Şemsiyecikler
Gidemez de kalırsın ya
Yolluğunda hazırdır bir kese kağıdında Gelir ya İnce bir zarı varmışta en güzel umutların Geçirsen tüm hıncınla tırnaklarını Parçalayacakmışsın gibi aklına Kalabalık tenhalaşır,uğultular uzaklaşır Akşamın gözleri değmez gözlerine Anımsarsın Sabah çimlerde karahindibalar pamuk pamuk Gülümsersin ya birden Yellerle yarışırken Islanırken paçaların düşen çiğden Anlarsın ya hani sebebini O tüyden şemsiyeciklerin Üfledikçe son nefesle en uzaklara Neden hep dönerek gittiklerini Belki bir köy çerçisinin Küçük kamyon kasasına kaçak binen Biri olmalıydım ki Lastik ayakkabıların,naylon leğenlerin arasında Köy köy gezen Saçakları sökük el dokuma halıya Bir mavi leğen Yıkansın diye çocuklar evin önünde Gözleri yanarak sabundan Eski ütüye bir avuç mandal Uçurmasın yamalı pantolonları Düğmesi yitik gömlekleri Kırk düğümlü iplerden rüzgar Ne tuhaftır ki Acının hararetini körükleyen bir buharlı tren gibidir Ömür denen demir raylarda zaman Gitmek istediklerin hep arkandadır Yıllardan akan manzaralar Ayrıntısız Renkleri birbirine bulaşmış Bir çelişki doğurur istasyonlar Acabalı Yaşandı sanılanlardan Yada bir otogarda Otobüslerin arasında Yaşlı bir adam başının üstünde simit satan Ha birde meyvalı gazoz peynirli poğaça Acele ile sigara savuran bir kaç adam Fakirle zenginin bagajı ayrılır Mavin tarafından Peynir,salamura yaprak,salça bidonları Emek kokusu ,ekmek kokusu Hepsi Ambalajsız sahibinden İmkansızlıkta bir sürat teknesi Ufuktan aşağı düşen Ne denizler uçsuz bucaksız Ne gittikçe uzuyor yollar Ne varsa gelmiş geçmiş Yalan Bir ben yarım Geldikçe azalan gittikçe azalan Bir türkü Dillerde pelesenk Kalbimin atışıyla ritim tutan O mavi leğende çimen köy çocuğundan Sırf ama sırf sabunun acısından Ağlayan Ve Binlerce tüyden şemsiyecikleri olan Ümit Seyhan |