YA BASTA / ARTIK YETER VE GÖÇ ZİNCİRİ
Saygıdeğer edebiyatdefteri üyeleri, uzun zaman oldu yazmadım ama çok güçlü bir kalemi sizlerle buluşturmak için o’un yüreğinden kalemine dökülen şiirlerinden kesitler yazmak istiyorum bu gün, umarım bu vesile ile onu ve onun gibi güçlü kalemleri burada görmek nasip olacaktır...
Koçak Şiir yazarı Sayın Nejdet EVREN YA BASTA!/ARTIK YETER! GÖÇ ZİNCİRİ adını verdiğim bu seri soluksuz/uzun soluklu yaklaşık on yıldır yazımını sürdürdüğüm ve halen devam eden/bitimsiz “BİZ ÇOCUKTUK” adlı şiirimin yalnızca kısa bir bölümüne /her dizesinden doğarak eklenen bir seri oldu. GÖÇ ZİNCİRİ şiir halkası, can sevgiliye/Gül-e yürekten armağanımdır. Zincirden zamanlar Gün gelir kırılacaklar Selam olsun ARTIK YETER diyebilen yüreklere... YA BASTA!/ARTIK YETER! Soluk vardır kısa, soluk vardır derin ve uzun...Hüznün , umudun ve direncin aynı kaynaktan beslendikleri soluğun yalın çarpması, hayata iz-düşer... İzi sürülür toprağın, nal-gerisinde...Siyah atlar geceden alırlar rengini, ay-ın şavkında bir çizgi gibi geçerler; heybeleri asla boş olmaz...Tarih birileri tarafından yaşanırken birileri tarafından da yapılmaktadır; haritanın yön çizgileri artısından bir kıl gibi işaretlenir...Heybeler o an göze ilişse de dünden gelmedirler oysa ve akarlar geleceğe...Beş kulvarda beşinci yöne koşan, fırtınanın diliyle konuşan, karası geceden kara –ki biri ak-tır, adı AŞK-tır- atları tutabilene AŞK-olsun...At-başı gider hepsi de ne ileride ne de geride...Yürek vardır eğilir; salkım söğüt, yürek vardır dikelir; göknar,ladin, yürek vardır toprağa yayılır; çınar...Yürek vardır göze gelir, yürek vardır dize gelir, yürek vardır söze gelir, yürek vardır dinmez çarpıntısı sözde,dizde,gözde ve eylemdedir; tarih akar içinden ve gücünü ondan alarak ona yansır...çocuklar vardır gözü-pek, en hızlısını koşarlar yüz metrenin;... Ey çocuk yüreğin sığmaz ki heybelere?! _________“...aşk olsun çocuk, sana AŞK olsun!” C.Yücel... Atlar vardır gün-sıcak; kanatsız uçan atlar...GÖÇ ZİNCİRİ titrer ayaklarının altında; gün-geceye egemendir nal sesleri....Kanatsız atların önünde kılavuz bir kadın vardır; kara ve uzun saçlı, şalı kızıl, bağsız ve özgür; kartalın kanadındaki gölgeyi izler, şahinin gözlerinde parlar ve attığı çığlık yalçın kayalardan geçer ve ellerindeki dövmeleri işaret eder...Karşısında durabilene de AŞK olsun...Göz-ucuyla görür geriyi ve hep ufuklara bakar; ne durduğunu , ne uyuduğunu ne de ah ettiğini gören ve bilen vardır... _________” bu dağda yaşarmış söylenmez türküymüş __________güneşle doğarmış bilinmez öyküymüş __________yüksekten uçarmış turnalarla dostmuş” Y.Bingöl GÖÇ ZİNCİRİ halka halka eklenirken bir-diğerine yanmış,yıkılmış bedenlerde hala canlı ve umutları tükenmeyen yürekler yaslanırlar BEDENİN DİLİne...Yolculuk GÖZ-UCUYLA yapılır ve geriye dönüşü yoktur...Sarp uçurumlardan geçerlerken soluklar tutulur, derin ve uzunca bir soluk alınır; göz-ucunda bir yanı sarp kaya, diğer yanı dipsiz uçurum, geçilir yürek çarpmasıyla; KORKUNUN KORKUSU yenik düşerken