"Maaile" isimli şiir 27.5.2018 10:27:39 Edebiyatdefteri.com Web Zamanında Edebiyatdefteri.com Sunucularına Yüklenmiş/Güncellenmiştir.
Edebiyatdefteri.com sunucularına yüklenen veya güncellenen şiirler web zaman damgası ile işaretlenir. Web zaman damgası ile işaretlenen şiirleri sertifika zamanında yer alan bilgilere göre doğruluğunu taahhüt eder.
Detaylı Bilgi İçin Tıklayın.
ökcesinden bağcıklarıynan asılıydı yoldan yandakı köşe eğrede “geçi gönü”nden bobamın çarığı ebecezim “ha bi yadiğer işde” “-hinci çarığı bilen, keyen mi ğaldı” dedi bi de çemrediği öneceğinden çıkardı “nazar boncuğu” cızılı gınnepi ucunda guru; güççük bi tosba(ğa) yavrısı bi-kaş dene de iğde gliği guru çarığınan ahbap olup da barabar yarenniğ etsinner uçu haralda çatı çatılaca(ğı)nın arifesinde mertekler üsdüne “aşık makesler” atılı(r)kana "ay yavrım, ha hunu eğreye bi mıhlayvıvisen ben de hepiciğinize halvalı çomaç dürüvüren" Aziz Emmi; “önşe eşşe(ği)n işdiği sudan verin bi hele” deragap güçcük tasınan su eletim, ellerimi bağladım önümde, “alcan gız bek gözel ossun” dedi sonura sarılalak bobadan eğreye makes düğere, sarkdı eğreden öteye, her e(h)timala ğarşı ayaklarından duttu Bocut Kazim ağzından aldığı sekizlik yesyeni mıhı çakdı yarı beline gadak, ucunu keserin deliğiynen yamalak nazarlıkları özene-bezene yamık mıha geçirdi eğrenin yoldan yanna, ta en ucuna" perçinleyvidi.. ikindin geçeni iki "boba" arasına ip gerilince Üssüğün Melit “dellal” ünner gibi ahaliye "gene mi geldii.. gene mi geldii Cennet-i âladan beri mi ğeldi" herkeşler çapıt, çevre, yazma, havlı getirdi.. bi yandan Mercen Kazim bobalar arasındahı ipe serdi bi yandan Melit Emmi elinde gösderelek devam etdi.. kim ne getirdiyse tek tek ba(ğı)ralak ünnenirimiş “Küpüş Hesne Gellabam peşkir getirmiiiş..” “ovada çifti işlesin, dağda sürüsü kışlasın oğlan eversin, gız gelin etsin o bizi memnun etdi Allah da onu bahtıyar etsin” Dervişin Kazim “okuluklar yığıldı ğaldı” dedi eğrede ipi nazar boncuklu, iğde glikli tosba gurusu bi de bobamın bağcıklarından asılı çarığı eyatlı bir yel esse barabar savrılır tosba gurusu, guru çarığa ildikçene “gıldır, gıldır” sallanır.. ıldır ıldır parıldar ipindeki mavı “gök boncuk”, “nazara birebir”, “eyi kine asmışsınız eğreye; gök-göze bek eyi ğelir” “Allah gök gözlülerin nazarından emin eylesin” deye tüm dovalara “Amin” der, elimizi yüzümüze sürer içimizden bildiğimiz her dovayı okurduk.. hemi de kaşlar-kaşlar kerre! ha? bi de neyeyse bi dene bile “cizme” olmadı ğetdi bizim evde----------
