araf
Ardı ardına peşin sıra savuradurdun kelimeleri.
Nutkum tutulmuş terkedişine sebepler aramaya çalışırken ağzım açık yok oluşumu izlemeye durdum. Sen yoktun artık. Hiç olmayacaktın belkide, birdaha. Ama ben hep burada yanı başımda burnumun dibinde, ayaklarımın altında kalacaktım. Sırf sen nefes almıyorsun diye yanımda, Bir beden diğer bir bedenin ondan medet ummamasına küsecekti Bir beden büyük gelecekti artık alışkanlıklar. Yarım bardak çay içilecekti mesela, kalburüstü sohbetlerde sigara dumanıyla tokalaşarak Sen geçecektin yine anlamlı anlamsız tüm hayallerin ortasından Hayallere ambargo koyup gerçeklerde karaborsa olacaktın. Yalan olacaktın öfke nöbetlerimde, İlah olacaktın en nihayetinde kutsal mabedimde. Sen beni değil bedenimi terketmiş olacaktın ,almaya üşendiğin bu parçanla yalnız kaldım ben şimdi Dört duvar yalnızlık değil bu, öyle amansız bir çaresizlikte değil, yokluk bu sadece hemde dibine kadar yokluk. Senden bir adım sonrası ile bir adım öncesi arasında , arafta , yüzlerce cennete sırt çevirip sana, cehenneme koşasım var, Al benden bu son parçanı, yüküm çok ağır, ezilmiyorum belki sensizlikten ama koşamıyorum da sana. |