"hey zeytin dağında ki bulutları kovalayan rüzgar" isimli şiir 2.8.2017 17:01:35 Edebiyatdefteri.com Web Zamanında Edebiyatdefteri.com Sunucularına Yüklenmiş/Güncellenmiştir.
Edebiyatdefteri.com sunucularına yüklenen veya güncellenen şiirler web zaman damgası ile işaretlenir. Web zaman damgası ile işaretlenen şiirleri sertifika zamanında yer alan bilgilere göre doğruluğunu taahhüt eder.
Detaylı Bilgi İçin Tıklayın.
çok acı çekiyorum çok canım yanıyor Filistin diyorum Kudüs diyorum utanıyorum zindana atılan çocuklardan … ciğerim parçalanıyor gece gündüz haykırışım var dökülüyor ruhumdan öfkenin bin türlüsü sapan taşlarına takılıp fırlatılıyorum
göğsümde yanıp tutuşan kinim var kurşunlanıyor İbrahim Musa İsa vuruluyor alnından Muhammed
suçluyum işgalciyim bu şehirde doğuştan ölüme namzet bir çocuğum şehitlik, gazilik kundağım benim çünkü benim adım Kudüs çünkü benim adım Filistin
Davut soyundanım Süleymanın Yusufun memleketinden çile benim yazgım Zekeriyanın gözünden akan yaşım meryemin göklere erişen feryad-ı figanıyım İsmail soyuna vurulan son mühür benim Yahyanın sinesinde kanıyan yarayım isra gecesi secdeden kalkıp gelen kutlu müjdeyim
*
rüyama düşen çığlıkların sahibi ölümün kucağında filistin koca coğrafyanın ortasında bir ceset Ömerin gözlerinde isyan edesi bir bakış zeyneplerin avuçlarında öfkeyle sıkılan taşlar kinle taşlaşmış yürekler
Mescidi Aksa esir Mescidi Aksa hüzünlü Mescidi Aksa beni bekliyor
rüzgar getiriyor ağlayan çocuk seslerini kan akıyor bulutların damarlarından haykıran güneşin intikımı tutuşturuyor kalbimi üşüyor duygularım titriyor vucudum buz kesilen nefesin artık bir hükmü yok Kudüsü yaşıyorum yirmi dört saat
Allah aşkına Peygamber aşkına yedi cihan her seher vakti ışığını saçsın doğmakta olan güneş her gece dolunay aydınlatsın çehreni bitsin artık sessizliğin çığlığı neden susarsın konuş artık kudüs çekme ellerini ellerimden gönlüme düşen aşkını çok görme kutsalım diye sevmişim seni bırakma gözlerini gözlerimden
Muhammed aşkına Ömer aşkına tekbir dağına gölge düşmesin kızıldan kaftan giydirilmiş bağrına ebabiller taşlar yağdırsın göklerden lime lime yüreğimi koy sapana fırlat kahpe üstüne bahtımda sevdandan yana adanmak varmış zihinlere çivilenmiş acılar çekiyorum yetim kalmış çocuklarına ağlıyorum elimi uzattığımda dokunabilecek kadar yakınım sana
*
öylesine mahzun, boynu bükük öfkeli bir namlu gibi nasırlı elleri henüz göbeği kesilmemiş çocukların bitmeyen bir intikamın acısını çekiyorlar bir nefesçik yaşamak için bir yıldızı kucaklamak için her gece ağlıyor için için, ağlıyor mescidi aksa ağlıyor kudüs
çıldırtan sessizlik ,çaresizlik meğer bir hiçmiş.... ağlatamadım yüreğimi şöyle kan kırmızısı gözyaşlarıyla... vur kalbimi kocaman kurşunla şehit olayım senin için… ağıtlarınca selam olsun müjdeler olsun gökyüzünün mavisine çocuklar kudüs diye sevilsin anneler kudüs diye emzirsin sabileri çiçekler kudus niyetine koklansın her nefes kudüs olsun kudüs olsun her çığlık
