Aldım gitti saldım gitti sattım bitti
Aldım gitti saldım gitti sattım bitti
Ben küçükken yani ben küçükken ilk kez konuşmaya başladığımda İlk kelimem MAVİ olmuş o kadar yani Her şey birdenbire oldu aniden Nehirleri ne çok sevdiğimi onlara ayrı bir merakım olduğunu sonraları farkettim Farkettiğimde tam on yedi yaşındaydım Su gibi terütaze bir çocuktum yani Gördüğüm bir filmdi kanıma giren Niagara şelalesi yok yok o değildi Ha hatrıladım Dönüşü olmayan nehir Şimdi düşünüyorum da o zamanlar ne güzelmiş filmler Aslında denizleri gölleri suyu çok severim yani ben su severim Su olmayan bir yerde denizden çıkmış gibiyim Nasıl yani şimdi bizim dörtte üçümüz mü su yo yo Bir miskal et ve kemik vardır bende gerisi su Bengisu ne demekti Bu yaşa kadar maviydi rengim şimdilerde bir bakıyorum Erguvanlaşıyorum ben her yaz son demlerde Erguvanlaşıyorum İstanbul olmak yeterdi oysa bana ki Ortanca’dır diğer çiçeğim Lavanta kokar benim hayatım Hayalimi bir küheylan gibi koşturdum anadoluya gittim Fırat’a Dicle’ye Yedi göllere Munzur’a Aras’a uzandım Iğdır’a kadar ordan da Bir kucak anı aldım dönüşümde bir baktım ki başım dönüyor mutluluktan Sonra hepsini yükledim bir takaya bahçelerimi Gül gülistanlarımı dereboyu kavaklarımı söğütlerimi yükledim hayalime Ketumlar mı desem dilsizler mi çok sabırlılar Birinden biri ağzını açsa itiraz etse ya manzara şahaneydi Bende akıp Gidiyorum sanki bir saman çöpü gibi hafif Hepsini tahakkümüm altına almıştım Dünya işte gücü yeten yetene benim de hayallerime Umutlarıma gücüm yetiyor zayıf bir ihtimal de olsa bekliyorum Güneşi gülümseyen bulutları afacan bir beldenin bercestesiyim Ya da bir MED CEZİR bir gidip bir geliyorum kendime doğru Epeyi bir yol aldım sanıyordum ama sürprizleri bozmaya hevesliler vardır ya Ah şu gerçekler parasız tek eğlendiğim gezegen hayallerimin gezegeni Her şey elimin altında sanki Harput’un buz bağlarında soğutulmuş gibi Dağ yemişleri bir yanı çatlamış tadından şerbeti akan incirler gibi ki Herkes benim kadar mutlu olmayabilir zira tarifi bende Gezinip duruyorum bir Datça’da bir orada bir burada Su olsun da sahil olsun da yeter başka ne isterim Bu keyfimi en kral eleştirmen bile bozamaz Boza seven birini bir kış gecesi BOZAAA diye bağıran satıcının sesi Ne kadar mutlu ediyor sıcak geliyorsa sesi Bana da fırından çıkmış taze ekmeği yer gibi bir doygunlık huzur veriyor Ya da susamlı çıtır bir simiti yer bir yandan balıklara atar gibi Hayallerimle doymak benim tek lüksüm Susam kokusuyla mest olmak gibi Ve de usanmadan gına gelmeden temcit pilavı gibi her övün ısıttığım Yüksel Nimet Apel 9/Temmuz/2015/Cuma/Bodrum |