umut
beşinci mevsimim,
kendine münhasır vefayı yastık yapıp uyuyormusun şimdi? ellerine dokunamadığım her saniyede dünyaya küsüyor gönlüm ben dünyadan elimi ayağımı çektikçe ölümle raksediyorum uzak durduğumuz her saniye bir aynadan geçirip suretimizi ardına bakmaksızın uzaklaşıyor düşlerimiz birbirimizden bir gül bulup koklayan bülbüle inat bütün kuşlara küskün, hüzünlü gözlerinden toprağa düşen bir damla yaş gibi, karışırsın yokluğa, yoksullaştıkça boşluğa dönüşür kalırsın dondurulmuş hissiz arsız duygulara nisan’a ne kaldı? şunun şurasında ama adım gibi biliyorum yalandan ibaret sözler gibi düne ait tutulmamış yeminler gibi gelmeyeceksin! ya geri kalan yaşamın neresinde tutup yakasından, bütün teferruaatların göze alıp bedelini, ödeyeceksin? değmedi mi? sevdanın ellerinden tuttuğun saniyelere! umudu terk edip gittik, bizde herkes gibiydik, boşuna konuşmayalım devrin çarkında un ufak olmuş yüreklerimiz adamız diye gezmeyelim... sibel |
kalemine sağlık, kutlarım.
sevgiyle kal...