benimde yüreğimde fırtınalar kopuyor yüreği Kudüs için atan çocuklar yetiştiremedim Ömerler Hamzalar yetiştiremedim onun için seccadelere düşüyor kan lekesi onun için serçeler vuruluyor
*
şehit diyarı Filistin yeryüzünün şehid halkı beşikteki bebeklere ölüm kusuyor israil açlık ve çaresizlik var sapan taşlarına karşı, tanklar, helikopterler havadan , karadan bombardımanlar var savaşın da bir adaleti olmalı Kudüs ile ilgili rüyaları bitirdiler bağrıma saplanan bir hançer böğrüme vurulmuş bir yumruk Filistin
daha dünyaya gözünü açmadan bebeklerin cennete gönderilmelerini seyrediyorum yok mu bir Selahaddin daha Kudüs semalarında yeniden haykıracak bir kahraman daha çıkmayacak mı Firavunlara dur diyecek kudüsü kurtaracak ikinci Salahaddin olmayacak mı
*
namluların ucunda can çekişiyor filistin barut kusuyor makinalı tüfekler şimşek gibi yakıyor yangın içinde yangın taş üstünde taş gövde üstünde baş genç, ihtiyar ,erkek,çocuk, kadın sokaklarda cesetler mahalle köy ev ev bir vahşet yaşanıyor
Kudüse yürüyelim her bir yanı gözyaşlarıyla ıslanmış ağaçları kanla sulanmış kente tekbir sesleriyle tekrar şenlesin sokaklar bitmiş olan umutlar alevlensin iman, özgürlük uğruna vatan bayrak din uğruna yeminler verelim dönmek yok asla bu yoldan hedef Kudüs olsun
“gökte yaratılıp yere indirilen şehir.” görkemli Süleyman Mabedi mermer ve çinilerle bezemiş. mavi yeşil ve sarıyla karışık Kudüsten yana dualarımı var umutlarım var dertlerim acılarım var rüyalarım var …
*
ruhumun tül perdeli penceresinden Kudüse.. Her gün yeni den aşık oluyorum bir gün Kudüs, diğer gün Kudüs ertesi gün yine Kudüs oluyor bu aşkın adı her adım her kalp atışı daralıyor vakitler daralan kalbimin karanlık taraflarını yakıp aydınlatıyor Kudüs
susturulmuş coğrafyaya tebessüm ederken şafak bir kelebek olup gökyüzüne uçuyor çocuklar seneler boyu hüzün sağanağına tutulmak istiyorum bir ömür boyu taraf olmak istiyorum bir nehir yapıp akıtmak istiyorum yüreğimi yüreğine ey bahtı teni gibi kara çocuk haydi gülümse gözlerime bak kalbime bak ya yaktığın yüreğimle aydınlat bu karanlık şehirleri ya da bu şehirleri yak yüreğim aydınlansın suskunluk getiren yağmurlara inat şimdi söyle en güzel şarkıları
fecr vakti ufukların nasılda süslenmiş, ebruli kentim, mavili kentim, beyaz kentim Kudüs ay ışığında suya düşmüş rengin akıyor bütün umutlarım sokaklarına ikimiz ağlıyoruz her gece gözlerimde uyuyorsun Kudüs
*
kanla sulandığı için mi nemli toprağın ey gece yüzlü Kudüs ey ölüler şehri ey ölü sokakların sahibi korkuyorum aynada benim olmayan yüzlerden soğuk ve mehtapsız gecelerin kara kabuslarından
ey gök yüzünün toprakla birleştiği yer temmuzların çığlık çığlığa ağustoslara dönüştü ruhum ey şehit kokan sokaklar kim ,söylesene kim ve neden vuruyor seni oysa ne kadar çok oldu yıldızlarına bakmayalı haberin yok mu bilmiyor musun her gece yarısı nasıl kurşunlandığımı ben sana ağlıyorum sen kime ağlıyorsun