agamın papbası bana geçince taha do(ğ)rusu, ona yenisi alınınca benim olan “yirik papba” ya tığ, piz ve mumlu ipine(n) Üssük Dede ğibi özene bezene yorakla yama kimbili(r) Dedemde taha ne hünerler varıdı; mübarek işine “dört elle” sarılı(rı)dı; gatiyen müsama(ha) etmez gayafişi işe erinmez; cam gırığıynan sürter, ele alışdırır el gadak tenikeyi, yeni mıhına(n) nokda-nokda deler solüsyon uçu zımpara, saplık uçu dörpü uydurur kesere-bele, gazmaya-küreğe, gosaya sap dakar söğüt orak sapı uçu şiş yakar, deler saplar pinarı üter-eğer, atkı, dirgen, çekgi yapar, beldenat sırımlar harman süpürgesi döğer, gosa dişer, yortu döşer lazım olanı benden isder, olmadık iş buyurur bizim yoksa gonşuya yollar işin yoğusa; geş annacına bak dur azameti, ciddiyeti; mahareti seyiret sayesinde müstamel yoraklı papba, acanta olur “meh bakalım ağğa! taha yesyeni” dedi elceziynen keydirdi, “agayınkından gabadayı oldu hemi, hemi de bu gıslavet” aklısıra keyf bağışladı "O" ne derse inanırdım, haddizatında meselenin aslı-asdarı benim uçu(n) en möhümü onun elinin emeği olmasıydı gerisi hekaye, zaten yani öyle münasip görmesi yeterdi bana necik gerisinden; ötesini neneyen, valla etiraz aklımın ucundan bile geşmezdi sımsıkı duttum, ayağı gırık geçinin buynuzunu debelendi gaale almadım, damın gözarasında zipli, mıh sandığının alt tahtasını getirdi çuvaldızınan seyikledi şelek çapar yazmışın arka bacağını yerli-gatli goyvumadım.. içim getse de "beğirmesi"ne aldırmadım bi yandan da imt(ih)ama devam etti “Allah kaç?, nerede?” “……….!” “kimin ümmetisin”, “……….!” “kimin zürriyetisin” “……….!” "imanın şartı" “……….!” "islamın şartı" “……….!” "oku bakalım Gulfalla’yı" “ ……….!” nayeti epeyi bi sustu, çapar yazmışın canı yanıyomuş, aldırdığı-maldırdığı yok ni’nesin dediğine göre "bu işi yapması" gereğiyomuş baya bi fakıt gözlerimin içine-içine baktı duralakdan dene dene gonuştu “-ağğa” dedi gene epili bi dut yemiş bülbül ğibi belki de d(iy)eceni unutdu; ben de sustum! bekledim tabi ağzının içine bakdım durdum “süt dökmüş kedi ğibi” çok böyük bi ğarar verdiği belli böyle zamannarda cızırtı edilmezdi nayeti “deliğannı!...”,“hu an etibarıyna(n)” .. dedi “senin yetimlik-gopillik bitti bak bobayiğit, sen herif oldun, adamakıllı; böyüdün ga(y)ri” bak hinci aklıma ğeldi de hakkaten yau! ben o ğün böyüdüydüm o takike boyum uzadı sanki eşşeğe kendim binmeye yeltendim; o ğün ik-diba Mullapak depesinde daş çıkaran bobama ommaşlı azzık götürdüm.. he(y)benin bi ğözünde daş! ötekinde güçcük desdiynen su! asıl mesele Leleklerin Garabaş Osmançavışların Güdük Köpek korkusu başga gorkduğun dersen Gökderenin bozyamaç Azizlerin deremalle köprüsü iki ağaç besmele çekdim Hacallar mallesine varana gadak dova okudum çelimsizliğimi, gebeşliğimi unuttum, Harmanyerini geçip köpekleri aşıtladınca kendime ğeldim, iresmen beyo(ğ)lu ğibi gasaldım.. yorak yamalı gıslavet papbalarımına(n) boz eşşe(ği) ma(h)mızladım umurumda değilidi gıslavet papba.. ayağımı vuran yama… dedemin elinden yorak..! papbam eşkere birkaç numara böyüğüdü oyusa dedem; “seneye de keyersin” deyicekleyin.. avundum.. barnaklarımı büküp, pabbanın kahına basarak “tarrık-turruk” sürüdüm. memnin olunca gardaşım uçun örkenne eğreye çuncak; bana da söğüt dalından bi "at” düzüverdi, halı ipinden gemli ilk atıma atladığım gibi “daahh” dedim, yarışa götürdüm