DUYDUM Kİ
Duydum ki,
Sarayköy semalarına dağılmışsın! Tepenin ardına her güneş battığında, Günler biraz daha ağır gelmeye başlamış, Bulutlar kadar sessizmişsin! Kuşlara da küsmüşsün, Takvim yapraklarına çökmüş çocukluğunun izleri, Solgun bir zaman olmuşsun sanki, Öyle susmuşsun ki, Sararmış otların rüzgârlarına serpilmiş gözyaşların… Pencerenin önünde kalmış solgun bir çiçeğe dönmüşsün, Yüzün düşmüş kendi yüreğinin karanlığına, Neyi, nasıl edeceğini bilememişsin! Bu sıradan bir hikâye belki ama Ben sana hep acı doldurmuşum… İlk dakikadan son dakikaya kadar hep aynı mücadeleyi vermişsin! Sabahın altısında başlarmış beni özlemen, Sarayköy’ün ilk sabah saatlerine, Zaman, ağlamaklı bir hüzün gibi başlarmış… Dilin olsa, yine de konuşmaz olurmuş yüreğin, Hep bir başka olurmuş yüzün, Öyle soğuk olurmuş ki damarların, Kahvaltıya konulan bir sıcak çaydan bile yoksunmuşsun! Oyun parkının banklarına yağmur yağdığında bile öylece dururmuşsun, Omuzlarına kar düştüğünde kısık gözlerinden alevler çıkarmış, Ağaçlara sığınmış bedenin, Üşüyordun belki ama yine de özlüyormuşsun, Sonbahar, Kış, Yaz demeden beklermişsin beni… 12 yıl olmuş Sarayköy’den gideli, Bu 12 yılda kim bilir neler yaptın? Ne içtin, Ne yedin, Tuttuğun takım kim bilir kaç kez şampiyon oldu? Okuduğun kitaplarda belki de kaç defa hüzünlere boğuldun… Dinlediğin şarkılarda başka başka diyarlara gitmişsin, Hâlâ giyiyor musun o kırmızı kazağını, Tekerlekli demirli araban hâlâ mavi mi? Yollarına açılan sonbaharlar seni yuttu mu? Merak edecek o kadar çok şey var ki Cevap yetmez belki de senden bana! Hayatın, Ailen, Dostların, Ve ülkende, Kim bilir ne <zamanlar> değişti… Belki de benden başka aşklara da yol almışsındır? Ama bu kadar zaman içinde bir tek bana mektup yazmışsın! Bana aşık olduğun o günden sonra halbuki seni hiç hatırlamamıştım, Unutmuştum… Seni o gün üzdüğümü biliyordum ama inan bana ben de daha çocuktum! İnsan ruhunun derinliklerini o kadar iyi bilmiyordum! Kalbimin akışı o kadar sıradandı ki, Seni çıt diye kırıvermiştim! Üfürsen benden hiçbir şey olamayacağını anlardın, Ama yine de çok sevmişsin beni… Her farklı zaman içinde çeşit çeşit boşluklar yaşadım, Şimdi ben, senin karşında nasıl duracağım? Beyhude geçen zaman içinde tek teselli ne olabilir ki? Taş olsam, Çürük bir yaprak olsam, Ya da hiçbir şey olmasam… Senin acılarına merhem olur mu? Olmaz… Bunun hiçbir tesellisi yok, Al beni, ne yapacağına sen karar ver, Sarayköy’de kalmış en büyük sessizliğe çarp beni istersen, Ben sustum… Sonsuza kadar… 22.01.2006/SARAY B.BİRİCİK |