Dip Akıntısı, Kurşun Kalem Temmuz-Ağustos 2015dip akıntısı cennetbul’dan geçen büyük suyun altı köstebek yuvası, üstünde üç köprü iki sevgiliyi birleştiriyor el ele iki yakanın dar sokaklarını, eskiyle yeni velhasıl şimdiyle geçmiş yaşantıları rüzgâra karşı bir türkü tutturur gibi kış günleri bozacılar, güğümleri kalaylı II param kadar İstanbul, belki değil belki bir defa içerdim ayda, belki hiç diyorum ki sarkıtlar vardı anılarımda Boğaz‘daki buzların üzerinde yürümüştük yıl bin dokuz yüz elli üç, o zamanlar sabahlara kadar aşıktım, bekçiler vardı düdük çalarlardı nihavent makamında benim için nihaventti tüm gençliğim ihtilaller, içimizdeki asi duygulardı baba yasalarına karşı, çocukluk işte anamız yasalarına uçkur çözmezdi kimse ve bilmezdik bir partinin ülke nüfusundan fazla üyesi olabileceğini şimdi her eve polis, makul sebep yeter insan haklarına tecavüz için II etme bulma yaşam bir sınav şimdi kimsenin üzerine alınmadığı sorumluluk polis akademileri düz okullara dönüşüyor kapanıyor paralele jandarma içişlerine bağlanıyor köşe başları tutulmuş, çıkarcılar ışkıya hangi yöne baksam insan rögarları yirmi birinci yüzyılı pislik götürüyor IV hatıra olarak duruyor herkes bir üstün önünde arkasında, paranın iki yüzü gibi insanlığımdan kayıplar yazılıyor bilançoma hep açık veriyorum adalete, açık öyle böyle bir açık değil, bir manifesto durumu uğruna varsa kalkışma, ölüm en güzel erdem sarkıyorum içimdeki tabutluklara |