sabrımı boynuma as, mizanıma koy.
Ertelediğim bu şeyi kabul ediyorum
Ses ve söz dağınık olsa da dört bir yana Bir taşım çevirdim Kabul , konuşacak. Peki, başlıyorum ; Ey dağlar! Sakın eğilme Dik dur, diri dur Şerefi ve onuru senden öğreniyor insanlar. Siz, tüm yeşillikler, allı, morlu, sarılı Bahçelikler, sebzelikler ve saksılar ! Daha güzel açın, serin, derin bakayım Daha canlı gülümseyin, ışıldayın, parıldayın şöyle Ve sakınmayın güzelliğinizi güllerden, gözlerden, şiirlerden. Gökyüzü! Sıra, sana mı geldi? Ey ihtişamın asaletini, huzurun genişliğini, gölgenin bulutunu Ve sıcağını güneşin, Barındıran gökler ! Geniş durun, böyle sere serpe Zaten daracık yürekler, nasırlı beyinler bizimkiler. Huzuru donatın kainatın bağrında. Ve sakın Sakın dökmeyin yıldızları; Onlar camdan bebekler, minik avuçlu. Ey acılar, sancılar, sanrılar, dertler, hastalıklar, borçlar ! Defolun gidin üstümüzden Ağlatmayın gözleri, yakmayın közü Dinsin sızı, acımasın ten, kanamasın can. Rabbim; Sen demiyor musun rahmetim çoktur azabımdan. Al bunları aramızdan. Hayat! Hey, sen; Çekmekten kulakları uzayan şımarık ve arsız şey! Hoş, Gel. Acı sürprizlerinle tanımsız olayların ardına gizlenme Bir derdin varsa Önce, Bana gel. Vurma kapıları öyle sahte kurşunlarla, yakma sokakları Sana diyorum! Suda yakma, külle savurma, çığlıkla boğma. Bir de sen savurma dağınıklığımı… Evet … Senden başlıyorum, Sen, içimde kelebekler doğuran yağmur! Varlığın canıma kan, hüznüme şifa, geceme ay. Sen işte, Sen; iç sesim ! Yormayan yokuş, masum bakışlı can; Gülmeye devam. Sakın, katma içine yaş. Toplandığımızda bir gün, o tek kudretin huzurunda, Seni gülüşünden tanıyacağım. Nişanen, bir yürek dolusu sevda olsun, Seni, Gören gözümle değil duyan gönlümle bulacağım. Siz, Nemrut’un gururunu, Ömer’in geçmişini ilke edinen bıyıklılar! Adam olun, Adem desinler size evvelki gibi. Bırakın kızları da oğlanları da, Ukdelerinizi, sinirinizi, hükümranlığınızı kendi dünyalarınıza kurun. Bırakın, istemeyiz, şeker almayın; Bizi sevgisiz bırakmayın. Ey, kadın ! Adına rahmet damıtılmış kanatsız melek! Sıcacık kucaklı, ruhuma ince işlenmiş eşsiz oya! Farkında ol, kendinin Bir silkelen. Kimsin sen? Sözüne, özüne, eylemine dikkat et. Ey ilk cennet! Ana …. Diyesi yok öğüdümün daha çok; Söz kifayetsiz, derman yok. Bu arada, topyekün insanlığa sözüm yok; Zaten insan olan alınırsa, kafi. Siz sevimli ve bereketli hayvancıklar; Siz de didişmeyin bakayım, Olay istemiyorum. Şeyler de zaten tamam, Şu; evler, yollar, eşyalar … Aferin onlara, emre amade. Onlar gibi olasım var; aklı olmayan akıllı tüm kainat. Neyse.. Vakit tamam. Bitsin. Allah’ım ; ilk değil ama son da olmasın, Şunu istiyorum; Çalınmış çocukluğumu Tüm çocuklara, tezli insanlara ve masum yaşlılara bağışlıyorum. SMT |