çoktan süngerli dona, askılı pontura terfi etmiş akranlarımın yanna akranlarım gibi bi adam yerine gonmadım getdim bi kerre bile! ** Bobuş Emmilerin evin ardında böyük-güçcük o(ğ)lannar her evden bir-kaçar çocuk, bağrış-çığrış şamata bi-kaç da “erkeğ aşa” Menevşe arada bir damdan zokurdanır herkesin agası, anası-ebesi, arkası-galesi var bişiy oluruna-olmaz müdaleye hazır etirafda bakışıp durular akrabacak, akrancak; doluşduk el sırasında, güya; söğüt dalından da olsa; atı olan yeniyetmelerden olmuştuk ne zamandır özenir dururudum onnara ağasından, anasından gorkduğum çocuklara döğülmekden-söğülmekden değil “kimseye çatman” “kimseynen döğüşmen” “kimseyi gapımıza nizeye getirtmen” “arsızların çoc(u)klarından uzak durun” derdi bobamgil “döğüş-nize olursa ben bilmen” ne ağaç.. ne günyağsalayan.. ne topuk! ne tel tekerli araba, ne fırfır;.. ne cırcır,.. ne de ötekiler gibi tımılı bıçak hucuma ğeşdik, baldırıcıplak, basma fisdannı, akdoncak Hapbanaların fırına do(ğ)ru akın etdik cümbür cömat; elbirlik havada burcu burcu hakgaşlı çörek kokusu Almes Gelin el gadak belişdirdi, nası(l) da bayram etdik “amin, amin aş-aşa amin” hepiciğimiz ayrı ayrı dova etdik “ölennerinizin canına değsin” dedik gemi azıya aldı “deynek düldül”üm gem boynumda; seğirtdim bi elimine(n) atın dalından dutalak galgıya-zıplaya atbaşı olmayı bi yanna bırak, menzile utaşmada en arkaya galsam da geri galmadım, ötekiler gibi benim de ağzımda coşkuyna "gopuduk, gopuduk.. gopuduk" sözde nal sesleri eşliğinde dört nala sürdüm.. bi taha da ata binmedim getdi ömrümçe! bi de o mavı laylomdan babıcım olmadı nedense; ** annaçdakı gonşu evde iki mes lastiği vardı Köse Memedinen Ümmüce Çoban İrbemin pappası yazın toz-toprak dolu kışınan cizmesi çamurlu üşümezmiş ayakları, ıslanmazmış çorapları.. omzunda guzu-yunu kepenek cabası zemheri-memheri dinnemediler hemen her ağşam namazından sonura camiden çıkınca Macar Odasında birikip köyün ekabir dakımı Şaban Emmilere dünürcü getdiler; Köse Ğelininin peynirli çomacının hatırına “münasip” olmasa ortaya konmazdı “Allahın emri, peygamberin gavli”ni ortaya godu sakallılar lafı uzatmadılar, “müsaade” deyip, “yasdı namazı”na etişdiler nayeti "agası Muzaferden nekdip gelmiş" dediler de öyle; hemen o ğece Şaban Emmiler de dünürcülerinen, gonu-ğonşuynan “ağızdadı” yediler ekin otu ayıtlandı afıyon, kelek çapalandı tandır ekme(ği) de ettiler Köse Gelini, Macar Gızı .. Şaban Emmilerine(n) Köse Memedler elbirlik-barabar, yolma önü feskilenli şerbet işdik bir dernek günü anamın ilk çocuğuynan “kırkı garışık” Esme’nin nişanında agamına yaşıt "görümce" Kevser; "aba" oldu gardaşı akranım “gayınolan” M(u)ammer “aga!” iki evin yolması-harmanı denesi, samanı Köse İbirem’in boynunun borcu merdimenneri seğidelek çıkarı(rı)dı yahay valla bildiğin on şiniklikden maada çuvalları "uzatmanın gereği yok" deye hemen o sene “harman sonu” herkeşlerden önşe alal-acala ters atıldı, ganlı