geceye; ARTIK YETER! diye bir çığlık bırakılır dipsiz derinliklere...Her isteyen bu sesi duyabilir... _________”neyi önemser isen o-nun sesini duyarsın” Kızılderili Atalarımızdan söz. SUSUKUNLUĞUN DİLİ güne birikir; sabır taşını çatlatır...Fay hattına kıt-a-ların yüklediği enerjiden fazladır gücü, ÇOĞUL YALNIZLIKlarda gezinir, sığınağı yüceltilerdir; gün gelir DİRENEN bir AĞAÇ, gün gelir DAĞLARDA BİR GÜL, gün gelir ekmek emek ve çocuktur yazgısını ellerine alan...Suskunluğun dili çoğul bir sevda olur açar NAR KIRMIZISIında, ve İĞDE ÇİÇEĞİNDE kokusunu yayar bahara...Suskunluğun dili bir kapıdır açılır YA BASTA-ya; IŞIK OYUN OYNAR renk-renktir, dilde gezinir, dizde gezinir ve en son çarpar yüreği...Tutunabilene AŞK olsun... YA BASTA!/ARTIK YETER! göç zinciri tutunamayanların kol bağı _______iğde çiçeğinin sarısı _______çam filizinin yeşili _______nar kırmızısı _______göğü kucaklayan tüm renkler _______ışığın oynadığı oyun _______sudaki balık _______yaprakta duran yağmur damlası _______sofradaki ekmek _______vidada ışıldayan emek _______fırtınaya direnen ağaç _______kara kışa teslim olmayan çocuk _______suskunluğun dili _______çoğulun yalnızı _______yüceltilerdeki sığınak _______göz-ucuyla yapılan yolculuk _______bedenin dili _______uçurumlara bırakılan çığlık _______korkunun korkusu Meksikalı-nın dediği gibi YA BASTA!/ ARTIK YETER! .../.. ___________________________GÖÇ ZİNCİRİ Kızıl şalın üstünde siyah saçları rüzgarda savrulurken dim-dik yürüyordu kadın; yön çizmekteydi en önde başı dik akıyordu kervan geride... Katırların, atların, eşeklerin ayaklarından kalkan toz-bulutu dalga dalga yükselip anaların sırtında bağlı uyuyan bebelerin elma yanaklarına dökülüyordu... Ellerinde mavzer yerine kalem tutan erkekler kafileye ilmik ilmik işlemiş bir nakış gibi bakışları mağrur ve dim-dik gözlerinde gizli gizli endişeyle çapraz nöbet tutuyorlardı... Köpek seslerine karışan bağrışmalar, çağrışmalar ekleniyordu tutunmalarla tutunmalarla yek-diğerine; yanağa süzülen damlalar havadaki toz ile karışıyor toprağa değmeden kuruyordu; toprak sallanıyor çan sesleri soluklanıyordu... Kızıl şalın üstüne Siyah saçları savrulurken dim-dik yürüyordu kadın yönleri okurken önde başı dik ve omuzları kalkıktı bakıyordu kartalın göz-bebeklerine akıyordu toprağa toprakla inançla izliyordu; GÖÇ ZİNCİRİ halka halka eklenirken eteklerine kervan dalgalanmaktaydı geride... Geldikleri yerden kopararak yanlarına alıp avuçlarına sığdırdıkları gün-sıcak umutlarını kaygısızca çarpıyorlardı haşin engebelere; kalırsa son can-larını sürükleyeceklerdi ufuk çizgisindeki menzile; kartalın kanadındaki gölgeydiler hükümran ve baş-eğmezdiler eğilmektense ölmeyi tercih ettiler; parlayan bir şavk oldular şahin-in gözlerinde... Çığlığın yankısı yalçın kayalardan döner yüreklere çarparak geçerdi “ölüme de tili-li-li” GÖÇ-ZİNCİRİ halkasını ekler yol açardı sonrakine... Koçlar, koyunlar, kuzular ve keçiler, tavuklar ve ördekler buğdayı, arpayı ve çavdarı, bin-çeşit meyve ağaçları, sebzeler ve çiçekler içinde; barışçıl-kardeşçesine