"CEMİL BEY VE KEDİLERİ – 23" isimli şiir 23.2.2022 23:13:07 Edebiyatdefteri.com Web Zamanında Edebiyatdefteri.com Sunucularına Yüklenmiş/Güncellenmiştir.
Edebiyatdefteri.com sunucularına yüklenen veya güncellenen şiirler web zaman damgası ile işaretlenir. Web zaman damgası ile işaretlenen şiirleri sertifika zamanında yer alan bilgilere göre doğruluğunu taahhüt eder.
Detaylı Bilgi İçin Tıklayın.
Simya’nın kulağına hemen baktı Halit bey Çok tuhafına gitti, gördüğü küçük sert şey: »Kulak akıntısıdır, kuruyup dönmüş taşa.« »Akabilir, bir darbe, hiç almasa da başa.« Yardımcı kız sevindi: »İnşallah işitecek.« »Garibin bütün derdi, sıkıntısı bitecek.« Veteriner »Masaya yan yatır şunu!« dedi »Sımsıkı tut, hareket etmesin sakın kedi.« Pensetle katı cismi yavaşça çekip aldı Yardımcı kız da ona öylece bakakaldı Çıkan şeye yapışmış, iki kurt kene gibi Canından bezdirdiler aylarca mustaribi Ayağıyla kaşıyıp bayağı tahriş etti Cemil bey yara için ilaç sipariş etti Ama deva olmadı kedinin kulağına Kaşırken yapışırdı, kılları tırnağına Yardımcı kız: »Ya zarar gördüyse kulak zarı.« »Amaliyat etsek de olmaz belki yararı.« Halit bey, kaşlarını kaldırdı…bir ümitle: »Kesin kan pıhtısıdır çıkardığımız kitle.« »Yarın ortaya çıkar, duyuyor mu, sağır mı?« »Ve kurtların verdiği hasar cidden ağır mı?« »Gönül hanım saat kaç, artık gidelim bence.« »Simya’yla yavruları bir yere koysak önce.« »Hocam tam altı olmuş. Kediyi bana verin« »Bakın, ne kadar uslu, güzel kızım, aferin!« Halit bey, yavruları kucağında topladı Derken yaramaz Sarı, aşağıya zıpladı Fazla uzaklaşmadan yakalandı enseden Şaşkınlıktı sadece gözlerinden akseden »Nereye böyle, küçük?« dedi veterineri »Bırakır mıyım yahu senin gibi şekeri.« »Annen merak etmesin, şimdi gitme zamanı.« »Ben de çok istiyorum, özgür gezip tozmanı.« »Azıcık daha sabır, oldu mu güzellerim.« »İnşallah şifa olur, Simya’ya bu ellerim.« Yardımcısı seslendi: »Bir tane boş kafes var!« »Hem anne hem yavrular buraya rahat sığar.« Halit bey eğildi ve içine bir göz attı: »İyi fena değilmiş« derken içi rahattı İlk önce güzel anne, sonra yavrular girdi Benekli mahzun mahzun kafasını çevirdi Halit dayanamadı: »Bu gecelik sadece.« »Yarın önemli bir gün, Simya uyu iyice.« Yardımcı düzeltirken yerin muşambasını Halit bey de söndürdü, odanın lambasını Kapıyı kapattılar ve dışarı çıktılar Vedayla birbirinin ellerini sıktılar Yağmur çoktan başlamış yağıyordu aheste Islanmamak için bir telaş vardı herkeste Gece saat dokuza kadar sürdü yağması Hoştu, yıldırımların, karanlığı boğması Işıklar söner sönmez, hastalar susuverdi Gece birden yalnızlık, sessizlik kusuverdi Simya çok yadırgadı yerini, biraz dardı Mübalağa olmasın amma kutu kadardı Karanlıkta yavrular emiyorken anneyi O da yere koymuştu, uzun ince çeneyi Diğer hastalardan da çıkmıyordu ses sada Mezar kadar ebkem ve korkutucuydu oda Yavrular doyar doymaz kıvrılıp uyuyordu Mır mır mır seslerini annecik duyuyordu Kuyruğunun altında kaldı Maviş’in başı Hareket etmemekti, Simya’nın tek telaşı Uyandırmamak için, kıpırdamadan durdu Kokularını duymak ne büyük bir huzurdu Sevgi ile dokundu masum simalarına Hayrandı mimiklerin duygu imalarına Okşamaya başladı diliyle yanakları Tertemiz oldu başı, sırtı ve tırnakları Anne dediğin, böyle olur, böyle temizler Hayvan deyip geçmeyin, taharette titizler Pak olunca yavrular, koktular sabun gibi Ne güzel de öğretmiş evrenin tek Sahibi Cemil beyi düşündü, özleyen ruh haliyle Gördüğünde başını okşardı sağ eliyle Her sabah odasına girip uyandırırdı O da uyuyor gibi yaparak kandırırdı Ardından yavruları, çullanırdı başına Kuyrukları değerdi, dudağına, kaşına İçinden »O günler ne güzel günlerdi!« dedi »Sahibimden ayrılmam, yaşasam da ebedi« »Yavrularımla bana sofrasında yer verdi.« »Sağ eliyle banarken, solla bizi severdi.« »Efendim, Rabbim ondan razı olsun daima.« »Allah’ım Cemil beyi, koy cennet-i naima.« Yavaş yavaş uykusu, geldi güzel Simya’nın Görmenin tam vaktiydi şöyle hoş bir rüyanın Saat onu geçmişti ki bir feryad duyuldu Bir hayvanın derisi, sanki zorla soyuldu Istırap çekiyordu, durmadan kusuyordu Sonra bir kaç dakika öylece susuyordu Köpek uyandı: »Kim o, acı çeken arkadaş?« »Şimdi uyandım birden bağırınca canhıraş.« Kanadı kırık kuş da merak etti: »O kim ya?« »Galiba tavşan,« dedi kalbi hüzünlü Simya »Bu gün gelince gördüm, hali pek perişandı.« »Yaşamıyordu sanki merhume bir tavşandı.« Köpek seslendi ona: »Arkadaşım pes etme!« »Yaşamak için savaş, barışa heves etme!« »Sabret! Çok eminim ki bulunacak ilacın.« »Rabbimiz yanındadır hasta ile muhtacın.« »Bir de bu garibe bak, her yerim yara bere.« »Umut bağladım Rabbe, bir de veterinere .« Simya ayağa kalktı, gören gözü nemlenmiş Tavşanın derdi sanki yüreğinde demlenmiş: »Dostum ses ver ne olur, bir kulağını kaldır!« »Ya da kıpırdasın baş, ayak, incecik baldır.« »Öksürerek de olsa, yaşıyorum de bize.« »Sesin ile içimiz rahat etsin bir nebze.« Simya sustu, sesine, alamayınca sada Sandı ki etti ruhu fani dünyaya veda Aniden gürledi gök, çakıverdi bir şimşek Işığında göründü, tavşan misal-i melek
S / ÂYE / 15 AĞUSTOS 2017 / ESKİŞEHİR
Sitemizde daha iyi hizmet verebilmek için sitemizde çerez kullanılmaktadır.