SENSİZ ONMAMBir soluk sarı benizli Güz ertesi Üşüyen ellerine yağmurlar giydiren Kış berisi Giderken sen Aralık bıraktığın kırık Kapım Ve Her Aralık’ta Soğuk urgan ucunda sallanan Boş Yanım Ulayıp biribirine mükesser kelimelerimi İlintileyerek Dildeki sessiz hece düşmelerimi Sersem ayaklarına Seni bana getiren yol olur mu Şiirlerim Şimdi Ziyâdesiyle meftûn bir argûmân Bir acı çeşnisi k’alır sol yanımda Kışa nâzır bir bulut geçişi Herhangi bir güne aralık Yüzümün kıyısı hüzün Yüzümün kıyısı ağlama duvarı Taş kesilir içim Yüreğinin Cehennem’ine tutuyorum Avucu iç kanamalı ellerimi Alır mı ateşinden bir kor Az yansam Yansam biraz daha Tenime parça parça yapışan Sentetik, naylonî aşkların libâsıyla Azalır mı yangının Diner mi sancıları Sevdânın buz duvarlarına çarpıp çarpıp Boğazını pençeleriyle sıkan imdâdının Ellerimin coğrafyasında kelâmsız şiirler Öylece ahrâz Öylece fukâra Muştulu sabahlar ertelenmiş Mâtemine giyinmiş Onmaz bir Güz’ün Göçebe kuşların kanatları kırık Ağır ağır iniyor gözlerime Destûrsuz hüzün Gitmeni istemedim hiçbir an Gitme de diyemedim Gidersen Yıkılır bu şehrin Bütün ıslak ve yalnız kaldırımları demiştim sadece Ayaklarıma yabancılaşır adımlarım Takılır da ayak seslerime Kanarım İbrahim’in Bekke’de bıraktığı Hacerî bir serzeniş doldurur Dibi delik kırbalarımı Dilimin susuzluğunu kemiren Çöller yudumlar dudaklarımı Bir cinnet vakti Asılırım şiirinin en cellâd karası boşluklarına Yaftama kaç kez adını kazıdım Ölüm serenâdım niyetine El hatır El satır Gül beyti zehir olasılığı saydım sen yokken Bir gurûb tufânı belledim Kızıl kıyâmet saydım Gün perdelenirken gözlerimin seyrinde O başını yaslandığın omuzumda hâlâ Sıcaklığı ve izi durur Ve Amansız vurur yüreğimin kış iklimini Senin Aşk Baharı’n Sıtmalı bir sancı belirir Hasta hâlime Sensiz onmam Sensiz onmam Bağlaçlarından kopmuş cümle dağınığı öğelerim Ki Her hâlinden geçtim O mühmel O mülhem sevinin sevgilinin Yine de Kestim dilini Hâra tuttugum isminin Her harfiyle mühürlediğim tınısını sesimin Hadi Ayıkla dedim kendini Demir kaşağı kırıklarınca saplandığın Tımar görmemiş yaralarımdan İnan Çıtı bile çıkmadı İçime attığım Sen’in Bir Zaman evveldi Ne boş yaşamışım sensiz Ne berdûş yüreğim varmış Sığ yolculuklarda Yalpalayan Yürek kılâvuzumu ne çok aramışım Yunusken Tabdûk saymazmışım Mevlânâyken Şems bilmezmişim meğer seni Şimdi gel gör ki Ben çaresiz Siyâbend’im Sense Kavuşamadığım Xece Ş İ M D İ Ne Ülkemdir dediğin ellerimde Kokusu kaldı ahzân-ı hazan ellerinin Ne Saçlarımda Dingin adımlarla gezinen Taze ılık nefesin Tut yelelerinden Kır boynunu Rûyâsında beni sana göstermeyen gecenin Sür sahralardan Mahmuzlanan sevdasıyla Mecnûn’u Al aklını yarım yarım Leyla’nın Ki Görüp beni Bundan gayrı Aşk diye diye Şiirlere düşmesin NUREDDİN ÖNDER & ZEHRA ŞAHİNALP |
helal olsun