"CEMİL BEY VE KEDİLERİ-14" isimli şiir 23.2.2022 23:10:40 Edebiyatdefteri.com Web Zamanında Edebiyatdefteri.com Sunucularına Yüklenmiş/Güncellenmiştir.
Edebiyatdefteri.com sunucularına yüklenen veya güncellenen şiirler web zaman damgası ile işaretlenir. Web zaman damgası ile işaretlenen şiirleri sertifika zamanında yer alan bilgilere göre doğruluğunu taahhüt eder.
Detaylı Bilgi İçin Tıklayın.
Cemil bey duygulandı; gözlerden yaşlar taştı Ondan duyduklarına, hem üzüldü hem şaştı Simya her cilvesini yaşamıştı hayatın Ahvaline âgâhtı her türlü mahlukatın Bu esnada Benekli pencere önündeydi Haline bakılırsa en güzel günündeydi Bir rahat vermiyordu sakin huylu Mavişe Yatmaya çok çalıştı camdan giren güneşe Simya onlara baktı, ne yapıyorlar diye Devamlı oynadılar, aldırmadan kediye Annecik, gözlerine baktı yaşlı adamın Sulu resmini gördü acıklı serancamın Sahibin göbeğine sokuldu yavaş yavaş Avucunda kayboldu içi keder dolu baş Sonra sağ patisini kaldırıp yanağına Katrecikleri sildi, bakarak dudağına Cemil Bey duygulandı kedinin sevgisinden Çok da mutlu olmuştu, bu yakın ilgisinden Med cezirinde idi dalga dalga hislerin Üzerini örtmüştü gam dolu bahislerin İçinden bir ses dedi: »Çekinme ona sarıl.« »Ve sıcak kollarında uyusun mırıl, mırıl.« »Hadi gel bana!« dedi açarak kollarını Bulmuştu artık ruhu sevginin yollarını Müşfik hayvanı tutar tutmaz iki eliyle Bağrına bastı onu, bütün içten haliyle O kadar samimi, candan, kalpten sarılıştı ki Güzel dostunu içine sokacaktı sanki Okşadıkça okşadı başını, yanağını Sevgi ile doldurdu iki göz çanağını Tarakla tüylerini tarayıp sevdi, sevdi Kasvetli evi şimdi huzur dolu bir evdi Cemil bey gözlerine bakarak sordu ona: »Gözün niye kör oldu anlatsan artık bana.« »Ha sahibim diyordum, evet biraz zâlimdi.« »Ama dıştan bakınca, adam hayli hâlimdi.« »Devamlı nöbetçiydim buğday ambarında.« »Bizatihi benim de payım vardı kârında.« »Neyse bir gün ambara geldi, çuvala baktı.« »Fareler yırtmış, bu kez kafayı bana taktı.« »Sıkı sıkı kapattı kapıyı, pencereyi«. »Gördü asılı duran keseri, testereyi.« »Duvardan kapar kapmaz atıverdi keseri.« »İşte şu körlüğümdür, sapın en son eseri.« »O gün bugündür görmez gözüm; ama alıştım.« »Buna rağmen ambarda, gece gündüz çalıştım.« Yaşlı adam pürdikkat dinliyordu Simya’yı Dinledikçe bir başka görüyordu dünyayı Öne doğru eğildi; sobaya baktı…Sönmüş Maviş de uyuyordu, yüzü güneşe dönmüş »Peki« dedi Cemil bey, »adam kovdu mu seni?« »Hayır! Bu defa mesken, kıldı bir değirmeni.« »Bir kanaldan su akar, bir yandan o dönerdi.« »Gece dokuza doğru bütün lambalar sönerdi.« »Ve ben yalnız kalırdım karanlık değirmende.« »Korkunç sesler çıkardı bir şeyi devirmende.« »Duyardım seslerini, kemiren farelerin.« »Şayet bir gözün körse azalır çarelerin.