-DÖRT MEVSİM İSTANBUL-
Son arzum dersin de ölmeden
Yüreğinden usulca süzülen Ve billurlaşan hangi nazenin? İstanbul’u görmek senin tüm derdin İsli bir gecenin ardından tan vaktini bulurum Ey güzel İstanbul’um! Hayallerimin şehri Bir nevi fetişizm mi? Ne gam! Dünyevi bir mistik bulurum onda Gönlümün kuytularında saklı hisler demini alır da Aheste nağmeler yankılanır kulaklarımda. Bir kent düşünün Ruhu olan Bir romandaki simge misali Tarih, doğa, kâinat bir başka ahenkle Aşka davet eder nevi beşeri inceden bir taksimle O zamanlar öyledir Tramvay ve troleybüslerde yolculuk yapmak elzemdir Hangi alem yükselirdi eski zamanlardan? Boğazım, martılarım, sırtlarım olmadan Sırtlarım ağrımaz mı en ruhsalından Sırıtık bir dünyaya ancak meydan okurum neme lazım Elbet sırt sırta insanlarla örülü orda yaşam Kimine keder yükler de hani, bana keyfe keder. Bir kent ki Hatırlatır maziyi Beraberinde kendi mazim canlanır Bir yazlık sinema hayali yürektendir Ne ferah günler saklar o anılar denizi dip bucak Huşu anlarıyla gönül bir tarihi camiye uzanıverir de Bir eski mezarlıktan taşan hüzün elbet gam yükü değildir Tarihi yarımada da geçen dopdolu bir günün ardından Martılar vapurları selamlar tüm özgürlükleriyle Kumsal aile çay bahçesinin dili olsa neler söyler meçhul Göklerde seyreden ay yitip giden zamanlarla malul. İstanbul en güzel nereden izlenir acep? Gönül penceremden akseden fotoğraflar nece? Kuşbakışı bir mekânda yaşanan gece sultan-ı yegâhtır Bir inci gerdanlığa emsal olan ancak Çamlıca’dır Mehtaba çıkalım der gönül haydi öyleyse Bu bir serapla eşdeğerdir insanın tüm ömrünce Sofrayı şahane budur tapılası Yarımada, haliç ve boğaz uzaklardan el sallar nazlı nazlı Bir büyülü kent her yaz mevsimi kucak açar da Haz dolu sımsıcak yürekler ışığını tümden saçar Son arzum derim de ölmeden Bir ses yükselir benliğimin derinliklerinden. L.T. |
güzelbir vafalı şiir okudum saygılarımla selamlar