NASIL GEÇTİ HABERSİZ
Toz pembe düşlerin masumluğundaki çocukluk günlerim
İçimdeki ‘ben’in tanıklığında Anılar bulutunun esaretindeki gözlerimde duman duman tüter Bir sis perdesi ardından gülümseyen yüzüyle El sallayan çocuğa dokunmak istedikçe O, erişilmez bir yıldız gibi daha da uzaklaşır benden… Çaresiz yutkunurum ardından!.. İçimin derinliklerinde bir başına bıraksam da Anılar geçidinin ilk durağında karşılayan Hep o olur ’gül’ yüzüyle beni!.. Vefa onda, saflık onda, hesap bilmezlik onda, Yürekten bağlılık ondadır!.. *** Derken, içimdeki yol alışımın ilerleyen adımlarında Damarlarımdaki kanın ’delice’ çağladığı Delikanlılık günlerim gelir dikilir karşıma!.. O uçarı, başında kavak yelleri esen delikanlı çocuk, Yaşlanıyor olmamla dalgasını geçer inceden inceye!.. "Hayır ben daha 18’indeyim..." desem de "Sen onu külahıma anlat..." der hınzır gülümsemesiyle... Yıllar öncesinin haşarı delikanlısıyla cebelleşmem, Şimdiki orta yaşlı halimin, kulağıma, “Tatlı avuntu” içinde olduğumu fısıldamasıyla son bulur!.. İşte o an yüzleşirim gerçeğin aynasıyla… |