*
duvarlara özgürlük resimleri çizerken yağmur sabaha kadar yağıyor boşlukta salınıp duruyor bir ucunda Kudüs bir ucunda ben karanlıklar içindeyim kan ve ter içindeyim uzatılamayacak ellere ağlıyorum içimin de ta içinde, alabildiğince uzak yerlere aynı yağmur altında ıslandığım yağmamış yağmurlarla ağlayan çocuklara hıçkırıklarını ninni yapan Filistinli annelere ağlıyorum
hey gidi kudüs beni hıçkırıklar büyüttü bütün örtüleri çekerek üzerime bütün kapıları kapatarak … öylece ışıklar dökülüyor bulutlardan alevli yağmurlar ıslatıyor göğsümüzü bize fısıldanan kaç ölüm var kudüs renginde kaç ölüm kasırgası hey gidi Kudüs barut kokulu gecelerde uyuyor musun aynı kaderi yaşıyoruz soluğumuz kadar yakın Habil ile Kabil İsa’nın çarmıhı gerilişi…
hey gidi Kudüs masum kalan tek şey seher semasında ışık saçan bir yusufçuk iki kez ölümdür susmak her defasında yüzümde ter damlaları her defasın da çığlıklar sığdırılıyor rüyalara her defasında hafızamın ucunda sislenen görüntüler her defasında sessiz sedasız çekip gitmeler her gün sokaklarından kovulan benim
hey gidi Kudüs yere yığılır, kanatları kopar gecenin ışıklar söner bir yıldız kalır geriye gözyaşlarının sıcaklığını duyamayacağımız kadar uzakta acıları, aşkları, sevgileri sabahlara kadar gözyaşlarıma ortak sırlarıma ortak içimde bir kor damla içimde Filistinli çocuk içimde Kudüs …
*
zihnimin saçaklarından bombalanıyorum İsrail kabusları kurşun yağdırıyor bin çığlık ,bin ahu figan kan akıyor oluk oluk Filistin
beni çağırıyor Gazve Beni çağırıyor Şerha Beni çağırıyor Beyt-ül Halil Kudüs ,Sina Endülüs kadar yetim her dem kutlu rüzgarıyla bir gam İstanbul Mekkede Meryemce bir suskunluk Zeynebi bir feryat Kerbelada Hüseyin'ce direnişler var Bosnada birazdan çıkacak ikinci Selahaddin Anadolunun bağrından
işgal edilmiş bir şehri boşaltır gibi kaçıyorlar Lut şehrinden kaçar gibi Kudüs suskun kurşundan çiçeklerin şehri bebeğin emdiği süt ağacın çiçeği meyvası yaprağı toprağın kara bağrına düşmüş bir mezar taşı kudüs
*
Kudüs namazın seccadesi gibi kalbin nabzının attığı yerdir Kudüs Mekke’dir, Medine’dir O dindir, imandır, davadır, heyecandır
beş vakit namaz, Cuma, kandil, bayram, Kudüs tevhit şahadet Kudüs Kutsal mukades mübarek
Şam Mısır Azerbaycan Anadolu isanbul Selahaddin Eyyûbî Yavuz Sultan Selim Kudüs İbrahim İsmail Yakup Yusuf Davut Süleyman Musa İsa dır
hey zeytin dağında ki bulutları kovalayan rüzgar hangi taşa, hangi toprağa bakarsan bak rüyalarıma giren aklıma ilk gelen isim sensin henüz yeni açmış menekşelerin hüzün kokuyor her sabah çiğ damlası gibi Filistine ağlıyorum
hey üzerine bombalar yağdırılan aziz şehir şah damarım, umudum sensin senin için çocuklar büyütüyorum beşiklerde
“Haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır”
Redfer
Sitemizde daha iyi hizmet verebilmek için sitemizde çerez kullanılmaktadır.