ve üleşerek; son kırıntısında ekmeğin, nasıl da neşeyle uyanırlardı en derin uykularından -yar koynundan- Şengal-in eteklerinde; bombalar,bombalar,bombalar bir gece vakti düşmeyeydi üzerlerine!... Küçüksu, 23/24/25 Ocak 2008 ______________TUTUNAMAYANLARIN KOL BAĞI Bir ırmak gibi akar hayat Coşkusu göz-alır Kıyısında gezinir Kuru-kırgın-solgun yaprak; ____________________dal kırılır ____________________suda izi kalır ____________________gezinir; __________________________ay sarı-safran düşer __________________________öbek bulutları sürükler içine; Hey havar! Ne bir ses Ne de bir soluk Sessizlik kıyılardan geçer; ______________TUTUNAMAYANLARIN KOL BAĞI __________________________rütbesizdir neferler... 26/27 Ocak 2008 Küçüksu, ... ________________İĞDE ÇİÇEĞİNİN SARISI Bilmez misiniz ki Işık parçalanıp dağıldığında Yıldızlardan savrulan Unutulmaz bir dansa başlar Sonsuza yaptığı yolculukta; ________________Karanlık Deniz ortadan ikiye ayrılır ________________Gök-salıncaklar kurulur otağına ________________Yürekleri sığmaz kalıplarına çocukların ________________Yılmadan koşarlar bahara ________________Dokunarak geçerler çiçeğe ________________Burun direkleri sızlar o an ________________Gösterir kendini ________________İĞDE ÇİÇEĞİNİN SARISI!... Küçüksu, 28 Ocak 2008 ___________ÇAM FİLİZİNİN YEŞİLİ Yapmışlar el-birliği kapılar kapanır ___________hep birden yıkılır duvarlar umut enkazda ___________toz-zerresi; ___________________üflersin dağılır! Aç açabilirsen sonra tut tutunabilirsen dağılacak avuçlarında zaman; ___________bir hırkadır sığındığın ey faki ___________içine al hepsini ___________________bırak da ___________kaleminin ucunda yeşersin ___________ÇAM FİLİZİNİN YEŞİLİ... Küçüksu, 28 ocak 2008 ____________NAR KIRMIZISI Kanım akar ____geceden kara _______doymaz toprak ___________alır koynuna... sus ne olur sus ____tütünün varsa eğer _______avuçlarınla ___________bas yarama _____________sakın dokunma... ____yoksa da ______boş ver _______ben giderim ________nasıl olsa uzaklara... ____________NAR KIRMIZISI ________________kan damlar ___________________damlasında gizlidir ölüm __________________________şekli bende saklı ______________________________sen __________________________asla dokunma... Küçüksu, 28/29 Ocak 2008 ___________GÖĞÜ KUCAKLAYAN TÜM RENKLER Mum çeker kendine ______kelebek döner __________düşer içine, çiçeğe konar arı ______polene takılır ayağı __________yaprak kapanır üzerine; ___________GÖĞÜ KUCAKLAYAN TÜM RENKLER ___________ebem-kuşağına takılıp ______________________düşecekler ___________yamalı kalacak mavilikler ___________dokunmaya-görsün kirli eller!... Küçüksu, 30 Ocak 2008 ________IŞIĞIN OYNADIĞI OYUN Kapılar kapalı olsa da Buyur hadi gel Girebilirsin içeri Aralığından uzatabilirsen ellerini; _________Akdeniz gibi Duru _________Fır-hat kadar Asi _________Ararat gibi yücesin _________aydınlıktır gülüşlerin; ____________________sız ona ____________________sız an-a ____________________sız yanıma _____________yarınlara; ____________________yerin