Duy beni
Aramızda sarp yokuş olsa da duy beni
Hengameler koparan fırtınalar Feza boşluklarında salınan feryatlar Senin için nasıl yandığımı duy Karanlık mahzenlerin soğuk duvarlarında Tarumar bahçede boğuşan duygularda Şiir gibi görülen her nesnenin Dantel gibi işlenmiş özlerinde duy beni Ferhat gibi dağları delişimden midir Mecnun gibi bir diyarda kalışımdan mıdır Yunusa gönülden name yazışımdan mıdır Mevlana’nın izinde duy beni Baharı soluklayan rüzgar gelip geçmeden Yazdığım dizelerin kahrı ile ölmeden Boşa geçen şu ömrümü Ecel gelip almadan Sayra gibi bir bülbül sesinde duy beni |