Barış Denen Bir Masal
Şimdi saldırma vaktidir, düşman girdi menzile
Sadağından çıksın okun, kafir hasma gezgile Dönüp bakmaz ardına, kaçar hasım durmadan Atasından gördü Türk, duramaz ki vurmadan Ecel teri döken korkak ! Hesap vakti geçmişe Ecel gelir yine sana; bir dakikan bir sene Ömür, ömür değil senin için, gelecek sana bir asır Sürülmüşsün meydana, cenkten habersiz katır Gördüğün o şanlı er, adı çokça fazla anılır Atını sürdü mü meydana, yer gök oynar sanılır Ata yadigarı korkaklığın şimdi başına bir bela Kaç masuma yaşattınız acımasızca kerbela Kime böyle kin tuttunuz, şu on birinde gence mi Size acımak adil değil, yaşadın son perdeni Düşmanın onursuzu da zayıflarla savaşır Geçmişiniz öyle ki, ancak hayvanlara yaraşır Aşağıların aşağısı demek birer lütuftur size Bozkurt bir er çıkınca ulaşılmaz izinize Ey devletli ve mert asker ! Beklenilen olacak Mazlum hakkı alınırken pusat kana doyacak ! Görülünce şanlı er, çıkmaz alçak ininden Göremezse hasmı er, gözü kanlı olur sinirden Mazlumun yanındaki şu er bilmez barış nedir Dünyadaki kuralların başında ilk savaş gelir Anlatılan masallara kanmaz burada hiçbir er Barış masalı sözcüleri, ilk fırsatta gittiler Hayatın tamamını zevkten ibaret sayar Bilmez ki millet için her an kaç yıldız kayar "Barışılacak kişi mi yok!" der eli pusatlı bir yiğit Barışalım diye getirmişler yanlarında bir de it ! Hasım ölünceye kadar ne barış var ne huzur O şanlı erler ki, bütün zevki bunlarda bulur |