"dilimin sözcüklerini söken insanları seviyorum" isimli şiir 23.6.2017 20:57:49 Edebiyatdefteri.com Web Zamanında Edebiyatdefteri.com Sunucularına Yüklenmiş/Güncellenmiştir.
Edebiyatdefteri.com sunucularına yüklenen veya güncellenen şiirler web zaman damgası ile işaretlenir. Web zaman damgası ile işaretlenen şiirleri sertifika zamanında yer alan bilgilere göre doğruluğunu taahhüt eder.
Detaylı Bilgi İçin Tıklayın.
deniz sırtı bir makamdan seslenmeyeli ne çok oldu gözlerine kuş pisliği temizliyor asgari bir endişenin hükmünü yüküne sararak ne demeliyim akşama yakın bir endişenin süzülerek kayboluşuna iğnesi ipliğine dolanmış gibi saklanıyorum gözlerinden yamasını dikmeyi bıraktım cümlenin sözcük eklemeye mecalim yok bu aralar
gölge
arasındayım gün ve akşamın bir ben daha var yüz üstü uzanıp sırtımın karasından daha kararlı gibi tam karşıma seriliyor bazen arkama saklanıyor bazen yanıma bazen yok oluyor gözlerin ve gece gibi
girdap
suyu haşlayıp içine toprak rendeliyorum biraz sen kökü biraz mevsim artığı toplayıp sokaklarından yüzünü güneşe sunup unutuyorum bir süre bir boy gün uzağına varıp kendime geri koşuyorum gözlerinden
yankı
toplum güncesi toparlanıyor yüzüme yakın bir mola vaktinde ertesinden gelen seslerin kalabalığını ayırıp ayırıp asıyorum ince belli kültür hükümlü bardaklara bizi buharın demine buluyor gözlerin nemli nemli unutuluyoruz ertesinden gelen seslerden
geda
basamak altı toparlanıyor yüzüm eğdiğim boynumun kenarından sıyrılıp sıyrılıp geçiyorum gözlerinden suya aşa köre gebe gibiyim
lal
tuza çağrılmış gibi kalkıyorum içimden uzak bir kaval tokluğuna sudan daha çok tuzuna koşturup gözlerimi yutkunamadığım zamanlarda suyuna dilimi bıraktım ki artık sende susa bilesin beni
kuşku
çağır naif bir zaman elinden içelim yüzümüzü sonra yüzümü silip yüzünden yüzüğüme bakmalıyım uzunca kusurunu hatırına bırakıp barındığımın farkına varıp baldırımdan yakalayıp acıtıyor gözlerin
oğlum
günahım oğlum olsaydı boyuma sataşırdı şirkten has değil ne olur anla beni ulvi nihayetti makam ki beklentilerin uzvu nihayetinde ne derun değimli gözlerin gözlerimde iken
temmuz
sarıya bulamışlar mevsimi maviyi hınca hınc doldurup yollamışlar bizim oralara ama yine bizim oralarda bu aralar duman var tek diri kalmış gözlerin yanmasın diye gitme oralara
annem
seni hatırlamıyorum üzgünüm
ala
deniz üssü biraz limansı ve kaybolan sarımtırak ateşin ardında unuttuğu o görkemdi gözlerin
mai
çatlağına tuz rendeleyip dudaklarımın sırtına çıkıyorum göğün ne yakın sana ne uzak kirpiklerimin aralığı kadar uzaksın ve ya yakın
ılgar
mecranın delisiyle kavrulmuş bir toprak parçası üzerine konuşlandırdığım gözlerin ve telaşesin de dizlerinin vurulduğunu unutur gibi düşüyorsun içime dağdan düşer gibi parçası öyle kalabalık öyle tufan
kadın
şar dediğim vakit teninde başlıyor zamanın kurgusundan kuşkusuna uzanan o halli hikaye beklediğim gibi değil gözleri üşüyorum son çivisi çakıldığında tahtanın emeğini hiçe sayar gibi küfre yoruyor beni
poetika
sonra zaman kavrulduğunda dirisinden ayraç mir makamlı sönük akımların lehçesinde gözlerin fiil sureti eskitme bir uğultuyla savruluyor cümleme
teberru
sektiğinde fikirlerimden gözlerin çoğunda kalabalık bir kavmin asıldığında o çürümüş urgan gibi sözlerin yutkundukca çoğalan bir çatlağa dönüşüyorum düşümde iğne iplik
şimo sinan şeker
Sitemizde daha iyi hizmet verebilmek için sitemizde çerez kullanılmaktadır.