ÇARE DEĞİLBalığın gözüne baktım morarmış. Taze demek için tuz çare değil. Kuyruğu yan gelmiş, düşüp kararmış. Tekrar yüzdürmeye buz çare değil. Güzelin kaşları eğilmiş yana. Sorup öğrendim, söz değilmiş bana. Muhtaçtır yüreğim, gür akan kana. Gönlümü etmeye naz çare değil. Deveden farkı yok, karşıda görür. Yapıcı değildir, mesele kürür. Gerçeklere karşı yüzünü bürür. Duygu coşturmaya haz çare değil. Tecrübe vız gelmiş, vız geçivermiş. Kırk beşe varmadan tez göçüvermiş. Elden avucundan hep saçıvermiş. Biraz ders almaya söz çare değil. İki ağzı birden ayarsız öter. Zerre çıkar görse orada biter. Hayrına iş iste, duymadan yiter. Kışta yaşayana yaz çare değil. Tavuğu vererek serçe alana, Yumurta çıkınca ilân salana, Aldatma uğruna namaz kılana, Davul sesi yetmez, saz çare değil. Eledikçe elde kalbur boşaldı. Yaşlanınca ana, baba naşaldı. Aslan görevini bugün kuş aldı. Dursunî konuşur, bez çare değil. Dursun Yeşil –2008 |