"Kederistanya -" isimli şiir 30.5.2024 10:07:46 Edebiyatdefteri.com Web Zamanında Edebiyatdefteri.com Sunucularına Yüklenmiş/Güncellenmiştir.
Edebiyatdefteri.com sunucularına yüklenen veya güncellenen şiirler web zaman damgası ile işaretlenir. Web zaman damgası ile işaretlenen şiirleri sertifika zamanında yer alan bilgilere göre doğruluğunu taahhüt eder.
Detaylı Bilgi İçin Tıklayın.
... sancılıydı henüz doğmadığı zamanlardı kırmızının kederistan şehrine yine hazanın vurduğu saatlerdeyim payandası kırılıyor süvari bulutların seyir halinde şimşekle fırtına .. bir kıyamet kavşağında yeşil renk ihlali öğrenmiştir tazeliğini hüznün yetim bir çocuğun bakışlarından devrildi lambalar devrildi can'bahar bu bir sarı ikazı
senden sonra hiç bu kadar daralmamıştı yüreğim
eskidi bir gün daha buruşturulmuş kağıt parçaları gibi atıldılar geri dönüşüm kutusuna geri dönüşü zordu günlerin gitgide çoğalıyor harabeler gitgide çoğalıyor gücenmiş mevsimlerin selâsını okuyan minareler çek çek bitmiyor ninemin tespihindeki inşirah/taneler âmâ bakıyor gözleri mücellâ aynaların toneri lekelendi gecenin ayın dudaklarından kemirecekler bilsen ne kadar da antolojîkti geri geri yutkunduğumuz kelimeler
yüksek bir gerilim hattının telinde canını çekişiyor zaman kulakları iğfal ediyor caddelerde eflatun çığlıklar küfreden korna sesleri göz yaşlarının kıyısına kadar inmiş barakalarda yeni bir ecel mi bekliyor akbabalar kambur bir esaretin çemberinde özgürlük hasretiyle kuduran çapraz ulumalar haylaz bir ateşe davet çıkarıyor dekolteli bakışlar gölgemi kefenleyip beni bir mahşerin içine çekiyor
inadına yıldızlar dökülüyor gecenin terkisinden inadına yaşıyorum ama inadına her gün ölüyorum nereye gömüldüğümü bilmeden
sakinliğini yitirmişti an meydanların katı kalabalığındaydı ahvalimiz bir tas şefkatin içinde susuyorduk kimselere duyuramıyorduk kanımızda istiflenen hasreti Ferhat'ın dağları gibi vuruldukça yaşlanıyor vuruldukça ufalanıp ağlaşıyorduk
alabora oluyorduk hıçkırıklar girdabında kapılırken sıtma geçiren dalgalara mavi değildi bu bir vurgun ikazı alarm veren sirenlerin sesi sesimden dışarı duruyor korkuyorduk .. kombine kanamalarla ölüme davet çıkarıyordu diz boyu recim taşları hicret yorgunu bir adamın resmini çiziyordu ağlayan duvarlara
parmak izlerinde gece devriyesi kırık bir gün kaçağıydı sevda hiç kurumadı iniltilerin seviyesi zemin ıslak nereden geliyor bu zehrin kokusu Allah'ım! soluk almanın rengi mi değişiyor yoksa morla karışık her yer simsiyah bir tuval
senden sonra hiç bu kadar kararmamıştı yüreğim ...
-boran
Sitemizde daha iyi hizmet verebilmek için sitemizde çerez kullanılmaktadır.