yalnızlığa vuran gecenin sessiz kum saatinden düşüyorum ruhumla birlikte zaman ötesi zamanlara dargınlığım sana değil belki yalnızlığa dargınım aslında maviliklerimi okşuyor yağmur damlaları tek tek birleşiyor halkaları oysa ben ayrılıyorum gölgemden uzaklara son kullanma tarihim geçmek üzere biz kader mahkumları yürürken gitmelere kurulan saatlere ısınmıyor ellerim tenim yalnızlığı örtünmüş sanki hala üşür vedalara bu yoldan geçmişlerdi en eskilerden en yenilere nice anıların bahçesinde taşlara yazılmışlar mürekkebi silinmez görünmez kimselere adına kote edilmiş gün ay yılları yaşanmamışlar
öylece yazmış yazanı güldürmedi aynalara yüzümüzü bize düşen not düşmekti zamana ayak izlerimizi dip akıntılarına kapıldım sevginin yalansızdı gözleri -hayat bu dedi birisi- sonra kurudu düşlerim de mevsim güz’dü ağaçlarımda bütün yapraklar bir bir düştü gölgemden ayrıldım o sıra takılıp göçmen kuşların kanatlarına baharsız vedaların yalnız seslerine uzak iklimleri sardım yaralarıma
kısaldıkça zaman uzayan ayrılıklara renklerin olmadığı seslerin duyulmadığı son bir yara kesiği bu son bir mum yanmakta gökyüzünde sadece beni bekleyen bir veda sağanağı son tüneldeki ışık ve son şarkıdır kulaklarımda yankılanan yüzümü şiire dönmüştüm bir zaman aranırken içimin çıkmazlarında hayatın veda kanamalarıyle duvara son bir şey yazarım -elveda hayat - -uyar beni birdahaki sefer başladığında-
elerimde kayıp giderken parçalanmış sevgilerden kalmış kum taneleri yarısı yanmış ölümün adına çiçekler dikmeliyim şimdi tüm haykırışları gözlerinden öpmeliyim
Lal rengi bir semada hala nefesime değen bir nefes, yanı başımda gülümseyen yüzler sonra kaybolan seslerinin uzaklaşan ağlayışı kadersiz -zaman yok ki dedi birisi- boşuna koştuğumu anladım aynı yerdeydim oysa nasıl geçmişti içimden acılar gülümsedim senelere bir kahkaha yolladım
her çiçeğin bir vedası vardır ya hepsi susmuşlardı ayrı ayrı ayrılıklarımızda bileklerimizde zaman denilen kelepçeyi çözdüm hüzünlü bir şiirim ben şimdi sevdiklerince terk edilen uzattım ellerimi bir ömür geçti sanki ulaşamadım sana oysa yanımdasın biliyorum hala sıcak işte ellerine dokunan büyülü zamanlardan her şey buralarda
içine kapanmış bir ağaç gibi rüzgarda sallanmak ayrılıklar ki defterler dolusu şiir açtırmak karanlığa esmer tenli bulutlara hicaz bir şarkıyı bağlasam ve bir gülün içine düşsem sabahın düş saatlerinde biliyorum bir faydası olmayacak bu tarifsiz gidişlere taş rengi dizeler dökülür işte toprak kokularıyla üstümüze
bir adım ötemdesin yalnızca son kum tanesini bekliyorum kavuşmak için uzak bir alemdeyim belli ki çok yaklaşmışım sana burada yeni yetme gelinler gibisin kar beyazı vurmuş yüzünde kış ayazları olsa da düş/sün diyorum şimdi zamana adımız düşsün
hayal edilecek şeyler kaldı şimdi geceler boyu aydınlığı yaşadığım gülüşün gibi yeni yetme bir gelinin duvagı işte ön söz ya da son söz gibi savruluyor rüzgara -ah ! içinde sen olan bu şiirin bari tut ellerini-
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Kırık Bir Gülümseyiş şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Kırık Bir Gülümseyiş şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Ali bey bu şiirin sonunda belirttiğim gibi, değerli arkadaşım Mert Yiğitcan ile birlikte ortak yazılan bir şiirimizdir bu. Beğeninin için teşekkür ederim.
Mehmet bey bu şiirin sonunda belirttiğim gibi, değerli arkadaşım Mert Yiğitcan ile birlikte ortak yazılan bir şiirimizdir bu. Beğeninin için teşekkür ederim.