belli ____________________kurul baş-köşeye; _________________________________hüznümü kopar at _________________________________kalsınlar minder üstünde _________________________________sevincim ilişisin sol göğsüne _________en masum oyunu göster bana _________göster, ki içinde hiç oyun olmayan _________yansın ne varsa ortasından _________titresin tüm bedenim, anadan-üryan; _______________________________IŞIĞIN _________IŞIĞIN OYNADIĞI OYUN _________karanlığa çakılsın kıvrak dansından... Küçüksu, 30 Ocak 2008 ______________SUDAKİ BALIK Ne bir şemsiyesi ne de bir korunağı ________yoktu ki yağmur sicim gibi ________denize döküldüğünde ____________sırılsıklam ıslandı ______________SUDAKİ BALIK; _____________________terini sildi _____________________saf damlalar ile... Faylar yüklerini boşalttılar ardışık kıt-a-lar kopup bir diğerinden ________uzaklaştılar bir-bir ayrışık rengi yansıdı güneş-ana-yla coğrafyaların çığlıklar okyanuslarda dalgalandı karışık yek-diğerine ulaştı ______________SUDAKİ BALIK!... Küçüksu, 1 Şubat 2008 ________YAPRAKTA DURAN YAĞMUR DAMLASI YAPRAKTA DURAN YAĞMUR DAMLASI ______________________göze-geldi ________gün-sıcak ana _______________değdi çeperine _____________________yansıdı, ________ışık oyuna durdu içinde _____________________kırıldı _____________________çatladı _____________________süzüldü _____________________mor-kızıl _____________________dışa-vurdu; ______________________________yeşil dipte sessiz ______________________________eğdi boynunu; YAPRAKTA DURAN YAĞMUR DAMLASI _______________________karşı-koyamadı _______________________arz-ın kütle-çekimine ______________________________uçtu kanatsız ______________________________toprak emdi ______________________________tohuma durdu ______________________________ekmek oldu ______________________________emekti can... 2 Şubat 2008 Küçüksu ____________________SOFRADAKİ EKMEK Kanlı-kara bir el uzanır SOFRADAKİ EKMEK ____________yalın can tedirgin bırakır yeşilinden soğanı önündeki siniye... Kutsal örtü bir kez çekilir dizler üstüne, susan dil konuşur parlayan gözlerde, gün kavuşmaz geceye gün kavuşmaz... “Gün uzar yüz-yıl olur” bilenen yüreklerde, kan can-ı ana-damar-dan vurur örselenmiş bileklerde; gün kavuşmaz geceye gün kavuşmaz... 2/3 Şubat 2008 Küçüksu, __________VİDADA IŞILDAYAN EMEK Yağlı tulumlar geçirilir sırtlarına onlar henüz olsalar da okul çağında VİDADA IŞILDAYAN EMEK tarlada yerleri harman ola can kaç para? Can-ı kaç para?’... Hayatlar bağlanır küfelerindeki karaya tuz olacaklar ya, kuru soğandan ekmek aş-a yürek utanmalı boyun büktüyse yazgıya sökülüp atılmalı, sökülüp atılmalı çöpten kutulara!... Küçükksu, 3 Şubat 2008 _________FIRTINAYA DİRENEN AĞAÇ Göç yolunda ___el-ele tutuşmuş _______çocuklar vardı; ______________kızlı-kızanlı, ______________yalın-ayaktılar ______________bağırları hep açık ______________renk-renk mintanlar ______________cepsiz tül ______________değer tene ______________çarşaf dalgalanır gerilere... Kara-yağız ve şafak-gözlüydüler