Yusuf ile nazlı gül
İki ezeli düşman aile
İki aileyi köyün ortasından geçen dere ayırmakta olup mümkün oldugunca karşı tarafa geçmemeye çalışırlar fakat tarlada bir birini gören iki genç kızla oğlan birbirlerine aşık olurlar ve aşkları ilerledikçe de derin bir düşüncelere dalarlar çare ararlar aileler bu evliliğe kesin kez karşı çıkacaklardır ve oğlanla kız anlaşarak kaçmaya karar verirler, verirler de kızın annesi de kızının tuhaf hallerinden şüphelenmiş gece gündüz takip etmekte, oğlanın anneside oğlanı takip etmektedir ve gece yarısı anlaştıkları gibi oğlanda kız da derenin üstündeki köprüye gelirler, fakat anneleri de peşlerinde olayı anlayınca anne kızın anne oğlunun kollarından tutarak yalvarır yakarır ikna etmeye çalışırlar ve oracıkta iç acıtan sözler dökülür dillerinden Şair Erdoğan bektaş bu konuşmayı şöyle şiirselleştirmiştir Evimin direği gözümün nuru Çekip giderseniz kan olur oğul Hesaba gelir mi düşmanın zoru Gelir canımızdan can alır oğul (Ana) Düşmüşüz sevdanın en karasına Elimi kolumu bağlama anam Yürek dayanır mı yar yarasına Gönlümü nazlımla dağlama anam (Oğul) Bir sen misin derdi kaç aşık çekti Gel burada bitir verdiğin akti Bütün canlıların uyanma vakti Ezan okunacak tan olur oğul (ana) Kan olsa bu aşkın olmaz ki hayrı Bilirim ruh tenden kalacak ayrı Artık bu ellerde duramam gayrı Hakkını helal et ağlama anam (oğul) ............................................................... Sonun hayır değil nereye kuzum Şu perişan aklım sende mi kalsın Yüreğimde keder göğsümde sızım Ellerim böğrümde yanda mı kalsın (kız anası) Ayıracak kimse gelsin buyursun Ayıran çileye doymasın anam Ayırırsa bizi ölüm ayırsın De yusufum benden caymasın anam (nazlı can) Bela başımızdan ebedi gitmez Bu töre Yusuf’u sana yar etmez Bir sizden bir bizden husumet bitmez Dört kardeşin eli kanda mı kalsın (kız anası) Kime küsüp kime kahır edelim Talih yüzümüze gülmez nidelim Tut elimden usul usul gidelim Babam gardaşlarım duymasın anam (nazlı gül) ........................................................................... Bilirim hasretlik yakar bitirir Sancısı tenine çöker oturur Gidişin kalbimi söker götürür Beni gamda koyup gitme Yusuf’um (Nazlıcan) Her ne yana dönsem firkat göründü Neyleyim sevdamız berbat göründü Artık Yusuf’una gurbet göründü Ben senden beterim etme nazlı can (Yusuf) Bahar geldi dere coşkun akıyor İğde çiçekleri Yusuf kokuyor Elveda birtanem şafak söküyor Biz yanalım mutlu olsun kalanlar (Nazlı gül) Yusuf’um der nazlım üzülme sakın Bundan geri sana olamam yakın Dağ delinir çöl geçilir velâkin Kadere sökmedi bizim planlar (Yusuf) .................................................................. Aradan seneler geçer nazlı gül günden güne yemez içmez anne babaya ve kardeşlerine olanları anlatır umudu kesilen baba kardeşlerinde onayını alarak hanımına der ki haber salın kızımı Yusuf’a vereceğim husumeti de bitireceğim Oysa Yusuf gideli ne bir mektup yazmış ne de bir haber salmıştı Yusuf öldü mü kaldı mı hasta mı sağ mı evli mi bekâr mı ondanda haber yok tu aylarca aranan Yusuf bulunamamıştı kız da verem denilen ince hastalığa yakalanıp vefat etmiştir Kaynak çorum Osmancıklı bir asker arkadaş köyünü ve ismini hatırlayamıyorum |