KÖY ÇOCUĞUKöy Çocuğu bakışları yağız ve içten duyguları saflıktan da öte ayakkabıları lastikten yırtılmış yıpranmış tozlu yollarda hayalleriyle gide gide…. büyütüyor kendisiyle birlikte yarışlar kazanacak bir tay gibi sessiz ve sedasız hayallerini betonarme yığınlarının arasında binbir şekle giren uzaktan kumandalı oyuncaklarla değil şeker pancarından gövdeli patatesten tekerlekli arabasıyla… hatta birde boş konserve kutusu ayarlayıp arabasının arkasına romörk yaptın mı değme keyfine ne köşkler yapar taşıdığı yüklerle ne saraylar kurar dere kenarında döktüğü saman ve çamur karışımı kerpiçlerle ne sevdalara yelken açar ırmağın koynuna emanet ettiği kağıttan yaptığı minik gemilerle okyanuslar aşar küçük dünyasının enginlerinde ………………………………….. ne bilgisayarı tanır ne şatafatlı oyunları bilir ne de sanal alemde sanallaşan debdebede yoksullaşan hırçın çocuklar gibi dünyasını klavyesine sığdırır onun dünyası şeker pancarından arabası ter kokulu yırtık lastiklerinin içindeki firar etmiş ayak parmaklarını kucaklayan yırtık çorapları bakışlarını süsleyen kan kırmızı yanakları bacağında naylon karışımlı iki beden büyük çamurlu pantolonu ayazlarda törpülenmiş tombul elleri tarak yüzüne hasret dağınık saçları sırtında çile çekmiş eski gocuğu ve birde küçük dünyasına sığdıramadığı büyük hayalleri Allah’a emanet olsun işte o bir köy çocuğu. Metin HANLIOGLU |