bakmaya kıymadan gerilere adım alıyorlardı can yüreklerle; hani taşları vardı üst üste koydukları toplarla yedi yerden yıktıkları, topaçları dönerdi çember içinde uçurtmalar kadar özgürdüler kopan ipte... Bakıyorlardı ufuk çizgisindeki ______________bulutların-karasına ve avuçlarını bile ısıtamayan ______________batmakta olan gün-ana-ya; neler bekler ki kendilerini ______________gitmekte oldukları sürgün diyarlarda kırmızı mendillerle el-salladılar ______________çocuksu hatıralarına... FIRTINAYA DİRENEN AĞAÇ siyah saçlı bir kadın gibi belirdi önlerinde kızıl bir de şalı vardı, ki savrulur geriye gün-sıcak bir el gibi dokunur yüzlerine sıkışır saflar büyüyen çocuksu yüreklerinde... Küçüksu, 2/3 Ocak 2008 _____KARA KIŞA TESLİM OLMAYAN ÇOCUK Yoktur doğa-ana-nın koynunda sakladığı yasaları insanlar yaparlar tabletleri hem de üstü yazılı yazgıyı açık alınlara acep kimler kazıdı alanlar boş! alanlar boş! alanlar boş-aldı!... Teslim oldu can-lar yine karasından kışa Daldılar hep-beraber en-derininden uykulara Giden gitti vahhh! Kim kalacak bakalım bahara Sözcükler çığlık olup da yakıla-dursun ağıtlarda!... KARA KIŞA TESLİM OLMAYAN ÇOCUK! yazgı değil bu alnındaki kara hadi koş! hadi koş! ne olur koş! koyma beni bir başıma!... Küçüksu, ¾ Şubat 2008 ______________SUSUKUNLUĞUN DİLİ Fay kırılır içten ________duyulmaz ___________şamata ___________alır da başını yürür; güne biriktirilenler geceden beklenir ______________SUSUKUNLUĞUN DİLİ ______________”dipten gelen dalga” dır ______________derinlerde beslenir ______________yüzeye çarpar gün geldiğinde... Gandhi’nin kafasında paralandığına __________ingilizin beysbol sopası __________kolu yorulacaktı –sefil ne bilsin- _______________kan oluk-oluk akacak _______________yorulmayacaktı oysa Mahatma; ______________________________açlığın dili ______________________________susacak ______________________________grev dalgasında ______________________________kitle-kitle ______________________________yayılacaktı; _______________SUSKUNLUĞUN DİLİ ___________________çarpacaktı egemeni ___________________kale yıkılacak ___________________suyu akacaktı Ganj’a... Dil kemiksiz dönen yaydır ok gibi çıkar suskun kefeninden sivri ucunda zehrini taşır engerek kırılmaz, bükülmez, pas tutmaz hedefini asla ıskalamaz... Küçüksu, ¾ Ocak 2008 ____________ÇOĞULUN YALNIZI Kalabalıklar vardı yanı-başımızda taşardı ev-ev, cadde-cadde sokaklarımıza bir su ark-ı gibi dökülürdü sabahlarımıza katılırdık içlerine içlerinden biri gibi sorgusuzca ÇOĞULUN YALNIZI _________yalnızı olduğunu _______________olduğunu bilerek _______________________bilerek yürürdük... Bir zamanlar yıkıntı kerpiçten duvarlar arasında el-ayak çekilmiş sokaklarımızda in-cin top oynuyordu, ________________buzdan sopasıyla; “nereye gitmiş –ti- bu evler?” ne olmuştu –ya- bu insanlara!? canlar dayanmışlardı pencere yerine kapılara... ÇOĞULUN YALNIZI _________yalnız geçti aralarından _________ellerinde is, _________kisvesinde yanık kokusuyla; ______________________adım aldı ______________________sürgünün