Büyük bir titizlik ve disiplin içerisinde ve sadece kurallı çalışmak...
Bir bilim insanı nasıl olmalı? Bilim insanında olması gereken özellikler nelerdir? Bununla ilgili en iyi cevapları bu kitap içerisinde bulabilirsiniz.

Peyami Safa’nın farklı bakış açısıyla ele aldığı “Fatih Harbiye“ romanındaki olaylar; Neriman, Şinasi ve Macit isimli karakterlerin etrafında şekillenmektedir. “ Fatih-Harbiye “ romanında Neriman, yanlış batılılaşan, kendi değerlerinden uzaklaşmış bir genç kızdır. Şinasi’yi çocukluğundan beri tanıyan ve birlikteliğini sürdüren Neriman daha sonra Macit’ten etkilenmeye başlamıştır. Kafası iyice karışan Neriman, hayatına farklılık katmak istemiş ve Macit’le zaman geçirmeye başlamıştır. Doğu'yu değerlendirme tarzı, olaylara bakışı ve düşünce tarzı onun kendi karakterini yaratmış, bizlere yansıtmıştır. Batı’ya özenme ve buna yönelmedeki aşırılıklar ve yanlışlar fark ediliyor. Doğu- Batı çatışmasını ele alan bu kitapta “ Fatih “ doğuya özgü geleneksel anlayış tarzını benimserken “Harbiye” batıya özgü modern dünya tarzını ve oluşumunu benimsemektedir. Bu çatışma içerisinde sıkışmış kalmış bir genç kızın başından geçenler, yaşadığı olaylar sonrasında düşüncelerindeki ani değişim ve etkileşimler konu edilmiştir.

Tek kelimeyle muhteşem bir eser. Herkesin okuyabileceği akıcı bir dile mensup, sürükleyici bir kitap olmuş. Ders verici, öğütleyici nitelikte ve o korkunç yılları hissedebileceğiniz türden bir eser. Yaşanılan olaylar ve durumlar okura çok iyi yansıtılmış.

Sabahattin Ali’nin eşsiz ve en çok tanınan eserlerinden biri olan Kürk Mantolu Madonna, oldukça etkileyici bir aşk hikâyesi. Akıcı, anlaşılır bir dile sahip bu kitaptaki serüven, Raif’in tabloda gördüğü bir kadına aşık olmasıyla başlıyor. Tablodaki yüze hayran olmaktadır ve daha sonra bu yüzün sahibiyle karşılaşacaktır. Maria Puder’le arasında çok kuvvetli, büyük bir aşk başlayacaktır. Tasvirler oldukça başarılı ve sürükleyici bir aşk hikâyesi. Kitapta geçen şu cümleye değinmeden bitiremeyeceğim. “ Bir insan diğer bir insana bazen hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş. ”

Kitap, Kemal'in Füsun'a olan takıntılı aşk hikâyesini konu ediniyor. Değişik duygu ve algılar yaratan, severek okuduğum, sürükleyici bir aşk hikâyesi. Kitap, "Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum." cümlesiyle başlıyor ve bununla birlikte, kitabı baştan sona kadar bitireceğinize dair inancınız o anda başlamış bulunuyor. Bu cümleyi ele aldığımızda, o kadar içli, o kadar şairane bir cümle ki anlatmaya kelime hazinem yetmeyecek sanırım. Kitaptaki betimlemeler, tasvirler oldukça başarılı. Karakterler silik tipler değil. Akıcı bir dili var ve üslubu sağlam görünüyor. İç monologlar fazlaca kullanıldığından, konunun tamamına hâkim. Kemal' in Füsun'a duyduğu aşk, çok farklı boyutlarda şekilleniyor. Kemal, Füsun'a duyduğu aşk ile karakterizesini bir bakıma ortaya koymuş oluyor. Okuyucuda merak unsuru uyandırıyor ve saplantılı bir aşk hikâyesini konu alan bu kitabın müzesi de mevcut. Müzeye ilk defa gitmek isteyenler için kısa bir not düşeceğim. Kitap içerisinde bir adet bilet bulunuyor. Kitabınızla birlikte giderseniz o kısmı damgalatarak, içeri ücretsiz giriş yapabilirsiniz. Müze konum olarak Beyoğlu'nda bulunuyor.