamı gözüyle işmar etti. Gümüş tepsi üzerine kristal çay bardaklarını gümüş kaşıkları gümüş şekerliği koydum. Heyecanımı yenmem için kendimi kırk kere tembihledim. Kazma salona parke döşendi giriş ile salon arasında yükseklik farkı var sakın takılıp düşmeyesin diye. Servise çıkmadan heyecanımı yatıştırmak için duamı ettim ama yine de yenemedim. Dolu tepsiyle mutfaktan salona geçerken girişteki yükseklik farkını unutmamla, kahvaltı masasına doğru uzanmam bir oldu. Her şeyi berbat etmiştim. Fabrika müdürü Kazma ne yaptın dercesine gözlerini belertirken bana yiyecek gibi baktığını gördüm. Oradakiler donup kalmıştı.
Genel müdür yerinden kalktı bana doğru geldi beni yerden kaldırdı. Berbat ettiğim yarım kalan kahvaltı lokantadan takviye ile tamamlandı. Kovulmaya hazır, beklerken içeriden haber geldi. Genel müdür seni istiyor dediler. Korku ve panikle genel müdürün huzuruna çıktım. Fabrika müdürü ve yardımcıları ters, ters ne yaptın sen dercesine bakıyorlardı. Genel müdür tebessümlü bir tavırla geçmiş olsun evladım üzülme olur böyle şeyler aldırma dedi. Dikkatimi çekti sana neden Kazma diyorlar senin adın yok mu diye sordu. – Adım Hüseyin efendim. Soyadım Kazma olduğu için Kazma diyorlar dedim. - Niye Kazma büyüklerin başka soyadı bulamamışlar mı ! – O yıllar köylük yerinde, köylü lakapla anılırmış, soyadı nedir bilmezlermiş ki genel müdürüm. Soyadı kanunu çıktığında köylü sormuş nası bir isim alalım diye. Nüfus memuru köylüye akıl vermiş, taş, toprak, çiçek, dağ, tepe, aklınıza ne gelirse buna benzer olanları soyadı olarak yazabilirsiniz demişler. İlk müracaat edenler bu isimleri soyadı olarak kapışmışlar, sona kalanlar da tırmık, bel, kürek, yaba, saban, çekiç, keser ne varsa onu almış. En son dedem gitmiş münasip bir soyad bulamayınca nüfus memuru, emmi senin soy adın da '' Kazma'' olsun demiş. Sakar oluşuma gelince bir işi doğru dürüst yapamadığımdan, kırıp döktüğümden öyle diyorlar genel müdürüm. Hizmet içi eğitim almadığım için beceremiyorum, eğitim almış olsaydım böyle olmazdı efendim. - Evli misin çocuğun var mı? - Evliyim elini öper iki oğlum iki de kızım var genel müdürüm. - Ne zamandır, hangi vasıfla çalışıyorsun. – Altı yıl oldu genel müdürüm, bu arada ilkokul üç den terkim ilk okulu, orta okulu bitirdim bu yıl da kısmet olursa liseyi bitirip üniversite imtihanına gireceğim. şu anda muvakkat işçiyim, daimi olmadığım için kadro alamadım genel müdürüm. .................. Genel müdürün başımdan aşağı beni süzdüğünü gördüm efendim. Göz göze geldiğimizde tebessümle göz kırpar gibi yaptı ve Kazma sana beklediğin kadroyu vereceğim dedi, sanki uçacak gibi oldum efendim.
Genel müdür fabrika müdürüne dönerek Sakar Kazma'nın kadro yazısını gönder dedi. Sonunda Hüseyin Kazma, sakarlığı ve kazmalığı sayesinde kadroyu aldı hayatını kurtardı ve bir kazmaya sap oldu. Yoksa dört çocukla ne yapardım bir düşünsenize efendim. ............ Aradan on beş yıl geçmiş, benim de emekliliğimin beşinci yılıydı. Eğe kıyılarındaki evimde tatilimi geçirmek için yola çıkmıştım. Şehirler arası yol üzerinde bulunan fabrikamızda öğle yemeği yeyip yoluma devam edecektim. Yemek salonuna girip bir masaya oturdum. temiz giyimli garson servis açıp tabldottaki yemekleri saydı. ben yemeğimi yerken bir hareketlenmenin olduğunu gördüm. Hizmetliye sordum bu telaş niye diye. Genel müdür bey fabrikamızda, yemeğe teşrif ediyorlar efendim dedi. biraz sonra teşrif ettiler. gelenlerden biri hariç hiç birisini tanımıyordum. Ayırt edilen çiçekli masaya oturdular. Genel Müdür olduğu beli olan kişinin sağ yanında iri kıyım saçları dökük ve beyazlamış olan galiba fabrika müdürüydü. garip ama tanıyormuşum gibi geldi, sanki bir yerlerde görmüş gibiydim. Hizmetli çağırıp hesabı istedim. Hesap deri portföy içerisinde geldi, sordum genel müdürün yanında oturan kim diye. Efendim fabrika müdürümüz Hüseyin Kazma Bey dedi. Hizmetliye bana doğru eğilmesini söyledim. Elimle ensesinden çektim onun adı Sakar Kazma dedim. Hizmetli, aman efendim estağfurullah müdür beyimiz çok değerli saygın biridir. Ben yemekhaneden çıkarken genel müdürün olduğu masaya selam verip afiyet olsun dedim. Fabrika müdürüyle göz göze geldiğimizde, ben fabrika müdürü Hüseyin Kazma, hani bir zamanlar köyden gelen, fabrika hizmetlisi, namı diğer Sakar Kazma beni hatırladığınıza adım gibi eminim efendim. Mücadelem henüz bitmedi, Allah'ın izniyle bir gün solumda oturan beyin yerinde olacağım. Bir zamanlar hizmetli Sakar Kazma, bu teşkilatın hizmetkarı olarak, onuruyla hizmetine devam edecek diyor gibiydi. 280320 mcicek
Sitemizde daha iyi hizmet verebilmek için sitemizde çerez kullanılmaktadır.