dar yollarında; _____________________________karıştı kalabalıklara _____________________________saklandı _____________________________saklıydı _____________________________germecin ucunda _____________________________taş oldu sapan-a... 4 Şubat 2008 Küçüksu ________YÜCELTİLERDEKİ SIĞINAK Kervan yorgun ağırdan alıyor adımlarını durmak istercesine bir yürüyüşteler; bedenler can-hıraş bitik uyku göz-kapaklarına yapışık tenler terlere karışık, gece ala-karanlık yağmur, sis uluyan çakallar doğa-ana haşin; acımasız kan-kusuyor... Bir telaş gezinmekte sinsice öbeklerde; karnı aç bebekler ağlamakta sütsüz kalmış analar kurumuş toz, kurumuş su, kurumuş doğa kan, çanak tutmuş göz-yaşlarına; çocuklar sokulmuşlar yan-yana dişler takır, eller ovalanmada, erkekler dört dönüyor hem sağda, hem solda kadınlar umarsız kalmış bakıyorlar bir boşluğa... Siyah saçlarını kızıl şalında savuran kadın fırtınanın uğultusuna kulak kabartmış rüzgarla konuşuyor; _______________durmuyor _______________dim-dik _______________hala yürüyor... Dağların efendisi ovaların hakimi saçı sakalı ak Hızır, Hazır, Nazır! nerede hırkan? ya medet!... YÜCELTİLERDEKİ SIĞINAK açıyor tüm kapılarını kadın yol veriyor hepsine geçiyorlar içeriye, o, kapısında Şar-ın dim-dik beklemede; _______________anaların anası _______________babaların babası _______________Hazır-ın Nazır-ı _______________kol-kanat geriyor tüm yüceltilere... Küçüksu, 5 Şubat 2008 _________GÖZ-UCUYLA YAPILAN YOLCULUK Fırtına dindi sis dağılmak üzere yolculuk vakti geldi şafak sökmek üzere... Bir köyden geçtiler _________ki, o köydekiler sardılar, sarmaladılar,üleştiler ellerinde ne varsa-yoksa hepsini onlara verdiler; onlar yeryüzü cenneti-nde en güzelinden bir gün yeşerttiler; onlar tek yürekte tek bedendiler... Bir yar kenarında tek-sıra dizildiler; GÖZ-UCUYLA YAPILAN YOLCULUK başlamıştı, geriye dönüş yok, uzun bir soluk aldılar ve yürüdüler... Küçüksu, 5 Şubat 2008 ____________BEDENİN DİLİ _______________UÇURUMLARA BIRAKILAN ÇIĞLIK __________________________KORKUNUN KORKUSU Dil kurumuştur çıt çıkmaz adımlar altında uçuruma yuvarlanan kayaların sesi yankı bulur yüreklerde; BEDENİN DİLİ ________yaslanır yüceltiye ______________tanır onu ______________kucaklar sevgiyle _____________________el değer sevgiliye _____________________ten değer _____________________can değer... Küçüksu, 5 Şubat 2008 UÇURUMLARA BIRAKILAN ÇIĞLIK _____________”YA BASTA!/ARTIK YETER!” _____________çöker diplere _____________izi kalır geriden gelenlere _____________gösterir kendini _____________kulak kabartan her yüreğe... Küçüksu, 5 Şubat 2008 KORKUNUN KORKUSU bir gölgedir oyunu; ____________yenik düşer geceye ____________siyah saçlı kadın ____________yürüdükçe en önde ____________sinmiş ayaklarına bir kere ____________kartalın gölgesi bile __________________________Laliş, sen uyu iç-huzurla __________________________yar- Şengal’in koynunda... Küçüksu, 5 Şubat 2008 YA BASTA!/ARTIK YETER! Nehjdet Evren www.adalettr.org/showthread.php?t=1154 Sitesinden alıntıdır |