Ne yanarsın deli gönül?Ne yanarsın deli gönül köz gibi Mecnun gibi çölde kora mı düştün? Nasibine küsmüş kırklık kız gibi Bir topala, yoksa köre mi düştün? Binbir türlü bitmez dert mi var sende İçini kemiren kurt mu var sende Sarp kayada başında yurt mu var sende Yaylalardan inip, kıra mı düştün? Sermâyeyi borsaya mı yatırdın Orda burda serveti mi yitirdin Gemi misin karaya mı oturdun Kasırgaya yoksa kara mı düştün? Dibi bulunmayan suya mı daldın Bir mâsum can yakıp, günah mı aldın Gizli kaçamaktan gönül mü çaldın İki evli gibi dara mı düştün? İpek ibrişimin tül olmadı mı Yârenlerin, dostun hâl bilmedi mi Kondun da dalına gül gülmedi mi Garip bülbül gibi zâra mı düştün? İsteğin dileğin arzun bitmez mi Şöhretin ünvanın adam etmez mi Sevip sevildiğin artık yetmez mi Kahrı çekilmeyen yâra mı düştün? Vurdular mı söyle yaralı mısın Öksüz müsün bahtı karalı mısın Delice aşık mı, sevdâlı mısın Ben Kederli gibi nâra mı düştün? Etme deli gönül, eyleme nazı Bana bir hiç gelir sendeki sızı isterdimki daha söyleyim sözü Benim gibi sen de zora mı düştün? Kederli/Almanya, 07.03.2007 ........................................................................................................................... NasreddinCe Kederli -Hocam, sizi kimse sorsam; ‘’herşeyi bilir’’, diyenler var, ama ben inanmıyorum buna. -Neden evladım? -Benim bir sorum var; onu, siz bile bilemezsiniz. -Ben bilirim, haydi deneyelim. -Oldu Hocam, ama bahse girelim; bir tavuk, bir horozuna, kabul mü? -Kabul evladım..! -Söyleyin şimdi bakalım Hocam; dünyada önce tavuk mu vardı, horoz mu? -Vallâhi bilemeyeceğim evladım, haklıymışsın. Ama izin verirsen, bir de hanıma sorayım, o bu işten çok iyi anlar... -Tamam Hocam; sorun... ..... -Ne diyor Hocam eşiniz? -Diyor ki; ‘’ona sor bakalım, evinde horoz mu varmış, tavuk mu..’’? -İkisi de vardı da Hocam; iki gün önce tavuk, dün de horoz kayboldu... -Dur hanıma ileteyim... ..... -Ne diyor eşiniz Hocam? ...... -Kesinlikle tavuk varmış, diyor! -Nerden biliyormuş pekii Hocam? ...... -Dediğine göre bizim tencere ‘’kâlu belâdan buyana iki gün evvel ilk defa birini görmüş de..! -Şimdi yakaladım sizi! Tavuğumu çalıp, yediniz! -Yemin olsun, evin nerede, onu bile bilmeyiz evladım. -İnanmıyorum, sizi mahkemeye vereceğim Hocam! -Boşuna zahmet edersin! -Neden boşunaymış Hocam? -Nasıl olsa kadı benim..! -O zaman günaha girdiniz, hakkımı helal etmem! -Bahisi ben kazandım ya; nasıl olsa ödeştik sayılır, daha ne hakkıymış..!? -Günahı n’olacak pekii Hocam? -Bir tavuk yerine, hem tavuk hem de horoz kazandım ya; horoz da kefâreti sayılır! -O zaman horozumu yediniz! -İnanki biz yemedik! -Ya kim yedi? -Bizim köpek..! -Nasıl olur Hocam? -Eti kart çıktı da..! -Hah! O zaman tavuğumu siz çaldınız! -Yok; onu da, köpek getirmişti! -O zaman, şimdi köpeğinizin hakkından gelirim! -Bak işte, bu çok zor! -Neden Hocam? -Onu da, ayı yedi! ......................................................................................................................... Okurlara uyarı: Nasreddin hikâyelerinin temelinde, ülkemizin sosyal, siyâsî, dînî ve toplumsal sorunları yatar! ......................................................................................................................... |