çalışı çekildi bazarı beklemeden bazara urbaya gedilip-gelinince ev ev oku edildi; dezelere, halalara fisdannık, emmilere-dayılara laylom sıkma musafir alacaklara havlı, ötekinnere peşkir yazma zengin fakir herkeşlere üş gün sonura ikindin geçeni bi cumayderneğinde bizden yanna yörüdü camiden çıkannar “Allahın Emri” biz yeniyetmeler de peşlerinde herkeşler susdu; Gur’an okudular hocaynan, Gabışın Musa amin dediler, dova etdiler, ellerini yüzlerine sürdüler gelsin lokum-püskevit, ellerde hanımbudu, böyük-güçcük var demeden tüttü cığaralar yedek “birinci”ler kulağarkasına sokuldu sa(ğ)dıç? tekgırayna bi el “tek tüfeğ” atdı, damın ucunda söğeden eğreye mıhlanan sırığın en okarısına “bayrak asıldı” soluk, akı bireş yoşuk gırmızısı bildiğin goyu fişne çürü(ğü), Terzi Hasan dikişi, değirmi gönlünden gelen, elinin emeği bi yannında Ay-Yıldız varıdı, üsdelik alışılmışdan böyüğüdü nerden baksan görünü(r)dü öte sözün beri başı “düğün başladı”!. etdiler-edemediler “ho yanna” bakdılar görmezden geldi bobalar, gayınbobalar deliğannının genşliğine hörmet devrisi ğün davıl zurna; Göynücekli Cafaroğlu! dümbelekçi Sarı Ümmet şakkıdık, şıkkıdık telef oldu kaş gaşşık “görseniz bi! ortalık nasıl şennendi” bize bakdı emmiler oyun oynamayı bırakıp en acemisinden ilk oyunlarımızı oynadık bildiğini sandıklarımıza bakıp bağrışdık, çağrışdık, galgışdık “galeden galeye şahin uçurdum ah ilen vah ilen ömrüm geçirdim” .. tatar arabaları arkası arkasına sakalı yerine ğodu Ümmücenin enişdeleri he(y)be atıldı gelin arabasına Bazarlı Fadime yenge bindi Adilin Arif, Osman Çavış, Kürt Veli, arkada ğalan gatırlara gırbaç endirdi niyeyse turladılar geldiler Harmanyeri, Gocagoyak Mezerdüzünü durduk yerde; yarı yolda gelin aşmış yüzünü nayeti bi mes lastik taha ğeldi gonşuya meşin, dabannı, kösele topuklu “gacırt gucurt” ses çıkarır Esme’nin her sekişinde cangır-cungur boynundakı "beşibiryerde" şangır-şungur Gocabaşlı Goca Yaşar işi yengattan dökülmüş gümüş-bakır bilezikleri minder, kırlent, hasır yastık; sandık her şeyleri “cedit yeni”ydi ertesiğün elimizi öptü, utandım, bi tühaf oldum ilk tefa elimden öpülüyodum üsdelik de öpen benden böyük biri birercik de güçcük mendil verdi Esme Ğelin taha; o Macargızının evindeki mavi laylom pabuçlardan giymedi.. ahıra, ağıla inmedi artık süpürmedi, yemlemedi, sağmadı Halıcı Memet’den ödünç alınmış “başlık” “gelin ertesinde”; kekili, zülüfleri kesildi ve evlerine halı dezgahı çakıldı yoldan tarafa bakan duvara elbirlik imelek döküldü, gülecende ip sarıldı direzi gerildi, sırık geçirildi eğri demir, doğru demir, maşa mengene kuruldu; Esme Ğelin er kalktı, halı dokudu günboyu modele baktı, düğüm attı “küt” “küt” “küt” kirkit vurdu Varsa da halı, yoksa da halı bi an eveli borç ödenecekmiş peynir, yoğurt çalmadı, aş pişirmedi o beline inen sekiz belik saçı bir daha örülmedi "nassı olsa kökü kendinde"ymiş. hiş bişiyim para etmedi ğetdi ne peş