« »Tam seçemiyordum ki karşımda duran şeyi.« »Çoğu zaman da fare sandım bomboş şişeyi.« Cemil bey güldü birden; sonra yüzü kızardı. Simya’nın sert bakışı hem sitem hem azardı. »Kör gözle mücadele ettim ben farelerle.« »Hafızam öyle dolu ki mutsuz karelerle.« »Onları kovalarken çok düştüm duvarlardan.« »Bir de pençe darbeleri, yedim sansarlardan.« »Buna rağmen azardan alırdım nasibimi.« »Yine de inandırmak pek zordu sahibimi.« »Yattığımı sanırdı, değirmende her gece.« »Uyuyordum, velakin üç, beş saat sadece.« »Hep başıma kakardı sahibim, yemekleri.« »Vicdanı hiç görmedi verdiğim emekleri.« »Yediğim rızık, sanki onun lütf u ihsanı.« »Allah’a şükrederek dinlerdim ben ezanı.« »Veren, eden ve yapan yemin ederim O’ydu.« »Amma insan kendini, O’nun yerine koydu.« »Sahib çay pişirirken ocağın alevinde.« »Tam iki defa yılan yakaladım evinde.« »Belki de sokacaktı, belki de ölecekti.« »Yaklaşan tehlikeyi nereden bilecekti.« »Hani hiç çalışmasam, kovmasam fareleri.« »Yakalamasam kasten, giren haşereleri.« »O zaman hakkı vardır bana nankör demeye.« »Çalışıyorsam, mecbur, hakkımı ödemeye.« »Doğru ama« diyerek lafı böldü Cemil bey »İnsana musahhar kılınmış bütün her şey.« »Bizim için halk oldu, şu âlemde ne varsa.« »Kulların hatırına, yağar yağmur yağarsa.« Simya sıçrayıp indi adamın kucağından Pamuk’u yalamaya başladı bacağından »Şimdi,« dedi adama misal vermek için »Bu yavruyu dünyaya getirdim, söyle niçin? »Ne bileyim, belki de yalnızlıktan, ya sence.« »Bir tek bunun için ha, doğumdaki işkence.« »Yanılıyorsun Sahib! Yavrular benim değil.« »Ben, sen, o, sadece bir emanetiz, bunu bil.« »Allah, kendisi için halk ediyor her şeyi.« »Zira O, yaratırken yaşar en hoş neşeyi.« »İçinde var yaratmak, içinde saklı sanat.« »İnce bir işçiliktir, şu muhteşem kâinat.« »İçinden gelmiş seni, beni halk eylemiş Hak.« »Senden isteği tek şey: Hep düşünerek bakmak.« »Biz, hayvanlar kölesi değiliz insanların.« »Koyunda karşılığı süttür süt samanların.« »Siz ona ot verdiniz, o da size yün, deri.« »Birbirine bağlıdır, mahlukatın kaderi.« »Herkes hizmet ediyor, âleme nazar eyle.« »Kör gibi bakma sakın gözleri radar eyle.« »Kaç ay emek verilir domates fidesine« »Girene kadar senin, insanın midesine.« Cemil Bey düşündü ve »Hım dört ay vardır.« dedi Taşı tam gediğine koymuştu güzel kedi: »İşte gördün bir ota kaç ay hizmet edilmiş?« »Domatesler için ne kadar zahmet edilmiş?« »Anladın mı Cemil bey, hakikatin özünü?« »Bir daha düşünerek söyle en son sözünü.« »Birbirimize hizmet için, yaratıldık biz .« »Efendimin elinde kalemle mürekkebiz.« »Bir daha "Bizim için yaratıldınız." deme.« »En doğru cümle şudur: Her canlı bir hademe.«
S / ÂYE (22:23) -15.05.2017 / ESKİŞEHİR
Sitemizde daha iyi hizmet verebilmek için sitemizde çerez kullanılmaktadır.