"BİR ARALIK DÜŞÜ" isimli şiir 30.11.2018 20:49:09 Edebiyatdefteri.com Web Zamanında Edebiyatdefteri.com Sunucularına Yüklenmiş/Güncellenmiştir.
Edebiyatdefteri.com sunucularına yüklenen veya güncellenen şiirler web zaman damgası ile işaretlenir. Web zaman damgası ile işaretlenen şiirleri sertifika zamanında yer alan bilgilere göre doğruluğunu taahhüt eder.
Detaylı Bilgi İçin Tıklayın.
nefesimde kavurucu rüzgarın sesi kulaklarımdan kalbime bir bengisu akıyor. kaç derin hazzın beter sarhoşluğu ah bir de içimde dolaşan hissin adını bilebilsem
cama yansıyan gün ışıklarının tutuşturduğu kızıl renklerle üzerimde gezinirken bir dudak rengiyle sarmaş dolaş içimdeki kıpırdanışlardan haberi yok yüreğimin
*
göklerin sayısı yedi evren yedi kozmik felekler ve burçlar yedi devre toprak yedi gizli bölme
yedi başak yedi kollu şamdanlar taşıyor yedi iklimin ortasında yedi tabakta yedi dilim yedi şarap kadehi
yedi yılın üzerinde yedi soğuk yedi kış tanrısı kar esintilerini getirip yüzüme çarpıyor
*
üzerime bir hayat iksiri sinmiş, ölüyor muyum, yoksa diriliyor mu, içimde bir kısım sıcak duygular sonsuza kadar yanabilir gidebilirim. götürdüğü yere her gün yeniden
gelişimini tamamlayamamış organizmalar, küveze konulmuş bebekler gibiyim ah bir alışabilsem yıldızsız aralık gecelerine
gökyüzünden yağmur damlalarını avucumun arasına bırakmışlar hepsini ayrı bir renk gümüş gibi mavi, beyaz, kırmızı, erguvani ağaçlar sayısınca sevişirken ve savaşırken
*
sonbaharın yağmurları altında döne döne ayağımın dibine düşen altın rengi yapraklara basarak rüzgarın sesini derin, çok derin bir nefesle ciğerlerime dolduruyorum derin bir acıyla avuçlarımın içinden sıyrılıp düşüyor daha nelerin akıbeti.
bir cümle söylenecekmiş de içe atılmış gibi pek de hoşa gidilmeyecek şeyler meşhur rüzgarlar, yağmurlar, fırtınalar, renkleri, kokuları, dalgaları denizin ufuklarını, sonbaharlarını toplamış geliyor kış bir yorgunluk çayı ikram edilmişçesine en tenha doruklarından ak saçlı ihtiyar
* * * * * *
bir delilik , çıldırmışlıktı aşk ile sır yan yana biraz trajik, biraz lirik içimde büyüyen heyecandı son gece eli göğsüme yaslanmış uyuyanın saç kokusuydu
bazen sessiz çığlıklar atıyordu kalbim istiyordum ki ninniler söyleyerek onu sakinleştirsinler bir köle gibi sevdiğini içinde taşıyan gizemli bir köle veya adıma her ne denirse densin
her şeyin içten patlamayı hazırlandığı, fizyolojik bir nokta duygu değiştirme hezeyanına, kabusuna benzeyen, içine başka şeyler katılmış bir kadeh gibiyim
*
mevsimleri kış yapacak bir ideal uğruna bir selde sürüklenmemek, bir tayfunda boğulmamak, bir yıldız müsademesinde toz haline gelmemek kadar güç.. ümitle çalınan kapılardan boş dönmek
her durulmuş gece içinde, sanki kaybolmuş gibiyim berhava olmuş hülyaların hatırasıyla, tıpkı bir vicdan azabı, bir azap meleği gibi yine yavaş yavaş yine halka halka bir mistiğe varmak için meşaleyi tutan el gibi girilen çıkmaz sokakta eski bir konağın duvarından çiçek kokularına benzer.
mavi tükenmez kalemle satır satır, dizi dizi duruyor bir polis romanı entrikası misali harflerin biçimi şerh edilmeye müsait teker teker donuk bir aralık ışığıyla sararmış bolca yağmur, bolca fırtına .
asıl mesele yitmiş zamanlar evinden ocağından, anasından kopmuş zavallı sokak çocukları kovuldukları cennetin kapıları bir türlü açılmaz olmuş köprülerin altından nice sular akmış bambaşka coğrafyalarda bambaşka alışkanlıklar bambaşkaların arasında yaşama dürtüsü
*
destan içinde destan, masal içinde masal zaman içinde zaman mekanlar ve figürler değişik
en saf haliyle aysbergin kapağı açılmış gibi, binlerce devasa fön makinesi üzerime soğuk hava püskürtüyor bir ağırlık çöküyor üzerime damarlarım dökülüyor uyuyorum…
gri gökler altında her şey toz, toprak, güneş beyza renginde, bir parça bulut, bir parça gök, bir parça gök gürültüsü hiçbir geometrik nizama uymadan dehlizlere ,tünellere dönüşerek uzayıp gidiyor gerisi loş, eğri büğrü, daracık yollar
*
dudaklarımın ucunda garip bir gülümseme, gözlerimin derininde ürpertili bir hatıra bakılınca göklere sadece akbabalar ,siyah kuşlar eksik. bir yer arıyorum ölülerimi toprağa gömeceğim
on kat daha dondurucu dura dura, nefes ala ala neredeyse taşlar çatlayacak öyle bir soğuk işte rüzgarı bile karakışın ortasında donuyor
bıçak gibi keskin bu kar yağmurunda, bu bitmeyen tipi sağanağı altında bu kar yolunda izler sonsuzluk çemberinde
en damıtılmış suretler beyaz mermerlere dönüşmüş düşüncelerim zulme maruz yüreğim ebediyyen kar sağanağı altında lodos rıhtımı dövüyor mütemadiyen geceler uzun ,duygular harap saatler kar kokmaya başladı şimdi ruhu kış uykusuna yatırma zamanı uyumanın ,unutmanın vakti
*
Redfer [ /italik ]
Sitemizde daha iyi hizmet verebilmek için sitemizde çerez kullanılmaktadır.