para; ne verese mes de keymedim, potinde ** ısdar çözüleceğdi bizim eve de; "gari seneye" ğaldı cevizlerin altında; hasırımız yarıbaşlı ikindin geçeni seğirtdim vardım, hiş oralı olmadı “sen get, bireşdene gelceğmiş de” deye beni başından savmaya ğakdı umurunda olmadım, diretdim goca goca adamlar ellerinde cığara varısa da, yoğusa da coga derdindeler yapışdım goyvumadım bobamın golunu, Gökçe Mamıdın gayfada her zaman ki ezberim “ebem ünneyo”ya, aldırmadı bi türlü “anamın böbee olmuş” deye celallandım Musduk Memedi, Gozir Imızı, Göple(ği)n Amad emmiler gülüştü, “o(ğ)lan mııı, gız mı?” dediler çinzimi çekdim, domuşdum, gaşlarımı çatdım, alt dudağım büzülü sovuk oraleti “cangır, cangır” garışdırmadım, bekledim içim getse de bi yudumcuk işmedim gözlerimi gırpmadım, kimselere aldırmadım, eve geli(r)kene bobamın elini dutmadım, ilk diba;! aklıma her gelen olur-olmaz sorular sormadım o da co(v)abını çoğ önşeden bellediğim, laf olsun kabilinden bişiyler sormadı, sözde dersler vermedi "beğenmediğin falancanın bi o(ğ)lu var” deye efendilik, hırsızlık, yalakalık, türüslük, müslümannık üstüne uyduruk bi hekaye annatmadı maval okumadı özenmemi, dıkgat kesilmemi istemedi nazar-ı dikgatımı çekmedi evel-evelden beridir etdiği onca möhüm mezulara girmedik dolayısıyla “evet” “hayır” “buyur” demedim o da barnaklarının birecini yumup “bu kaş” deye sormadı bilsem de horatayna garışık "ha öküz ha!" demedi ben de bilgiş-bilgiş “bildim işda ya gandırıkçı..” demedim o da “bakalım ibirem essahdan biliyo mu deye sınadım” demedi ben şargadalık, şembellik etmedim o; baş barnağı ağzında, cüce barnağının ucuyna öpmedi sizin annacanız önüşkü yarennikleri etmedik.. eskinki ğibi birileri geşsin deye de beklemedik her zamankı ğibi ne gucuk, ne mucuk "Türküyenin başşehri" sormadı “Fıransa mı böyük pıransa mı” peşinden; o sormasa da “Adana mı böyük, Bursa mı” “Adana böyüğ emme bu gedişinen, Bursa dördüncülüğü alı(r)” geşdi içimden "Cumuriyeti kim kurdu" da demedi "İreyisicum(h)ur, başbakan" da vali-gaymakam da anmadı bu sefte kim olusa ossun bana bi faydası mı var amat ossa ne, memet ossa ne "dutun hunu, yakalan hunu" deye govalamadı, elimi tutmadı, barnaklarımı sıkışdırmadı canım acımadı, muraylık etmedim “hopbala” etmedi! "guş-guş" da etmedi.. barabar seğirtmedik.. dalına bindirmedi o beni havanın gatına da fıldıratmadı, ben de “bi taha”, “bi taha” deye üsterlemedim hayada girdik, merdimenin aya(ğı)na basamadı, dama çıkmadı, netçeni bilemedi ahıra yöneldi.. goya mallara bakmak mahana Allah var ben de eve giremedim dam başında goya bobamı bekledim damın eğrelerinde orak beldenat deliklerde yığılı urgannar, örkenner duvarlardakı gazzıklarda gözer payama aşılı erik ağacımız, dadını bilmediğimiz uyuz yazalmamız bi tek mal ba(ğ)lamaya yarar, ardıç sırığından cümle gapısı çelende serili yeni boyalı yapağılar herbiyerleri her bişiyleri daradım.. ** “iki eli ganda da ossa, her zaman etişirdi” ebeme “geliiinn çoğaldınız mı gıı!?” deyelek geldi zehre çeci, un-bulgur çuvalları arasında yarı baygın yatan anama “ha hunu bi ıscağkana yeyvireydin ay Azime” dedi bi tek Goca Halam sahınnan pelte getirdi anam güdük güçcük gaşşı(ğı)nan önşe bana yedirdi.. onnar ebeminen öte yanda oturuyokana anam ga(l)kdı Okarı Çeşmeye suya ğetdi “yengattan aga olmuşuyun” “papıcım pi ta(ha) dama atılmış” “erkeğ adamın erkeğ enişdesi olur”umuş “o ğelin olu(r)kana atbaşı dutarımışıyın” “onu satıp bana gelin alı(r)larımış” hani “gız” demeselerdi yeterdi.. Nejla-Dudu bebişe ** gün gelip bizim eğreye de bayrak asılıkana kına yakılacağdı sarı saçlarına iki yannında ayna kepezinde "yedi irenk" poçu “tuğ”un allı-mavılı “tavıktüyü” elinde pembe laylomdan “gelin gülü” ben de kösele dabannı mes alca(ğı)dım sana ama eve ne ısdar, ne de halı tezgahı aslaa! bir de; ne seninkinnerin, ne benimkinnerin adı çocuklarımıza anam anasının adını goydu da n’oldu “bi Allahın gulundan gabil” görmedi “Dudu” bobam öykünüp ıradyonda türkü çağıran bi garıya ezenine(n) üçer tefa seslendi gulaklarına “ne demekse?” “Nejla” goymuştu böbe(ği)mizin adını güccük gardaşıma ğöre de “cezla” “püm” dedi, “an-na, bob-ba” dedi.. “aga” dedi de.. "hafhaf" deyemedi, tay-tay edemedi Nejla bebiş zaten bi sonuraki böbeğe de “Gülcan” hazırdı ** “Nejla-Dudu?” değmedi yaşına anamca; “nazar” değmiş sapsarı uzun saşlarına parıl parıl gülen gözlerine boğazı bıçık, bıngıldağı yara "hakgaşlı somruk" verdim almadı "çığrına çığrına çatladı getdi zavallı anamgil ovada yolmada ebem “bi ğurşun bile döküvermedi” nedense ağşam garannığı godular geldiler Mereçe Mezerliğine ertesi ğün bulduk agamına(n) öte başda bi Goca Çalının dibinde daş çevrikledik gıranına! gonçları gara yundan, anamın“beş şiş”ine ördüğü güçcücük çorapları bobamın “baş yastığı”nın içinde bir de çapıtla bağlı iki belik sapsarı saçı; o yasdığın içinde kim bilir daha ne yadigerleri vardı Anamın benim; ne yundan başyasdığım oldu, ne yadigerim muradım…; murattın, muradımdın .. muradım? bitecik sen’din! çocukluğumdun oysa sen; şe’re gelin olma sevdalarındaydın sen gelin oldun ben elin! ? canın sağ olsun! ha Şükür emrine bin şükür nedense
DİPNOTLAR ökçe: ayakkabının arka kısmı eğre: toprak dam ve çatıda mertek(yatay dikme)lerin duvar dışında kalan kısımları, saçakaltı gılik: çekirdek şelek: boynuzu görkemli-şekilli olmayan, boynuzu kırık veya eğri yerli : ol gör, bir türlü, asla, mümkünü yok fırfır: pervane cırcır : çember tımılı : sapsız bıçak acanta; yeni, yesyeni, yepyeni, ilk el, eldeğmemiş, kullanılmamış. seyik: kol ve bacak kırıklarında kemiğin doğru kaynaması için yanlara konulan tahta, atel. Cumayderneği: Perşembe püm: sucedit: yeni, kullanılmamış, kız eli değmemiş goca hala : büyük hala örken: örülmüş ip, halat çuncak: salıncak değirmi: kare biçiminde
Resim benim ilk fotoğrafımdır..
Sitemizde daha iyi hizmet verebilmek için sitemizde çerez kullanılmaktadır.